Tarih: 21.05.2022 18:12

Seküler Bireyin Yoksulluk Algısı

Facebook Twitter Linked-in

Bilim ve teknolojik alandaki gelişmeler baş döndürücü bir hızla ilerliyor. Artık bilgi parmaklarımız ucunda… İnsan elinin yerine geçen dijital araçlar hayatın her alanına hâkim oluyor. Ancak ne var ki belli bir azınlık yaşamsal kaynakları kontrol altında tutarken dünya nüfusunun büyük bir bölümü halen yoksulluk ve sefalet içinde yaşıyor.

Kapitalist sistem köleleştirdiği bireylere materyalist bir bakış açısı sunuyor ve onların yoksullukla ilgili algılarını etkiliyor. Sistem insanı sahip olduğu ekonomik variyet üzerinden değerlendiriyor ve yoksullaştırdığı kişileri zayıf, başarısız ve acınası kişiler olarak görüyor. Bu durum kaynakları sömürülen ve açlığa maruz bırakılan bireylerin kendilik algılarını olumsuz yönde etkiliyor ve güvensizliğe itiyor. Hayatlarını yardımlarla sürdüren kişiler sistemin kendilerine atfettiği bu negatif sıfatın farkındalar ve ne yazık ki buna kendileri de inanmış durumdalar.

Kapitalist sistemin havasından suyundan etkilenen kişi ya da kuruluşlar ihtiyaç sahiplerine desteklerini sürdürürken donuk ve mesafeli bir yaklaşım sergiliyor ve onları zayıf, akılsız ve başarısız kişiler olarak damgalıyorlar. Hayatlarını yoksunluk içinde geçiren bireyler ise damgalandıklarının farkındalar ve kendilerine ekonomik destek sağlayan kişi ya da kurumların bu yaklaşımından rahatsızlık duyuyor ve kendilerini değersiz hissediyorlar. Yapılan yardımları kabul ediyorlar ancak dışlayıcı tavırlar karşısında onurları kırılıyor, duyguları örseleniyor ve güven duygularını kaybediyorlar.

Hayatlarını yardım kuruluşlarının desteği ile sürdüren ailenin 15 yaşındaki kızları yapılan yardımları gizli tutmak için çaba gösterdiğini aksi takdirde arkadaşları tarafından dışlanacağını ifade etmiş ve bunun kendisi için büyük bir yıkım olacağını belirtmişti. Yardım kuruluşlarından destek alan kişilerin büyük çoğunluğunun aynı endişeleri taşıdıklarını ve damgalanmaktan kaçınıp ihtiyaçlarını gizlemeye çalıştıklarını görürsünüz. Ne yazık ki zayıflar üzerinde tahakküm kurarak kendilerini tatmin etmeye çalışan kişilerin ezici tavırları onların bu düşüncelerinin pekişmesine neden oluyor.

Yüce dinimiz yardımlaşma faaliyetlerinin kardeşlik ekseninde sürdürülmesini ve yapılan yardımın başa kakılmamasını, gizli tutulmasını öngörür ve buna ihtimam gösterilmesini ister. Fakat seküler kültüre entegre olan Müslümanlar bu hassasiyetlerini kaybettiler ve ihtiyaç sahiplerine kapitalist sistemin penceresinden bakmaya ve bu kişilerle ilişkilerinde ezici, küçümseyici bir yaklaşım sergilemeye başladılar.
Rabbimiz inanma ve değer üretme potansiyelini bütün insanlara bahşetmiştir fakat mülkün bir sınav aracı olduğunu açıklamış ve bunu dilediği kişilere vermiştir. Ancak zekât, sadaka ve hasenatı insana bir sorumluluk olarak yükleyerek mülkün doğal yollardan paylaşılmasını öngörmüştür.
Dinimiz veren el ile alan eli kardeşlik ekseninde birleştiriyor ve dayanışma ruhunu güçlendirerek mülkün kibre dönüşmesini engelliyor.

Yoksulluk misafirhane olarak telakki ettiğimiz dünyanın bir gerçeği bunu tamamıyla ortadan kaldırma şansımız yok ancak yoksullukla ilgili algımızı değiştirebilir ve kardeşlik ilkelerini tesis ederek bir sevgi medeniyeti oluşturabiliriz…




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —