Yakıcı Sır, ailedeki şiddetin, ilgisizliğin nelere yol açabileceğini ve bir çocuğun ilgi ve sevgiye duyduğu ihtiyacı göstermesi açısından başarılı bir çalışma. Bir kadını, başka bir erkeğin çekiciliğine neler götürebilir? Sorusuna küçük bir kapı aralamaktadır.
İşte tam bu noktada “Yakıcı Sır” Edgar’ın, annesiyle baron arasındaki ihaneti öğrenmesinde gizlenmektedir.
Kadın ve şehvet düşkünü baron, kendi süfli arzularını gerçekleştirmek için bir çocuğun duygularını istismar etmekten çekinmeyecek kadar ahlaki düşüklüğü sahip birisidir. Düşündüğü tek şey ihtiraslarını gerçekleştirmektir.
Edgar’ın annesi ise eşinden gördüğü ilgisizliğini kendisine kur yapan bir erkekle gidermeyi düşünerek bir nevi eşinden intikam almak sevdasındadır. bu ihtiras, çocuğuna karşı kaba ve duyarsız olmasını sağlayacak kadar damarlarını etkiler. Ve bir nevi şeytan damarlarında kan gibi akmaya başlar.
Edgar bu sırrı öğrendiğinde annesini uyarmaya çalışır. Burada yazar bir çocuğa anlayamayacağı kadar büyük duygu ve düşünce yükleyerek onu olduğundan çok daha entelektüel bir kişiliğe büründürür. Bu yaklaşım kitabın zayıf noktasıydı. On iki yaşındaki bir çocuk bu kadar yüksek hitabı sergileyecek özellikte değildi. Aynı şekilde Edgar’ın, baronla kavgası da kitabın başında çocuğa yüklenen psikolojik özelliklere uymamaktadır.
Edgar’ın, Yakıcı Sırrı, baronla annesinin arasındaki ilişkiyi öğrendikten sonra kaçmayı göze alması ve kaçması da çocuğun belirtilen ürkekliğine uygun bir davranış olarak görülmemektedir. Ancak yazar bunları çocuğun baronla geçirdiği birkaç günlük birliktelikle gerçekleştiğini söyleyerek ayrı bir zayıflığa imza atmaktadır. Çünkü köklü bir çocukluk travması bir iki günlük birliktelikte iyileşmeyecek kadar derindir.
Yaşadığı travmaların bir çocuğun kişiliğini nasıl etkileyeceği üzerine bir deneme diyebileceğimiz Yakıcı Sır, aile içi ilişkilerde korkunun, şiddetin ve ilgisizliğin nelere yol açabileceğini göstermektedir.
Özellikle evli kadınların, şehvet düşkünü budalalardan uzak kalmalarının ne kadar önemli olduğunu bu kitapta görebiliyoruz. “Zinaya yaklaşmayın” ayeti burada gözümde ayrı bir değer olarak canlanmaktadır. Çünkü şehvetin çekiciliğine kapılan bir insanın onun akıntısından kurtulmasının ne kadar zor olduğu açıktır.
Erkeliği güç ve otorite ve şiddet olarak algılayan insan müsveddelerinin de farkında olmadan eşlerini kimlerin kucağına atabileceği satır aralarında gizli bir hakikat olarak karşımıza çıkmaktadır.
Son bölümde ise o kadar güçlü ve entelektüel söylem ve kişiliği ortaya koyan Edgar, anlaşılmaz bir şekilde tekrar pısırık bir kişiliğe büründürülmektedir.
Baronla, kadını iyi tahlil eden Stefan, çocuğu tahlilde zayıf kalmıştır. Üzerinde düşünülecek bir kitap… Çevirisi de okuru sıkmaktan uzak sürükleyiciliktedir.
Seyit Ahmet Uzun