Şehirleri bir medeniyetin, geçmişiyle geleceği arasında köprüleridir.
Belleğidir, anıları, güzellikleri, acılarıdır, evidir velhasıl insanlığın şehirler…
Doğu şehirleri yani evlerimiz üzerinde tüten duman, çaresizliğin, talihsizliğin, lanetin, acziyetin ve yıkımın simgelerine dönüşmüş durumda.
Zihinsel hastalıkları sebebiyle kendi içinden çöken şehirlerimiz var.
O çürümüşlük, adamsendecilik, kasvet ve boşvermişlik öyle bir şey ki siyasetinden aile ilişkilerine her yerine sızıyor damarlardan yayılan zehir gibi felç ediyor.
Diktatörlükler, işgaller, terör örgütleri, sefalet, yolsuzluklar, rüşvet, yıkım, yıkım, yıkım…
Bağdat / Fotoğraf: Ali Abbas-EPA
Bağdat önce Saddam diktatörlüğünde hırpalandı ardından ABD işgaliyle tahrip oldu.
Şimdilerde ise mezhep çatışmalarıyla hırpalanmaya devam ediyor.
Tarihteki ışıltısından iz yok…
Hırpalanmış şehirlerimiz var: Basra, Bingazi, Gazne, Kandehar, Mezar-ı Şerif, Trablusgarp, Trablusşam…
Gittiğinizde terk edilmiş gibi geliyor, üzerlerinde ölü toprağı serpilmiş gibi…
Mekke / Fotoğraf: Pixabay
Ah! Mekke-i Mükerreme gökdelenlerin gölgesinin karanlığında kalmış…
Şehirlerimiz…
Ah Kahire! Meydanlarında gençlerin katledildi, kadınların dövüldü, susturuldu halkın…
Ah Akka, Yafa, el-Halil, Askalan. Asimilasyonla tarihini siliyor İsrail işgali.
Mescid-i Aksa, Kudüs / Fotoğraf: AFP
Ve Kudüs elbet.
Mahallelerini, tarihi dokusunu, mezarlıklarını, tarihi yapılarını tahrip eden, “yerleşimciler” ile demografisini değiştiren işgal…
Ah Gazze…
Kuşatma altında yavaş yavaş öldürülen mahzun Gazze…
Dünyaya tüneller kazarak bakan, nefes almaya çalışan Gazze…
Bab-ul-Yemen, Sana'a / Fotoğraf: Wikipedia
Ah Sana…
Askeri darbeyle Yemen’den çalınan, dış güçlerce silahlandırılmış bir aşiretin hırslarıyla iç savaşa, salgın hastalıklara, açlığa, sefalete yıkıma sürüklenen, dış müdahaleyle havadan üzerine bomba yağan güzel Sana…
Şam, 2018 / Fotoğraf: Bassam Khabieh-Reuters
Ah Dımeşk, Şam diktatörünün karanlığında sosyal ve tarihi dokusu değiştirilmiş, çevre mahalleleri yerle bir edilmiş mahzunlukta.
Diktatörün, Rusya ve İran rejimiyle bir olup Hama’yı, Humus’u, Haleb’i yerle bir etti.
Halep Kapalıçarşısının savaş dolayısıyla yıkık hali...
Ah Halep!
Zorbaların eliyle dinamitlendin, havadan ve karadan tanklarla, varil bombalarıyla yıkıldın… Yakıldı Kapalı Çarşı'n, yıkıldı camilerin, kiliselerin…
Palmira'da IŞİD yıkımı: Baal tapınağının 2014 yılında çekilmiş fotoğrafı ile, 2016'da IŞİD yıkımının ardından mevcut görüntüsü / Fotoğraf: Joseph Eid-AFP
Ve barbarlar: IŞİD
Barbarlar yıktı Ninova’yı, Tedmür’ü, tarihimizi, kültürümüzü, içtiler kanını coğrafyanın.
Adına da 'hilafet', 'İslam Devleti' dediler. İslam’ın kanına girdiler.
Sonra o barbarlarla mücadele adı altında diğer barbarlar geldiler yıktılar Musul’u, Rakka’yı.
Taş üstünde taş bırakmadan…
Musul, 2017 / Fotoğraf: Ahmad Al-Rubaye/AFP
Ah Beyrut…
İç çatışmaların, çökmüş devletin, örgüt ve mafya vesayetinin, yolsuzluk ve sorumsuzlukların yorgunu güzel Beyrut.
Sonunda sana da öldürücü darbeyi vurdu kokuşmuşluk.
Tonlarca patlayıcıyla yıkıldı Beyrut.
Binlerce evsiz bırakarak ardında enkaz bir kent bırakarak…
Lübnan, Beyrut'ta 4 Ağustos 2020'de meydana gelen patlamadan sonra limandan bir görüntü / Fadel Itani-NurPhoto
Beyrut’u yıkan da pek çok kentinde tarihi ve doğal mirasını yok eden de bu aymazlık, sorumsuzluk, bellek eksikliği…
Körfez’de ışıltılı yapay kentler kuruldu belki. Ama çölün ortasında yükseltilen o kentler sadece lüks, şatafat, aymazlık parlıyordu.
Modern köleler olarak çalıştırılan milyonlarca emekçinin gasp edilen alınteri üzerinde yükseltilen zevki sefa kaleleri…
O yüzden onlara şehir diyemiyoruz; çünkü o yapaylıkların gölgesinde yapılan alemlerdeki kahkahalarla yaşanıyor tüm yıkımlar…
Karia Camii, Hoten, Doğu Türkistan / Fotoğraf: Twitter
Bir de çölün ortasında yalnızlığa terk edilen şehirlerimiz var Timbuktu gibi, tarihi silinen Hoten ve Kaşgar gibi…
Halep’e Beyrut’a Musul’a Sana’ya, Timbuktu’ya Bağdat’a Şam’a baktığında insan, sadece derin bir hüzün duymuyor; aynı zamanda bu kendi elleriyle kendisini mahkum eden itaat kültürüne, bölünmüşlüğe, taassuba, grupçuluk asabiyetine ve tüm bunlardan beslenen dış müdahelelere iç darbelere, savaşlara, talanlara, işgallere, iç savaşlara öfkeyle doluyor insan…
Timbuktu / Fotoğraf: Wikimedia
Bir gün şehirlerin hırpalanan, kanatılan ruhlarına sadakat göstereceğiz; o umudu ve çabayı hep diri tutacağız, tutmalıyız…
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.