“Simit Ekonomisi” kitabı, mevcut ekonomi teorisinin bir işe yaramadığı tezine dayanıyor. Yazar Kate Raworth, “Ekonominin en güçlü aracı para ya da matematik değil, bir kalemdir” diyerek “baştan öğrenme” tezini ileri sürüyor. Riskin sistemin geneline yayıldığı ve savaş ekonomisine doğru evrildiği bir dönemde, yeni bir donanım kazanmanın önemi ortaya çıkıyor. Öğrendikçe konulara duyarlı, gelecek için ümitli ve fark oluşturmak için kararlı insanların ortaya çıkaracağı sentezler bekleniyor.
GÖRÜYORUM: “İktisadın araçlarını insanlığın amaçları doğrultusunda kullanmak!”
Ekonominin zenginliğinden ziyade, insan yaşamının zenginliğini büyütmeye odaklanmalıyız. Bu durum, belirlenecek yeni hedefleri doğrultusunda insanların yeni sorumluluklar üstlenmesini sağlayacaktır. Çünkü mevcut ekonomik sistem, insani gelişime destek olma kapasitesini yok etmekte ve bunu fark eden bir nesil oluşmaktadır.
Mevcut ekonomik sistemdeki “müşterek kör noktalar” arttıkça, yapılacak bir “iktisadi okuryazarlık” sayesinde dünyayı yeniden anlamlandırma başlatılabilir. Böylece “öngörü, dünya görüşü ve paradigma”lar geliştirerek “amaca en iyi şekilde hizmet eden ekonomiyi seçme ve oluşturma” çerçevesi çizilebilir.
ÖNGÖRÜYORUM: “Ekonomiyi değerler ve hedefler üzerinden konuşmak!”
“Simit”ten yola çıkarak içeriye ve dışarıya doğru yedi başlıkla tanıtan kitap, “ekonominin yuvasını işgal etmiş guguk kuşu”nun fark edilmesine katkı sağlıyor. “Hedefi Değiştir, Büyük Resmi Gör, İnsan Doğasını Geliştir, Sistemleri Kavra, Bölüştürmek İçin Tasarla, Yenilemek İçin Yarat ve Büyümeye Karşı Agnostik Ol” bölümleriyle, büyüse de büyümese de bizi geliştirecek ekonominin unsurlarını yeniden tanımlamaya çabalıyor. Bu çabanın güvenli ve adil olana ulaşması; nüfus, bölüşüm, beklentiler, teknoloji ve yönetişim gibi temel beş alanda “bütüncül ekonomi” adına rollerin yeniden biçimlendirilmesiyle gerçekleşecektir.
Bunun için “sosyal sermaye”nin önemini, “zaman, bilgi, beceri, bakım, empati, öğrenim ve mütekabiliyet” gibi kaynakların değerlendirilmesini sağlayacak bir devlet aranıyor. Çünkü girişim ve iş birliğinin kritik rolünün farkında olanlar, katılım ve hesap verilebilirlik için sivil katılımı güçlendirdiklerinde, insanlığın görmek istediği değişimin de parçası olacaktır. Özel jetleriyle Davos’a gelen 150 milyarderin değil, yaşadığı zamanı anlayabilen ve birikiminin hakkını sergileyebilen kuşakların sentezi bekleniyor.