Çevrenize şöyle bir kulak verin; çalışan-çalışmayan, memur-emekli, işçi-ofis görevlisi olması fark etmiyor, çoğu insan sürekli, tekrarlayıcı sırt ağrılarından yakınıyor. Peki ama neden?
Çevrenize şöyle bir kulak verin; çalışan-çalışmayan, memur-emekli, işçi-ofis görevlisi olması fark etmiyor, çoğu insan sürekli, tekrarlayıcı sırt ağrılarından yakınıyor. Peki ama neden?
Son yıllarda aynı dertten muzdarip olanların arasına okul çocukları bile girmeye başladı. Onlarınki farklı bir neden: Taşımak zorunda kaldıkları kocaman ve ağır çantaları.
Yetişkinlerdeki sebepler ise oldukça değişken: Bazıları uyku sorunları, tercih ettikleri kötü yastık ve yataklar, bazıları ofis ve ev çalışmalarında yaptıkları ortopedik duruş hataları, bazıları da stres faktörü nedeniyle sırt ağrılarından yakınıyor.
Ama anlaşılan o ki psikolojik faktörler, en yaygın sebep.
Özellikle gergin, çekingen, alıngan, hislerini çok kolay ifade edemeyen, mükemmeliyetçi, streslerini yönetmede zorlanan, kendiyle, işiyle, çevresiyle yarışan kişilerde sırt ağrılarının daha sık görüldüğü kesin.
Bu kişilerde ağrılar ?psikosomatik? bir sorun şeklinde ortaya çıkıyor ve ne yazık ki bilinen basit, sıradan ağrı kesicilere, kas gevşeticilere filan da cevap vermiyor.
Çözüm kaslara spazm yaptıran o duygusal veya ruhsal ağırlığı sırt kasları ve kemiklerinin üzerinden kaldırmaktan geçiyor.
Mühim bir diğer neden de depresyon. Çoğu depresyonlu, sırt ağrılarından da yakınıyor. Hatta bazılarında giderek şiddetlenen ve çok sık tekrarlayan sırt ağrıları soruna işaret eden ilk şikâyet bile olabiliyor.
?Peki ne yapmalı?? sorusuna yanıt arıyorsanız yandaki kutuya bir göz atmanızda fayda var derim.
* Uyku sorunlarınız varsa çözmeye çalışın. Doğal uyku desteklerinden (melotonin, valeryan, passiflora, melisa) yararlanın.
* Düzenli magnezyum desteğinin (günde 200-300 mg magnezyum glisinat veya sitrat) de işe yarayabileceğini gösteren gözlemler var.
* Egzersizden faydalanmayı düşünün. Özellikle sırt kaslarını gevşeten, dengeleyen ve çalıştıran egzersizler işe yarayabiliyor.
* Pilates iyi bir çözüm olabilir, tabii ki tecrübeli bir uzmandan yardım almak koşuluyla.
* Yoga ve meditasyon çalışmalarının da işe yarayabileceğini gösteren güvenilir veriler var.
* Kaliteli magnezyum yağlarından da yararlanmayı düşünün.
Rahim ağzı kanserleri kadınların mühim dertlerinden, önemli sağlık düşmanlarından biri. Bilinen en etkili faktörün de ?İnsan Papilloma Virüsleri? olduğu biliniyor.
Bu grup virüslerin bulaşma yolu cinsel ilişkilerle oluyor. Bununla birlikte ?Problem erkeğin yetersiz hijyeni ile ilişkili mi?? sorusunun cevabı henüz net verilebilmiş değil.
Çünkü bazı araştırmalar problemin ?kötü hijyen?den ziyade cinsel ilişki sırasında oluşan ufak zedelenmelerle virüsün veya enfeksiyonun kan yoluyla bulaşmasından da gelişebileceğini gösteriyor.
Bedeninizde olan biten her şeye, gelişen her sürece siz karar vermezsiniz. Her şeyi siz belirlemez ve de yönetemezsiniz. Bilin ki başka bir ortağınız daha var: OTONOM (yani özgür) SİNİR SİSTEMİ!
Kalbinizin herhangi bir anda hızlı mı, yavaş mı çalışacağına siz değil, o karar verir. İsterse siz yatakta sırtüstü uzanırken kalbinizi uzun bir maraton koşucusunun kalp hızına aniden yükseltiverir.
Ter bezlerinizin ne kadar ter salgılayacağına, tükürük bezlerinizin sizi kupkuru bir damakla mı, yoksa salya-sümük bir halde mi bırakacağına da o özgür yani ?otonom? sistem (!) karar verir.
Limon görünce ağzınızın suyunu akıtan, korkunca kalbinizi iki kat hıza çıkaran, sinirlenince midenizi kaskatı yapan da yine o sistemdir.
Peki o sistem hastalanınca daha doğrusu arızalanınca ne olur? Yanıt çok! Çarpıntılar, el-avuç, koltukaltı terlemeleri, bağırsak spazmları, mide ağrıları, reflü atakları, cilt kızarma ve kaşıntıları...
Glütenden zarar gören sadece bağırsaklar mı? Çölyak hastaları ya da glüten hassasiyeti olanlar sadece hazım sistemiyle ilişkili sorunlar mı yaşar? Hayır!
Özellikle glüten hassasiyetinde kas güçsüzlüğü, denge sorunları, eklem ve kas ağrıları, ödem, kronik bir yorgunluk hali, iştah sapmaları, tatlı krizleri gibi atipik işaretlere de rastlanabiliyor.
İşte bu yüzden nedeni anlaşılamayan kronik sağlık sorunu olanlarda (baş ağrıları, yorgunluk, eklem-kas ağrıları, ödem) glüten hassasiyeti olup olmadığını da araştırmakta fayda var.
?Mutluluk=Dopamin? ve de ?Mutluluk=Serotonin? şeklinde formüle edemesek de bize kendimizi daha iyi hissettiren, dolayısıyla mutluluk hissi veren doğal moleküllerin en başında dopamin ve serotonin var.
Bedenimizdeki toplam dopaminin yarısını beynimiz kalan yarısını da bağırsaklarımız üretiyor. Serotonin üretiminin ise yüzde 70´inin bağırsaklarda gerçekleştirilip dolaşıma verildiği biliniyor.
Bu durumda mutluluğun sırrı bağırsaklarda gizli olmasa da bu pek de ciddiye alınmayan organımızın mutluluğumuzun mühim ortaklarından biri olduğu kesin.
İşte bu nedenle bağırsak deyip geçmeyin, gaz, şişkinlik, hazımsızlık ya da kabızlığı önemseyin. Hele hele bağırsakların ev sahipliği yaptığı sayıları 100 trilyonu bulan probiyotik bakteri gücünü çok ama çok ciddiye alın.
Benim fikrim şu: Beyaz ekmek ile çavdar ekmeği arasında kalori bakımından ciddi bir fark yok. İkisinde de bol miktarda glüten var. Glüten içeriği bakımından da aralarında önemli bir farkın olduğu söylenemez. Tek fark çavdar ekmeğinin glisemik indeks değerinin biraz daha düşük olması belki, hepsi bu.
Bana sorarsanız aradaki Gİ farkının da çok ciddi olmadığı düşüncesindeyim. Bence doğru olanı -eğer ekmekten vazgeçemiyorsanız- tam buğday ya da çavdardan yapılmış ekşi mayalı ekmekleri tercih etmeniz, bunların da en fazla bir dilimi ile yetinmenizdir.