Şia’nın ülkemiz için, bugünler için olmasa da yakın bir gelecekte ülkemiz için en büyük tehdit olduğunu düşünüyorum. Kalan ahir ömrünüzü Ehli Sünnet müdafaası için kullanmanızı canı gönülden istiyoruz. Ebubekir Sifil gibi hocalarımız çok yalnız kalıyor bu konularda’ diyen okuyucusuna cevap veren Karaman şu ifadeleri kullandı:
Önce Diyanet’in açıklamasına yer verelim:
“Diyanet İşleri Başkanlığı’nın internet sitesinde yer alan açıklamada, bazı basın yayın organlarında ve sosyal medya mecralarında, İran Kültür ve İslâmî İletişim Kurumu ile imzalanan mutabakat zaptı kapsamında, İranlı uzmanların ilahiyat fakültelerinde fıkıh dersi vereceklerine yönelik haberlerin yer aldığı belirtildi.
İslâm dünyasında fitne ateşinin yükseldiği son yıllarda ümmet birliğinin ve kardeşlik hukukunun yeniden tesis edilmesi açısından İslâm ülkelerinin muhatap kurumları ile bir araya gelerek işbirliği anlaşmaları ile zaptları imzalandığı belirtilen açıklamada, ‘Diyanet İşleri Başkanlığımız ile İran Kültür ve İslâmî İletişim Kurumu arasında ilk olarak 27 Mayıs 2010 tarihinde bir işbirliği protokolü yapılmıştır’ ifadeleri kullanıldı. Söz konusu zaptın 3 yıl süreli imzalandığı belirtilen açıklamada, şunlar kaydedildi:
“Özellikle Batı dünyasındaki İslamofobi ile mücadele bağlamında ortak dijital yayınlar hazırlanması, her iki ülkede ümmetin birliğini pekiştirme ve aşırılıkla mücadele amacıyla ortak çalışmalar düzenlenmesi, hassaten Kudüs davası olmak üzere ümmetin ortak problemlerine ilişkin konularda programlar yapılması ve yayınlar hazırlanması, İslam medeniyetinin ortak mirası olan yazma eserler ile sanat ve estetik alanında yürütülecek araştırmalara kurumsal destek verilmesi, hac hizmetlerinde tecrübe paylaşımına gidilmesi, Kur’an-ı Kerim’i güzel okumayı teşvik sadedinde uluslararası yarışmalar düzenlenmesi, güncel fıkhi meselelerde özellikle gen teknolojisi ve faizsiz finans sistemleri üzerinde karşılıklı ilmi müzakereler düzenlenmesi gibi konularda işbirliği amaçlanmıştır. Mutabakat zaptıyla ilgili bazı internet sitelerinde ve sosyal medya mecralarında yer alan ‘İranlı uzmanların ülkemizdeki ilahiyat fakültelerinde fıkıh dersi verecekleri’ iddiası gerçeği yansıtmamaktadır.”
Açıklamadan da anlaşılacağı gibi Diyanet’in İran’la imzaladığı mutabakat zaptı, karşılıklı mezhep alış-verişi veya Sünniliğe Şiilik karıştırmak amacı ve ihtimali taşımıyor.
İnsanlığın ve ümmetin ortak problemlerine çözümler üretmek ve uygulamak maksadıyla dinli-dinsiz, başka dinlerden ve Ehl-i Sünnet dışı mezhep mensupları ile diyalog ve yardımlaşma çağımızda kaçınılmazdır. Dikkat edilmesi gereken husus, karşı tarafın bu diyalogu, kötü maksadına alet etmesi ve Ehl-i Sünnet itikadına zarar vermesidir; böyle bir durum ve ihtimal bulunduğunda elbette diyalog, mutabakat, anlaşma, ortak faaliyet yapılmaz, yapılmamalıdır.
Ehl-i Sünnet dışı mezheplerin itikatlarını ve kendi toplumlarında buna dayalı, bize göre kabul edilemez söz ve fiillerini engellemek elimizden gelmez. Biz kendi toplumumuzda Ehl-i Sünnet itikadını korumaya çalışmalıyız. Ehl-i Sünnet ise, belli bir tek mezhep, tarikat, cemaat, görüş… değildir; akaid ve fıkıh kitaplarında “Ehl-i Sünnet içinde olduğu kabul edilmiş bütün bunlardan ibarettir.
Ehl-i Sünnet uleması arasında ihtilaflı ve tartışmalı olan konularda taraf tutmak ve karşı tarafı dışlamak, itibardan düşürmeye çalışmak, rahmet olduğu bildirilen farklı görüş, içtihat ve yorumları kavgaya, fitneye, tefrikaya araç kılmak asla caiz değildir.
Hz. Ali halife iken (Allah ondan razı olsun) ortaya çıkan, halifeye isyan eden, küfreden, onun kâfir olduğunu söyleyen, aleyhinde konuşan, ölümle tehdit eden… Haricîlere karşı hitabı (koyduğu kanun) mealen şöyledir:
“İsterseniz kendi mahallenizde itikadınıza göre yaşarsınız, isterseniz bizim mescidimize gelir ve bize uyarak namazınızı kılarsınız. Eğer bizimle, ortak düşmana karşı savaşa katılırsanız siz de bunun kazancından nasibinizi alırsınız. Eğer bize silah çekerseniz biz de size silah çeker ve sizi etkisiz hale getiririz.”