Yeni Şafak için kaleme aldığı yazısında İran Dışişleri Bakanı Cevat Zarif, İran´ın bölge barışına ne kadar önem verdiği masalını anlatmış. Acaba yarın, bir gün Yeni Şafak´ta Siyonist çetenin önemli bir isminin, örneğin Liberman isimli katilin Filistin´de barış için neler yaptıklarına dair bir yazısını da okur muyuz?
Yeni Şafak sahibi, editörü, çalışanı, kadrosu itibariyle Müslümanca hassasiyetler taşıyan insanların çıkardığı ve İslami camiaya hitap eden bir gazete. Ümmet coğrafyasındaki gelişmelere karşı da duyarlılığıyla biliniyor. Ama ilginçtir yanı başımızda tam 8 yıldır devam eden vahşetin bir numaralı sorumlusu bir devletin propagandasına alet olmakta da bir beis görmüyor. İran Dışişleri Bakanı Cevat Zarif´in Cumhurbaşkanı Ruhani´nin Türkiye´ye gelmesine 2 gün kala baştan aşağıya yalan ve propagandadan ibaret bir makalesini sayfalarından okuyucularına sunuyor.
Cevat Zarif çok şey söylemiş, uzun bir makale kaleme almış, sözlerinin hepsini aktarmaya gerek yok ama şu paragrafı aktarmadan geçmeyelim, bakın Cevat Zarif neler söylüyor:
CAHİLİYE SAVAŞLARI HORTLAMASIN
Geçtiğimiz yarım asırı aşkın zaman dilimindeki politikalar, dünyayı kriz olarak niteleyebileceğimiz bir noktaya getirmiştir denebilir. Görünen o ki bugünkü gelinen noktada dünya bir çıkmaza girmiştir. Öyleki uluslararası ilişkilerin temelini oluşturan bilimler ve tarihi kurallar bu ilişkileri yönetmede aciz kalmıştır. Ortadoğu bölgesi de yavaş yavaş etniksel, mezhebi, dini ve kabilevi çeşitli çatışmaların alevlendiği minumum güvenlikten yoksun bir coğrafyaya dönüşürken, bir çok ortak paydalara ve az ihtilaflara sahip milletleri kendinde barındıran bu bölgede güvenlik bulunmaz bir emtia halini almıştır. Unutmayalım ki bölgede yaşayan Araplar, Türkler, Farslar, Kürtler ve diğer milletler tarih boyunca biribirleriyle etkileşim halinde olan ve iç içe geçmiş ortak bir tarihe, aynı kültüre, benzer dillere, gelenek ve göreneklere sahiptirler. Hal böyleyken neden bu ortak paydaları bırakıp cahileye savaşlarının hortlamasına neden olan kin ve nefret duygularının olabildiğince alevlenmesinden ve geride gözü yaşlı anneler bırakmaktan başka sonucu olmayan çatışma mantığını tercih edelim?! Biz yeniden kanlı uzun savaşlar görmek istemiyoruz. Tarihimizde böyle bir tablonun tekrarını görmek istemiyorsak, görüş ayrılıklarımızı karşılıklı oturup masada çözmemiz gerekir, savaş meydanlarında değil!
Nasıl güzel retorik değil mi? Acem diplomasisi, siyaseti, kurnazlığı kavramları boşuna üretilmemiş elbette! Ama Suriye´de halen devam eden katliamlar karşısında bu yalanların ne ifade ettiği de bir o kadar açıktır. Eğer illa da kendini kandırmak arzusundaysa, isteyen gönül rahatlığıyla inanabilir tabi ki!
Girişte Yeni Şafak´ta Siyonist katillerden birinin yazısını da okur muyuz diye sorduk. Muhtemelen bu soru muhataplarımıza çok ağır bir ifade olarak gözükmüştür. Ama Allah için bir düşünelim, İran´ın şu son 8 yılda Suriye´de işlediği suçlar, katliamlar Siyonistlerin Filistinli kardeşlerimize yaşattığı dehşetten daha mı hafif? Yoksa zulme karşı çıkmak için illa da zalimin Yahudi ya da Hıristiyan olması mı gerekiyor?