Geçtiğimiz günlerde Anadolu Ajansı’nın bir değerlendirmesi yayınlandı. Çok önemli bilgiler barındıran yazıya göre Çin sinema sektörü akılalmaz bir hızla gelişiyor ve Hollywood’a rakip oluyor. Yalnızca kendi sektöründeki gelişme değil, ekonomi ve tüketimdeki potansiyeli sayesinde Hollywood yapımlarındaki Çin dokusu yumuşuyor ve hatta olumlanıyor.
Çin sermayesi, Hollywood çatısı altındaki ABD’li film şirketlerini satın alıyor ve ülkenin sinema sektörünün ticari hacmini kullanarak Hollywood üzerindeki etkisini artırıyor. Çin’in sinema sektöründen pay almaya çalışan yabancı şirketler de Pekin yönetimiyle ters düşmemek için filmlerin oyuncu, senaryo ve diyalog gibi içeriklerinde değişikliğe gidiyor.
Daha önce Çin’in sinemadaki potansiyeli ve yükselişini bu sayfada dile getirmiştik. Verilere bakılırsa çok zaman geçmeden endüstriyel sinemada Çin’n ağırlığı tahmin edilenin ötesine geçecek.
Mesela son 40 yıldır yabancı yapımlara kota uygulayan Çin yönetmi, 1980’den bugüne kadar önelmleri gevşetti. Önceleri 10 film olan kota son dönemde 40 filme kadar çıktı. Diğer taraftan Çin’deki sinema salonu sayısı da 80 bini aştı. ABD’de 50 bin, Türkiye’de 4 binin üzerinde salon olduğunu düşünürsek ne denli büyük bir potansiyel olduğunu görebiliriz.
Son yıllarda ekonomik dengeleri de yeniden tanımlayan Çinli firmalar Hollywood’un büyük stüdyolarından hisse alarak ya da tamamen sahiplenerek söz hakkını genişletiyor. Çinli eğlence ve gayrimenkul devi Dalian Wanda Group, 2015’te Jurassic World filmlerinin yapımcısı Legendary Entertainment’i 3,5 milyar dolara satın almıştı. Anhui Xinke New Materials de 2016’da Ölümcül Tuzak ve Sınırsızlar Kulübü gibi Oscar ödüllü filmlerin yapımcısı Voltage Pictures’un hisselerinin yüzde 80’ini 351 milyon dolara devraldı. Tang Media Partners firması ise ABD’li aktör Mel Gibson’un rol aldığı Savaş Vadisi başta olmak üzere çok sayıda filmin yapımcısı IM Global firmasının hisselerinin çoğunun sahibi olmuştu.
Çin’in 2021 yılında gise hasılatı 7,3 milyar dolara ulaştı. Bu veriiştah kabartıyor, elbet. Dolayısıyla dağıtıma girecek her sektör Çin ile arasını iyi tutmaya çalışıyor. Bu durum yakın zamanda ticari sinemanın patronunun Çin olması sonucunu doğurabilir. Manzaranın doğal sonucu da Hollywood başta olmak üzere dünyayı dolaşan filmlerdeki Çin ve Çinli görünümünün mecburi şekilde olumlanmasına yol açabilir.
Bu tablo bize bir şeyi daha yeniden hatırlatıyor. Sinemanın gerçeklik oluşturup kamuoyu etkileme özelliği film özelinde bir durum değil. Dünya ekonomi ve politik dengelerinde etkili olan ülkeler, sinema yapımlarında da olumlu resmediliyor. Türkiye’nin hala Hollywood filmlerinde olumsuz resmedilebiliyor oluşu, potansiyelimizin farkında olmamamız ve bunu kullanamamamız ile ilgili... 80 milyonluk nüfus normal şartlarda iştah kabartıcı bir tüketici grubu demek. Bunun farkında olarak sinema alanında yatırım, yönlendirme yapılması halinde Türk ve Türkiye imajının uluslararası kamuoyunda kendiliğinden olumlu hale bürüneceğini görmek gerek.