Zelimhan Hangoshvili 2000’li yılların başında Çeçenya’da Rus kuvvetlerine karşı yıllarca süren savaşta görev aldı ve savaştan sağ kurtuldu. 2015 yılında Gürcistan’ın başkenti Tiflis’teki suikast girişiminde koluna ve omzuna isabet eden iki kurşun ile yaralandı. Başka bir planlı saldırının hedefi olmamak için Ukrayna’da bir süre saklandı ve 2016’nın sonuna doğru Almanya’ya giderek rahat bir nefes aldı.
Hangoshvili’nin dört çocuğuyla birlikte Almanya’da yaşayan eski karısı Manana Tsatieva: “Burada daha güvende hissettiğini düşünüyordum. Almanya’da kendisi ve çocukları için iyi bir gelecek inşa etmeyi düşünüyordu, geri dönüp savaşmayı değil.” diyordu.
Orası Avrupa’nın ortasıydı ve Hangoshvili sonunda onunla buluşmuştu. Ancak geçtiğimiz ayın sonlarında camiye gitmek için evden ayrıldıktan kısa bir süre sonra Berlin’deki Kleiner Tiergarten parkında bir adam ona yaklaştı ve başına iki kez ateş etti. Hangoshvili olay yerinde can verdi.
Şüpheli suikastçı peruk ve silahı nehre atarken polis tarafından fark edildi ve olay yerinde gözaltına alındı ancak sessizliğini koruyor. Görünüşe göre sahte bir kimlikle düzenlenen Rus pasaportu ile seyahat etmekteydi ve bu durum Rus güvenlik hizmetleri veya Kremlin destekli Çeçen lider Kadirov üzerinde şüpheleri artırıyor.
Eski bir Çeçen komutan olan Zelimhan Hangoshvili, Ağustos ayında Berlin’de vurularak öldürüldü.
Son on yılda Kadirov’a muhalif olup arananlar içerisinde suikast sonucu öldürülenlerin sonuncusuydu Hangoshvili.
Kadirov’un eski koruma görevlisi Ömer İsrail, 2009 yılında Kadirov tarafından şahsen işkence gördüğünü kamuya açıkladıktan kısa bir süre sonra Viyana’da vurularak öldürülmüştü. Aynı yıl Kadirov’un siyasi rakibi Sulim Yamadayev Dubai’de vurularak öldürüldü. Yerel polis, Kadirov’a yakın bir Çeçen siyasetçiyi cinayet silahını sağlamakla suçladı. Son on yıl içinde İstanbul’da öldürülen yarım düzine muhalif önde gelen Çeçen isim bulunuyor ve Türk yetkililer de suikastlara Rus güvenlik güçlerinin dahil olduğuna inanıyor. Bununla birlikte Ukrayna’daki Çeçen taburunda, Rus yanlısı güçlerle savaşan Çeçen savaşçı Amina Okuyeva 2017 yılında arabasında pusu kurularak öldürüldü. Eşi ve aynı zamanda tabur komutanı olan Adam Osmayev ise saldırıda yaralandı. Osmayev, daha önce de kendini Fransız Le Monde gazetesinin muhabiri olarak tanıtan Çeçen bir tetikçi tarafından hedef alınmıştı.
Kadirov yönetimindeki Çeçenya, insan hakları istismarı konusunda dünyanın önde gelen ülkelerinden biri konumunda. Tarafını değiştiren eski bir bağımsızlık savaşçısının oğlu olan Ramzan Kadirov, savaşın yıkıntılarından sonra cumhuriyeti Rus rublesiyle yeniden inşa etti ve Vladimir Putin’e bağlılık vaadi vererek hükümranlığını meşrulaştırdı. Kadirov’a bağlı güvenlik güçleri son yıllarda şüpheli militanlar, hükümet eleştirmenleri, karşıt düşünülenler ve eşcinsel olduğundan şüphelenilenler de dahil olmak üzere çeşitli grupları yargısız bir şekilde gözaltına alarak cezaevine gönderdi.
Hangoshvili’nin aksine, Avrupa’ya son dönemde kaçan Çeçenlerin çoğunluğunun eski isyanlar ile hiçbir ilgisi yoktu ve bunun yerine tehdit ve işkenceden kaçanlar ile son çare olarak evlerini arkada bırakanlar vardı içlerinde. Fakat tıpkı Hangoshvili gibi, bu insanların çoğunluğu da Batı Avrupa’daki göçlere karşı artan düşmanlık -özellikle Müslüman göçü- nedeniyle sığınma güvenliğini sağlamak için mücadele veriyorlar.
Almanya, Polonya ve diğer AB ülkelerindeki birkaç bin Çeçen işkence mağduru, hayatları ve ailelerine yönelik tehditlere rağmen iltica taleplerindeki yasal belirsizlikten dolayı sınır dışı edilerek Rusya’ya geri gönderilme tehlikesi ile karşı karşıya.
Polonya’ya sığınan Tumso Abdurahmanov
Birçok Çeçen mülteci için esas çile, Polonya sınırına yakın bir Belarus kasabası olan Brest’te başlıyor. Bu kasaba, genellikle Rus pasaportu olan Çeçenlerin vizesiz bir şekilde AB’ye ulaşabileceği en yakın bölge. Her sabah bir tren, Brest’ten Polonya sınırına kısa bir sürede ulaşıyor ve yaklaşık 200 kadar Çeçen de trende diğer yolculardan ayrı bir vagonda seyahat ediyor.
Belaruslu aktivist Enira Bronitskaya’nın belirttiğine göre, sınır bölgesine gelince Polonyalı güvenlik güçleri, sığınma talebinde bulunanlar arasından en fazla bir aile seçiyor ve geriye kalan diğer Çeçenler aynı trenle geri gönderiliyor. Daha bu yazın başlarında Çeçen bir erkek, sınır bölgesinde çaresizlik içerisinde bileklerini kesti. Mükafatı ise pasaportundaki bir damgaydı ve bu şekilde daha fazla girişimde bulunması engellendi.
Ayub Abumuslimov ve ailesi iltica başvurusunda bulunmak ve haftada birkaç kez trene binebilmek için Brest’teki rutubetli bir apartman dairesinde beş ay boyunca soğukta yaşadılar. Abumuslimov, kardeşi Apti’nin Ocak 2017’de Shali kentinden kaybolmasından sonra Çeçenya’dan kaçtı. Apti, bir komşusuyla birlikte kaçırıldı ve bölgedeki yerel polis karakoluna götürüldü ve bir daha hiç görülmedi. Diğer birçok vatandaş da aynı dönemlerde ortadan kayboldu ve Apti, Rus Novaya Gazeta gazetesi tarafından yayınlanan ve 27 kişiden oluşan bir listede güvenlik güçleri tarafından yargısız infaza uğrayan potansiyel mağdurlar olarak yer aldı.
Apti’ye ne olduğu hakkında şikayetler devlet mercilerine yazılmaya başlanınca ailenin geri kalanı için de sorunlar başlamış oldu. 2017 Haziran ayında Abumuslimov, arabasının düz elbiseler giymiş erkekler tarafından durdurulduğunu ve başka bir arabanın da arkasını sardığını belirtti. İki ay boyunca açıklanmayan bir yerde tutulduğu ve işkenceye maruz kaldığı ortaya çıktı.
Abumuslimov, basit işkencelerin yanı sıra elektrik şokları da dahil olmak üzere oldukça ağır işkence süreçlerinde yaşam mücadelesi verdi. Onun için en kötüsü ise söylediğine göre, ellerinin ve bacaklarının kelepçelenerek ağzına yüksek miktarda tuz dökülerek uygulanan tuz işkencesi yöntemiydi. Boğulma raddesine geldiğinde, kendisine su içmesi söylenerek vücudundan geçen tuzun aşırı acıya neden olması sağlanıyordu.
Protestocular Zelimhan Hangoshvili’nin portresini tutarken
“Kardeşimin Suriye’de savaştığını ve güvenlik güçleriyle ilgili hiçbir şikayetimiz olmadığını belirten bir form imzalamamı istediler. İsteklerini reddettim.” dedi. İşkencecilerin ikisi dışında kalanının maskeli olmasına rağmen resmi polis üniforması giydiklerini belirtmekteydi.
Abumuslimov, iki aydan fazla bir süre sonra serbest bırakıldı. Abumuslimov’un işkence iddialarının ayrıntılarını doğrulamak şu an mümkün değil, ancak Kadirov’un güvenlik güçlerinin ellerine düşenlerden oldukça fazla talihsiz benzer öykü ile karşılaşılıyoruz.
Abumuslimov serbest bırakıldıktan sonra, ailesi ile birlikte Batı Avrupa’ya gidebilmek için Çeçenya’dan Brest’e kaçtı. Polonya sınır polisinin iltica başvurusunda bulunmalarına izin vermesi beş ay ve 40 tren yolculuğu sürdü. Ancak Polonya’da bile güvende değildi.
Polonyalı yetkililer, Biala Podlaska kasabasında Çeçenya’ya yönelik iddialarını işleme koyarken, Abumuslimov, kendisinin ve ailesinin durumu hakkında bir medya röportajı verdi. Kısa bir süre sonra, kasabada bir süpermarketten ayrılırken, içinde üç kişi olan bir araba üzerine doğru sürdü. Onu arka koltuğa doğru sürüklemeye çalıştılar ancak karşı koyarak kaçmayı başardı.
“Olaydan birkaç gün sonra bir Rus numarasından arandım ve Çeçen aksanlı bir ses şöyle dedi: Seni Polonya’da bulamayacağımızı mı düşünüyordun? Seni bulacağız.” Abumuslimov ailesi, iltica başvurusunda bulundukları Almanya’ya kaçtı, ancak sığınmacılar için “ilk güvenli ülke” olan Polonya’da uygulanması gereken yönetmelik nedeniyle iltica talepleri reddedildi.
Çeçenya’da ailelerine karşı misilleme korkusu sebebiyle açık bir şekilde kamuya konuşmayan pek çok Çeçen muhalif mevcut. Fakat Abumuslimov, kendisinin ve ailesinin kamuya açık olmak istediklerini, çünkü korkutulmayı reddettiklerini ve Apti için adalet arayışında olacaklarını belirtmekte. Ayrıca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne Rusya aleyhine dava açıyorlar.
Rusya insan hakları aktivisti Ekaterina Sokirianskaya’nın belirttiğine göre, “insan haklarının suistimal edildiği en akıl almaz ihlaller Çeçenya’da günlük sıradan bir olay olarak gerçekleşiyor, ancak Kadirov şiddet mağdurlarını kendi yöntemleriyle susturduğundan kullanamayacağımız çok fazla bilgi ve kanıt elde ediyoruz. Bu delil ve kanıtlar gün yüzüne çıkarsa bu sefer mağdurların bütün aileleri hedef haline geliyor.”
2017 yılında Ukrayna’nın Kiev kentinde bir pusuda öldürülen Amina Okuyeva ve Adam Osmayev.
Tumso Abdurahmanov davası, Kadirov rejiminin Avrupa’da Çeçenleri nasıl tehdit ettiği ile ilgili belgelenmiş farklı bir görüş ortaya koyuyor. Abdurahmanov, uzun sakalından dolayı şüpheli bir radikal olarak yakalandığını belirtirken Grozni’de bir telekomünikasyon şirketi için çalışıyordu. Güvenlik güçleri, Suriye’de savaşmaya gittiğini kendisine inandırmaya çalıştı.
Abdurahmanov ilk önce Gürcistan’a ve devamında Polonya’ya kaçtı. Burada Kadirov rejimini kınayan bir video kanalı açtı. YouTube videoları binlerce kez izlendi ve bu sürecin devamında Kadirov hükümetinden lakabı “Lord” olan Magomed Daudov’dan, bir telefon aldı. Abdurahmanov görüşmeyi kaydederek internette yayınladı.
Abdurahmanov’un yurtdışında olduğunu ve büyük bir takipçi sayısına sahip olduğunun farkında olan Lord, hemen tehditlerine başvurmadı. Bunun yerine, sorunları açık bir şekilde tartışabileceklerine söz verdi ve onu “padişah” ya da “imparator” olarak adlandırdığı Kadirov’a yardım etmesi için Çeçenya’ya dönmeye ikna etti.
Bu görüşmede ilerleme sağlayamadığı için Daudov oldukça sinirliydi ve artık Abdurahmanov’un Polonya’daki adresini bilmek istiyordu. Daha sonra Blogger üzerinden “kan intikamı” ilan etti. Devam eden süreçte Abdurahmanov’un Çeçenya’daki ailesinin görüntüleri köy camisinde çekilerek akrabalarının aleyhinde kınayıcı söylemlerini içeren görüntüleri internette canlı olarak yayınlandı.
Akrabalarından biri kayıtta: “Eğer istiyorlarsa, onu öldürmelerine ya da onunla istediklerini yapmalarına izin verin. Artık onun için sorumluluk kabul etmediğimizi duyurmak için bugün burada toplandık.” diyordu, ancak Abdurahmanov bu kaydın baskı altında çekildiğinden emindi.
Abdurahmanov, Polonya’daki gizli bir lokasyondan yaptığı Skype görüşmesinde, “Beni avlamaya çalıştıklarını biliyorum. Beni arıyorlar, tabii ki kendimi korumak için önlemler alıyorum.” ifadelerini kullanmıştı. Polonyalı yetkililer, Abdurahmanov’un Rusya’daki yaşamına yönelik tehdit olduğunu kabul ederek karısına ve üç çocuğuna sığınma hakkı verdi. Ancak onun talebi ulusal güvenlik gerekçesiyle reddedildi. Karara neden olan kanıtlar gizliydi.
Abdurahmanov, sık sık hareket ettiğini söylemesi dışında yerini belirtmeyi reddediyordu. Hem Çeçen suikastçılardan hem de Polonyalı yetkililerden gizlendiğini, eğer tutuklanıp Rusya’ya sürgüne gönderilirse öldürüleceğini belirtiyordu. “Kendimi suçlamalardan savunamam çünkü ne ile suçlandığımı bilmiyorum. Şu ana kadar hiç sorgulanmadım, yetkililerle tek bir tartışma bile yaşanmadı.” diyordu.
Avrupa’daki iltica ile ilgili yetkili kurumlar, Çeçenlerin sığınma başvurularını reddederken Rusların “terörist eğilimli” etiketine inandıkları görülüyor. Son yıllarda, yüzlerce Çeçen’in DAEŞ’e katılarak ve hatta örgütte üst düzey görevler alarak radikalleştiği doğru. Ancak diğer taraftan Çeçen ve Rus makamlarının, “radikal İslamcılık” suçlaması ile insanları tutuklayarak işkence etmek için bir bahane olarak bu argümanı kullandıkları da doğru.
Rusya insan hakları örgütü mensubu Sokirianskaya, “Bu çok karmaşık bir durum ve sığınma ihtiyacı olan ancak reddedilen insanları görmekteyiz.” diyordu.
Hangoshvili’nin eski eşi Tsatieva, cinayetin ardından Alman yetkililerden iltica taleplerini ve çocuklarının korunması için olumlu bir sonuç bekliyor: “Çocuklarımla çok zor bir dönemden geçiyoruz. Bundan sonra ne olabileceğinden korkuyoruz ve Almanya’daki iltica talebimizle ilgili hala net bir yanıt yok.”
Çeçen ve diğer işkence mağdurlarını yirmi yıldan fazla bir süredir tedavi eden Ksiak, travma yaşamış mülteciler üzerindeki sınır dışı edilme tehdidinin kaldırılmasının kişilerin iyileşmelerine ve toplumsal bütünleşmelerine yardımcı olacağını belirtiyor: “Hayatta kalanlara işkenceye karşı koruma sağlandığı zaman nihayetinde kendilerini rahatsız eden korkular yavaş yavaş sona eriyor. Güven ve aile ilişkileri gelişerek sosyal bütünleşmeleri sağlanıyor. Fakat sürekli korku içinde yaşıyorlarsa, iyileşmeleri oldukça güç.”
Çeçenya’nın Sorunlu Tarihi
Çeçenya’nın son otuz yıldaki tarihi, 1990’lardan itibaren Rusya’dan bağımsızlığını kazanma mücadelesi ile birlikte hem trajik hem de oldukça karışık sürece tekabül ediyor.
Vladimir Putin 1999’da Rusya’da devlet başkanı seçildiğinde, acımasız bir hava saldırısıyla İkinci Çeçen Savaşı’nı başlattı. Rusya, bölgenin kontrolünü geri kazandı ancak bölgede korkunç bir insan kıyımı yaşandı.
Kremlin, ilk başta bölgeden sorumlu olarak taraf değiştiren bir savaşçı olan Ahmet Kadirov’u göreve getirdi. 2004 yılında öldürüldükten sonra, oğlu Ramzan o zamandan beri Çeçenya’yı yönetiyor ve bölgeyi Moskova’nın rubleleriyle yeniden inşa ederek sözünün yasa olduğu gri bir bölge oluşturması için serbest bırakılıyor.
Ramzan Kadirov
Ayaklanmalar ise bölünmüş durumda; laik bağımsız bir Çeçenya’yı hayal edenler çoğunlukla Avrupa’ya gitmek zorunda kalıyor ve geriye kalanlar ise daha radikal İslamcı bir hale bürünerek mücadele için terörize yöntemler kullanıyorlardı.
2007 yılına kadar Çeçen savaşçıları, tüm bölge genelinde şer-i yasaların kabulü için mücadele verdi ve bu ideali İslam devleti ile birleştirmek için “Kafkasya Emirliği” olarak yeniden inşa etti. Ancak Kadirov ise bu durumu onlara karşı kullanarak bütün muhalifleri radikal İslamcı potasında eritti.
Yıllar geçtikçe güvenlik güçleri muhaliflere uyguladıkları yöntemler ile daha da çok cezasız kalıyor.
Bugün Grozni, ardında bıraktığı iki savaştan sonra harap olmuş bir halde ve adeta tanınamayacak durumda: parlak yeni yüksek binalar neon ile aydınlatılıyor ve merkezi caddeye Putin Caddesi deniliyor. Kadirov’un ve öldürülen babasının portreleri birçok binayı süslüyor ve Batılı ünlüler geçit törenlerine katılarak Kadirov’a hayranlığını dile getiriyor. Ancak dış görünüşün ardında korku atmosferi hala hakim.
21 Eylül’de The Guardian’da yayımlanan bu yazı Ahmet Çölgeçen tarafından Ajans Kafkas için Türkçeye çevrildi.
Ajans Kafkas