03.10.2018 Çarşamba
CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan´ın geçen hafta Berlin´de bir ?devlet ziyareti´ çerçevesinde en üst düzey protokolle ağırlanması ve demokrasi ve insan hakları alanlarında getirilen bütün eleştirilere karşılık, ziyaretin ?ilişkilerin daha da ileri götürülmesi? konusunda kuvvetli bir mutabakatla sonuçlanması, Almanya´nın Türkiye politikasında yeni bir bakışın ortaya çıkmasının sonucu.
Bu yeni bakışta, iktidardaki koalisyon hükümetinin ortakları merkez sağ CDU ve CSU ile sosyal demokrat SPD arasında tam bir mutabakatın yerleştiği anlaşılıyor.
Almanya neden Türkiye´ye yaklaşma ihtiyacı duyuyor? Muhtemelen ilişikte sıralayacağımız faktörlerin bir araya gelmesinin yarattığı itme gücü Berlin´i bu yeni politikaya yöneltiyor:
1) MÜLTECİLER KONUSUNDA KADER BİRLİĞİ: En önemli faktörlerden biri, Suriye´deki iç savaşın bu ülkeye dönük serpintileri. Savaş Türkiye´nin 3.5 milyon mülteciye ev sahipliği yapmasına yol açarken, Almanya da 700 bin dolayında Suriyeli mülteciyi kendi topraklarında buldu. Mültecilerin gelişi aşırı sağcı, ırkçı grupların güçlenmesini tetikleyerek, Alman iç politikasının bütün dengelerini altüst ediyor. Angela Merkel´in başında bulunduğu hükümetin hedeflerinden biri, mümkün olabilirse, Suriye´nin istikrara kavuşması halinde bu mültecilerin en azından bir bölümünü geri dönmeye ikna etmek. Aynı mülteci sorununu göğüslemek durumunda kalmaları, Almanya´yı Türkiye ile bir anlamda kader birliğine itiyor.
2) TÜRKİYE MÜLTECİLERE SET ÇEKİYOR: Geçen ay İdlib´de topyekûn bir askeri harekâtın yeni bir göç dalgasını başlatması ihtimalinin belirmesi, Almanya´yı da Türkiye kadar tedirgin etti. Yeni bir göç akını patlak verirse, bu mültecilerin bir bölümünün yine Almanya´ya gelmesinden endişe ediliyor. Her halükârda, 2016 yılında yapılmış olan mülteci anlaşması çerçevesinde, Türkiye´nin Suriyeli mültecilerin Avrupa´ya, Almanya´ya geçişi önünde kuvvetli bir set çekmesi, Almanya´ya rahat bir nefes aldırıyor. Bu seti güçlü tutmak isteyen Almanya, kendi çıkarları acısından Türkiye ile iyi ilişkiler içinde olmayı gerekli görüyor.
3) SURİYE´DE SÖZ SAHİBİ OLMA ÇABASI: Hem mültecilerden kaynaklanan özel nedenler, hem Ortadoğu´da ağırlık sahibi olma niyetleri, Almanya´yı Suriye´deki krizle, çözüm çabalarıyla yakından ilgilenmeye, Suriye´nin geleceğinde söz sahibi olma arayışlarına sevk ediyor. Almanya, Suriye´yi görüşmek üzere kurulan ve ?Küçük Grup´ diye adlandırılan, başını Fransa´nın çektiği ABD, İngiltere, Suudi Arabistan, Mısır ve Ürdün´ün yer aldığı bir oluşumda yer alıyor. Aynı zamanda yine Suriye konusunda Türkiye, Rusya ve Fransa ile birlikte dörtlü yeni bir oluşumun da içinde. Suriye denkleminin kilit aktörlerinden biri olan Türkiye ile sürekli bir diyalog içinde olmak, bu bağlamda Almanya´nın stratejisinde kritik bir önem taşıyor. Almanya, aynı zamanda Suriye´nin yeniden imar ve inşası hamlesinde de nazım bir rol oynamak istiyor.
4) YENİ GÜVENLİK MİMARİSİ ARAYIŞLARI: Almanya´yı Suriye dışında da Türkiye´ye iten faktörler var. Bunların başında ABD´deki Trump yönetimi geliyor. Başkan Donald Trump´ın ABD ile Avrupa kıtasının güvenliğini birbirine eklemleyen transatlantik işbirliğini sarsması, bu işbirliğinin geleceğini belirsizliğe sokuyor ve Avrupalıları kıtanın güvenliği için kendi başlarına hareket etmek zorunda kalabilecekleri yeni arayışlara yöneltiyor. Yeni bir Avrupa güvenlik mimarisi oluşacaksa, bunun NATO´nun ikinci büyük ordusuna sahip olan Türkiye´yi dışında bırakması düşünülemez. Stratejide meydana gelebilecek bu köklü değişiklikler, Türkiye´yi Alman karar vericilerin gözünde önemli kılıyor.
5) ABD YAPTIRIMLARINA KARŞI İŞBİRLİĞİ: Sadece güvenlik arayışları değil, ABD´nin ?Ben yaptım oldu´ anlayışıyla tek taraflı yürüttüğü ve müttefiklerini zorlayan ambargo politikaları, ayrıca başlattığı ticaret savaşları da Türkiye ile Almanya´yı yaklaştırıyor. Örneğin, ABD´nin İran´a yaptırım kararları, her ikisi de bu politikadan rahatsızlık duyan Türkiye ile Almanya´yı Trump yönetimine karşı ittifaka, birlikte ağırlık oluşturmaya doğru itiyor.
6) TÜRKİYE´NİN İSTİKRARI MESELESİ: Almanya´yı Türkiye´ye yakınlaştıran bir diğer faktör, Türk ekonomisinin son aylarda sahne olduğu türbülans. Türkiye´nin ağır bir ekonomik krizin içine düşmesi ihtimalinin neden olabileceği sorunlar, bunun beraberinde getirebileceği istikrarsızlık meselesi de Avrupa´nın başat siyasi merkezi olarak Almanya´yı kaygılandırıyor. Suriye de dahil olmak üzere birçok nedenle Türkiye´yi yakınında tutma ihtiyacını hisseden Almanya, ABD´nin yaptırımlarına maruz kalan Türk ekonomisini desteklemek amacıyla uluslararası finans çevrelerine, piyasalara Türkiye´nin yanında olduğu mesajını veriyor.
7) TÜRKİYE PAZARININ CAZİBESİ VE İHALELER: Türkiye´nin büyük, genç ve dinamik bir pazar olması, gelecekte daha da büyüme potansiyeli, Almanya´yı ticari nedenlerle de Ankara´ya doğru yöneltiyor. (Almanya geçen yıl Türkiye´ye 21.3 milyar dolarlık mal sattı.) Ayrıca, enerji, savunma, altyapı başta olmak üzere pek çok alanda masada duran projeler, dev Alman şirketlerinin gözünde Türkiye´yi son derece cazip kılıyor. Alman basınında Türkiye´deki demiryolları projesinin modernizasyonunun Siemens´e verilmesi ihtimalinden söz edilmesi bu çerçevede özellikle zikredilebilir.
8) ALMANYA´DA YAŞAYAN TÜRKLER: Son olarak, buraya kadar sıraladığımız faktörlerin hiçbiri geçerlilik taşımasaydı da, Almanya´nın Türkiye ile yakın bir mesai yürütmemek gibi bir lüksü yine olmayacaktı. Bunun temel nedeni, Almanya´da Türkiye kökenli yaklaşık 3 milyon insanın yaşaması ve bu durumun başta entegrasyon olmak üzere devasa bir sorunlar manzumesini Türk ve Alman hükümetlerinin önüne koyması. Almanya, bu sorunları göğüsleyebilmek açısından Türkiye ile işbirliği içinde olmak zorunda.