Şiddete karşı koymaya kalkışmayın!

İhsan ORAL

Şiddete karşı koymaya kalkışmayın!

Şiddete karşı koymakla, Şiddete başvurup diretmekle şiddeti önleyemezsiniz. Fizik kuralıdır. Bir nesneyi ne kadar iterseniz o oranda tepkisi ile karşılaşırsınız. Kadına yapılan şiddeti üretenler vardır. Kadına uygulanan şiddeti üretip artıran lobiler belirlenmeli ve bunlar kaynaklarıyla kurutulmalıdır ve aile, kurtarılıp emin ellere teslim edilmelidir.

İslam tarihinde böylesi bir aile faciası görülmedi. Ailenin kaynağı olan kadının analık sistemlerini arızalandırdılar. Kadını cahilleştirdiler. Onu iffetinden kopardılar. Merhametini, şefkatini, sadakatini harap ettiler. Onun aşk ateşini söndürdüler. Kocasını, adamı olarak görme iştahını buharlaştırdılar. ?Elimi sallasam ellisini bulurum? dedirtecek kadar çıldırttılar. Kadında üstün değerler taşıyan mekanizmaları kilitlediler, kilitlerini paslandırmaya bıraktılar.

Kadına verilecek en çarpıcı zarar, onu erkekleştirmekti. Cinsiyetini değiştirmeye gerek yoktu. Basit bir operasyon ile kadını erkekliğe özendirirsiniz. Ona olması gerekenden daha değişik kişilik enjekte edersiniz operasyon tamamlanmış olur. Bunu yaptılar ve kadını şaşırttılar.

?Sen güzelsin, sen güçlüsün, sen erkeğin cariyesi değilsin, özgür olmak senin hakkındır, sen erkeğin eline bakmaya zorlanamazsın, senin de ekonomik özgürlüğün ve etkinliğin olsun...?

İki çocuklu kadın bir gün sekiz senelik kocasını terk ediyor. Valizlerini ve iki çocuğunu da alıyor, kocasını ve ailesini hiçe sayarak evinden kimliği bilinmeyen bir erkekle kaçıp gidiyor ve bu kadın ?özgürce seçimini yapmış oluyor.? Tabii bir tarafta kadını yüksek dozda dolduruşa getirirken diğer tarafta kocası ile arasını açmak için her türlü melaneti yaptılar. Oldu olacak bir de evden kaçan kadınlara sığınma evi icat ettiler. Evet, kadını erkekleştirirken, diğer tarafta erkeğin de bütün yetkilerini elinden aldılar. Altı ay evinden sürgün ediyorlar, bu altı ay süreyle evine beş yüz metre yaklaşmasını yasak ediyorlar. Evet, böyle hüküm veriyorlar. Güya şiddeti önleyeceklermiş ve güya kocayı şiddetten caydıracak ve kadını onun şiddetinden kurtaracaklarmış! Zaten kadının rahatça gidip kalacağı sığınma evi var veya daha da canı sıkılırsa ?elini sallıyor? erkek buluyor, gidiyor. Şu hale bakar mısınız?

Kanun koyucuların yeniden, milletin, insanların, kadının, kocanın ve çocukların başlarına bela ettikleri bu kararların yerine daha medeni, âdil ve daha doğrusu fıtratına uygun düzenleme yapmaları boyunlarının borçları olduğu için ihmal etmemeli ve yanlış kararları düzeltmelidirler. Düzenlemeyi yapmamaları onlara ağır vebal yükleyecektir. Bu vebalde ağır sorumluluk vardır, erkeği itibarsızlaştırmada ihanet ve çocukları kimsesizleştirmede zûlüm vardır. Bundan dolayı kimse de çocukların vebalini taşıma riski altına girmemelidir.

Tabii çocuklar sıcacık bir aileye muhtaçtır, aile ortamında huzur içinde mutlu olmaları onların en doğal haklarıdır, bu onlar için ömür boyu işkencelerin en ağırıdır. Maneviyatları bozuktur. Gönülleri hasret doludur. Gelecekleri karanlıktır. Umutları kalmamış, hangi kapıyı çalacakları meçhuldür. Ana sevgisinden, baba desteğinden ve aile bütünlüğünden mahrumdur.

Yüz binlerce değil, milyonlarca harabe aile enkazını kaldıracak yetkililer, oturdukları koltuklarda kalıcı değil, geçicidirler. Bu gerçeği unutmaları hiç de hayra alamet değildir. Allah Teâlâ´nın tehdidi çok ağırdır; Allah´a verdikleri sözü tutmadıkları ve yalan söyledikleri için O da onların kalplerine, kendisiyle karşılaşacakları güne kadar nifak doldurur. (Tevbe:9/77) Aile ilgili sözün özü, yine Allah Teâlâ´nın beyanında vardır; Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi öyle bir ateşten koruyun ki, onun yakıtı insanlarla taşlardır? (Tahrim:66/6) 
Allah´ın kadın ve erkeği birbirlerine üstün kılması ve erkeklerin kadınlara mallarından infak etmeleri sebebi ile erkekler, kadınlar üzerine kıvamında eşlerdir. Saliha kadınlar, itaatkârdırlar ve Allah kendilerini koruduğu için kocalarının gıyabında ırz ve mallarını korurlar. Fenalık ve geçimsizliklerinden korktuğunuz kadınlara gelince: Önce nasihat edin. Sonra uslanmazlarsa, yataklarda yalnız bırakın. Yine dinlemezlerse, dövün! Size itaat ettikleri takdirde kendilerini incitmeye bir bahane aramayın. Çünkü Allah Yücedir, Büyüktür. (Nisa: 4/34) Allah Teâlâ, hakkı, hikmet niteliğinde bildirir, beyan eder ve uyulmasını ister.

İbret alan huzur bulur. İbret almayan ya inadına cahil ya da zekâ özürlüsüdür. Onun için şiddete karşı koymaya kalkışmayın! Esselamu aleykum.