Şiddet konusu bütün kültürlerin enine boyuna tartıştığı bir husustur. Freud kişinin bilinçaltında saldırganlık dürtülerinin olduğunu savunur ve bunun neden ve sonuçları üzerinde durur. Jung ise şiddeti gölge arkatiplere dayandırır ve saldırganlığın üstün olma isteğinin sonucu olarak ortaya çıktığını belirtir. Eric Fromm’a göre insan dünyayı imar etmek isteyen bir varlıktır. Bunun için hedefler belirler ve eğer hedefine ulaşmaya çalışırken başarısız olup kendini güçsüz hissederse şiddete meyledebilir.
Şiddet olgusunun ilk insandan bu yana tevarüs ettiğini biliyoruz. Tarih cani katil ve kan emicilerle erdemli insanların savaşından ibarettir. Fakat ne ilginçtir ki işgal ve katliamların yoğun olduğu, katillerin ellerinde ateşle gezdiği dönemlerde dahi iyiliği anlatan ve fertleri iyiliğe yönlendiren bir azınlık mutlaka olmuştur, olmaya da devam edecektir.
Şiddet odaklı kişi ezilmiş, makul şartlarda varlık gösterememiş, insanileşememiş beşer olarak kalmış bir organizma gibidir. Zira insanlık bir mertebedir bu mertebeye ulaşabilmeniz için yüksek tahsil yapmanıza, sayılır mevkiler elde etmenize gerek yoktur. Bunun için iman ve buradan çağıldayan şefkat, merhamet, adalet cömertlik, dürüstlük, diğerkâmlık gibi değerlere sahip olmanız ve bu değerleri yaşam tarzı haline getirmeniz gerekir. Birkaç dakikada telaffuz edebilen bu değerleri hayata taşımak sanıldığı gibi kolay değildir. Bunun için sarsılmaz bir imana ve tereddütsüz bir teslimiyete ihtiyaç vardır.
Şiddet beşer olmaktan insan olmaya geçiş yapamamış ve bu konuda sınıfta kalmış kişilerin karakteridir. Bu kişiler yeryüzünde hiçbir varlık gösteremediklerinden şiddetle ortaya çıkar ve seslerini duyurduklarına inanırlar. Şiddet ve katliamları ile varlık göstermeye çalışır ve kendilerini haklı çıkarabilmek için gerekçeler uydururlar.
Bilinmelidir ki, şiddet hiçbir şekilde güç değildir, aynı şekilde şiddete yönelen kişiler de güçlü kişiler değillerdir. Aksine bu kişiler olayları akıl ve irade süzgecinden geçiremeyecek kadar aciz ve zayıftırlar. Zira sonuca odaklanıp sabır, affetmek, müsamaha göstermek, onarmak gibi değerlere tutunmak yerine kendilerini uçuruma sürükleyecek kararlar almaktadırlar.
Başta dediğimi bir kez daha yinelemek istiyorum; marifet şiddetle öfkenin peşine sürüklenmek değil öfkeyi şefkatle alt edip geçersiz kılmaktır. Güçlü insan, öfkesini kontrol edebilen ve şartlar ne olursa olsun adaletten ödün vermeyen kişidir.
“Şiddet karşıtlığının ürettiği güç, kesinlikle insan yeteneğinin icat ettiği tüm silahların gücünden daha üstündür.” (Mahatma Gandhi)