İnsanoğlunun varoluş mahiyeti iletişim ile anlam bulur anlam kazanır. İletişim fertle fert, fertle toplum, toplumla toplum arasında gerçekleşir. İletişimin bir üst boyutu ise kişiyle Rabbi arsında gerçekleşir direkt ya da dolaylı. İletişim iletiye dayalıdır. Bunun aktarımını akıl ve şuur sahibi insan tarafından sağlanır. Bu aktivite çeşitli dillerde ve toplumlarda farklı farklı isimlendirilmiştir. Bu insansal aktivite Türkçede ‘’ileti’’ olarak bilinir bunun aktarıcısına ise ‘’elçi’’ denir. İngilizcede ‘’message’’ mesaj olarak geçer bu mesajı taşıyan kişiye ise ‘’messanger’’ (mesıncır) denir. Farsçada iletinin karşılığı ‘’peyam’’dır, peyamı taşıyıp başkasına aktaran ileten kişiye ise ‘’peyamber’’ denir. Arapçada ‘’risale’’ ileti anlamındadır, bu risaleyi ileten kişiye ise ‘’resul’’ denir. Resul ve peygamber Arapça ve Farsçadan bilhassa Allahın mesajını ileten yayan kişi olarak dilimize geçmiştir.
Kur’an Allah’tan bir risaledir bir mektuptur. Resul ise bu risalenin mektubun misyonunun taşıyıcısıdır. Bu kutlu mesajın risalenin tebliği ilahi bir sorumluluktur resul için. Oku emriyle nüzul oluyordu bir kutlu mesaj… Okunması gereken, anlaşılması gereken, yaşanması gereken ilahi bir ferman olarak. Muhatap alınmıştı yeryüzündeki insan göklerden gelen bir haberle. Açılmıştı göklerin kapıları açılmıştı perdeler kat, kat… Meleklerin kanadında bir çırpınış peygamberin omzunda ağır bir yük, vücudunda bir hararet mübarek alnında sicim, sicim rahmetten bir ter… Okumalıydı, okuyordu, okuyacaktı bu kutlu ve ağır risaleyi bu kutlu mesajı. İnsanlık için acil olarak inen bu halaskar reçeteyi… Bir inkılâp gerçekleşiyordu toplumun peyderpey ıslahı için. Âlemlere rahmet olmak için. O yüzden daraltılıyordu ruhu kutsi bir ruh tarafından. Yeni bir toplum inşa edecekti, yeni bir dünya, yeni bir yaşam tarzı. Arap’ın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap üzerine, kırmızı tenlinin siyah üzerine, siyahın da kırmızı tenli üzerinde bir üstünlüğü olmadığı bir toplum. Peygamber bunu hakkıyla yerine getirdi dost ve sahabelerini de bu şahadet üzerine şahit tuttu şahit ol ya rab, şahit ol ya rab, şahit ol diye… Ümmetine sünnet-i seniyesini bıraktı ve büyük bir destur olarak Kur’an-ı Azimüşşanı…
Bu rehber kitap derlendi, toplandı, yaldızlandı nakşedildi, duvarlara asıldı, baş tacı edildi fakat belleklerden hafızalardan silindi, kazındı hayattan ihraç edilir gibi varlık alanı iki kapağın arasına hapsedildi… Hükmü değil, sayfaları mızrak uçlarında taşındı. Taassubun kurbanı olundu ruhu unutuldu Kur’anın.. Tarumar olundu savrulup duruldu çözüm, kurtuluş Allah’ın birleştirici dininde değil cahiliyenin tassubunda fırka, fırka olup babalarının atalarının dinine rücuda (dönüşte) arandı. Suheyb-i Rumi, Ninovalı (Musul) Addas Bilal-i Habeşi Selman-ı Farisi, Caban el Kurdi’nin misyonu izmlere değiştirildi… Taasuptan medet umar oldular panarabizm, paniranizm, pantürkizm, pankürdizm, panhundizm, ve nice yeni izmler… İzmleri ayetlere değiştiler izlemlerin kurbanı oldular. İzmlere ideolojilere sarıldıkça Allah’ın ayetlerinden uzaklaştılar Allahın ayetlerinden, dininden uzaklaştıkça birbirlerinden uzaklaştılar, birbirlerinden uzaklaşınca da özlerini, mahiyetlerini unuttular şura/içtihad yerine kendilerine paket halinde sunulan suni demokrasilere sığındılar.
Kur’anın misyonundan çok lafzına takılı kaldılar… Kuran Halıktan mıdır mahluktan mı derdine düştüler… Dertleri ne Halık ne de mahlûkken… Sersemleştiler bir daha toparlanamadılar, bir daha kendileri olamadılar ne kültürel ne iktisadi ne siyasi… Kur’anın Müslüman’ı değil sistemin sömürülen, hipnotize edilen suni Müslüman’ı kesildiler. Bulandırılmış niyetlerle, sulandırılmış ibadetlerle şeytani olana yakın İlahi olandan ırak… Dinin içi boşaltıldı hakeza ibadetlerin, ilmin… Din siyasete karışmayacaktı fakat siyaset dine karışırdı. Cihat barbarlık sayıldı, haçlı ruhunun diri tutulması ise demokratın demokrasinin gereğiydi. Fetihler emperyal faaliyetler, Fatihler imparatordu onlara göre. Emperyalistler ise demokrasi havarileri… Coğrafyasında cirit atıyor darül İslam’ın…. Müslüman’ın canı, malı, ırzı, vatanı çiğnenirken sahiden sakız çiğnemek orucu bozar mıydı? Irak’lı birinin İbni Ömer’e sivrisineğin hakkında sorduğu sual gibi İbn-i Ömer şuna bakın Peygamberin onlar dünyada iki reyhanımdır dediği torunlarından birini öldürenler (Iraklılar) bana sivrisineğin kanını soruyorlar!