Tarih: 26.02.2023 13:46

Şehirleşirken köyde bıraktığımız o eski alışkanlık

Facebook Twitter Linked-in

“Acılarım kaç gün sürecek”

“En fazla 40 gün sürer.” “40 gün sonra geçecek mi? “Hayır, alışacaksın.”

Yukarıdaki konuşma Brezilyalı yazar José Mauro de Vasconcelos’un tüm dünyayı etkileyen ve çok satan 1968 tarihli dram ve çocukluk romanı Şeker Portakalı’nda Zeze ile Portuga arasında geçiyor.

Bugünlerde deprem nedeniyle çokça beğenilen ve paylaşılan bir konuşma.

**

Hayat, bilerek, tercih ederek ya da bilmeden zorunlu olarak edinilen irili ufaklı büyük küçük az ya da çok milyonlarca alışkanlıklardan ibaret.

Her şeye alışmak üzerine kurulu bir düzen bu.

Hayatın en önemli kurallarındandır; Yaşamak için uyum sağlamak zorunda olmak.

**

Bunu en iyi onlar biliyor şimdi; Kahramanmaraşlılar, Gaziantepliler, Hataylılar ve diğerleri. Depremde enkazdan çıkan 11 ilimizde yaşayanlar 5 Şubat 2023 günü evlerinde zengin yatanlar 6 Şubat 2023 günü fakir olarak kalktılar.

Güne sadece canlarıyla uyandılar. Sadece ölenlerin değil kalanların da dünyaları değişti.

**

Dünyayı tehdit eden Covid-19 salgınında da bireysel çıkar ve menfaatlerinin kölesi olan insanoğluna birlikte yaşama zorunluluğu uyarısı yapılmıştı.

Salgınla gelen “Sağlıklı, mutlu, huzurlu yaşamanız birbirinize sahip çıkmanıza bağlı” uyarısı depremde de tekrarlandı.

**

Bugün 11 ilde yaşayanların hayatlarını değiştiren deprem, ülkenin herhangi bir yerinde herhangi bir zaman diliminde tekrarlanabilir.

Çünkü Anadolu’nun dört bir yanı faylarla dolu ve bu ülke bir deprem ülkesi.

Yarın deprem olmasa bile iklim değişikliği ile gelen kuraklık, susuzluk benzeri afetlerle karşı karşıya kalınabilir.

Yani kimsenin tek başına yaşayarak mutlu ve huzurlu olma lüksü yok.

**

Anlamak istemediğimiz şey şu herhalde;

Toprak, su, hava, güneş hepimize ait.

Bunları kullanma konusunda kimsenin kimseye karşı bir ayrıcalığı veya üstünlüğü yok.

Toprak zengine daha cömert fakire daha cimri değil.

Su zengine tatlı, fakire acı değil.

Hava zengine temiz, fakire daha kirli değil.

Güneş de ısı ve ışığını verirken ayrım yapmıyor.

**

Sorunu çıkaranlar, afeti doğuranlar, ekonomik ve sosyal kriz üretenler, toprak, su, hava ve güneşten kendi menfaat ve çıkarları için daha fazla yararlanmak isteyenler.

Kirletenler de onlar.

Dünyayı yaşanmaz kılanlar; zenginiyle fakiriyle, genci ve yaşlısıyla, erkeği ve kadınıyla yalnız kendilerini düşünenler.

**

Şimdi 11 ilimizde sağ kalanlar, yardımlarda kahramanlık destanı yazan bu milletin desteğiyle aradan geçen 20 gün içinde geçici barınaklarda yeni dünya düzenine alışmaya çalışıyorlar.

Alışacaklar.

**

Deprem bölgesinin dışındakiler de yeni duruma alışacaklar ve eski alışkanlıklarına yavaş yavaş dönecekler. Ama 11 ilde yaşayan ve geçici barınaklarda hayatını devam ettiren insanlara destek vermeye devam ederek.

Yani eski alışkanlıklarına yeni bir alışkanlık daha ekleyerek.

Daha doğrusu şehirleşirken köyde bıraktığı eski alışkanlığı hatırlayarak diyelim. İmece usulü çalışmayı kırsal bölgeyle bağı devam eden bizim kuşak iyi bilir.

Deprem bölgesinde gördük imece usulü çalışmayı.

**

Şimdi 11 ilde yaşayan bu insanların bedenleri dışarıda kalsa da ruhları enkaz altında.

Onlara yeni bir dünya kurmadan biz batıda eski normallerimize geri dönemeyiz.

Birlikte aynı zaman diliminde normalleşeceğiz.

**

Zaman, kusur ve hata arama zamanı değil.

Bölgede işverenlerin işçisiyle fabrika bahçesinde çadır komşuluğu yaptığı bir zaman diliminde yaşıyoruz.

Önce enkaz kalkacak sonra şehir yeniden kurulacak.

Okullar açılacak, hasar gören fabrikaların bacaları tekrar tütmeye başlayacak, evlerde ocaklar yanacak ve biz o zaman normalleşeceğiz.

Şimdi devlet ve özel sektörde herkesin uzun bir süre elini taşın altına sokma, herkesin elinden geleni yapma zamanı.

Kimisi parasını kimisi bedenini kimisi aklını kullanacak.

Laf değil, iş üreteceğiz.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —