Tarih: 27.08.2019 13:05

Şehir ve Kentin Savaşı

Facebook Twitter Linked-in

Genetik, tarihi ve kültürel kodları tersini söylese de bu millet büyük bir bedel ödemeden özüne ve kadim tavrın getirdiği doğru bir yaşam modeline döneceğe benzemiyor maalesef.

Bize de bu doğrultuda söz söylemek, gerçekleri ve olması gereken yaşam modelini aklımız erdiğince ve dilimiz döndüğünce ifade etmek düşüyor.

Yoksa olası bir kaostan ve afetten kurtulmanın başka da bir yolu yok ne yazık ki.

Bundan dolayı:

Yaratılış

Kavramlar ve kelimeler

Halife olmamız ve toplumlar halinde yaşayarak yeryüzünü imar etme sorumluluğumuz

Hukuk

Evin ve mabedin inşası

Meslek bilgisi ve pazarın inşası

Geçim, kanaat

Teknik ve teknoloji ayırımı

Öze dönüş ve gelecek tasavvuru

Gibi konularda sürekli düşünmeye, üretmeye ve yazmaya çalışıyoruz.

Bu düşünce üretimleri konusunda kendilerini hocam olarak gördüğüm Lütfi Bergen´in ve Abdullah Çiftçi´nin geçmişi anlamlandırma ve geleceği anlama gayretimde ayrı bir yerleri olduğunu belirtir ve kendilerini hayırla anmayı bir borç bilirim.

Bu ara düşüncelerden sonra esas konumuza gelirsek,

Birçok insanın konuşmalarında ve yazılarında bilerek veya bilmeyerek birbirinin yerine kullandığı iki temel kelime olan şehir ile kent (sanayi devrimleri sonrasını kastediyoruz) arasındaki esas farkın ne olduğunu anlamaya çalışırsak:

Şehir: Cuma kılınan, Pazar kurulan yerdir.

Atamız Âdem AS´ın yeryüzüne indirildikten sonra yaptığı ilk üç sünnet; nikâh (sözleşme), evin yani mabedin inşası, mesleki bilgi ile üretilen ürünlerin satışı için Pazarın kurulması ile olan yerleşme ve yaşam şekli, şehrin özünü oluşturur.

Bu üç sünnet ?Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi milletlere ve kabilelere ayırdık.? ayeti mucibince yaşayabilmek için gerekli temel tavırlardır.

Nuh tufanından sonra Hz. İbrahim atamız aynı sünneti aynı yerde Hacer anamızla birlikte gerçekleştirmiştir.

Daha sonra Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed SAV bu imkânı Medine´de bulmuş ve Medine ahalisi ile sözleşme yaptıktan sonra Mescidi inşa etmiş ve Medine pazarını kurmuştur.

Dolayısıyla şehir; nikâhla kurulan ev ve evlilikler ile çoğalan insanların, selam ve kefalet ile kurdukları mahallelerde, birbirinin derdiyle dertlendiği, kimsenin evinin diğerinin evinin yolunu, güneşini ve manzarasını kesmediği evlerden oluşur.

Şehrin merkezinde mescid (Cami) bulunur. Burada Cuma Namazı kılınır.

Etrafında mesleki ve teknik üretim yapılan ve bu ürünlerin helal kazanç ile satıldığı çarşılar vardır.

Bunların da etrafında yan yana mahalleler vardır. Hepsi de yürüme mesafesindedir.

Yani şehrin büyüklüğü bellidir. İnsan sayısı belli bir büyüklükten fazla olamaz.

Aksi halde şehir olmaz.

Şehirde adalet vardır, aç yoktur, Pazar adil ve fiyatlar dengelidir.

Etrafı koruluk ve bostanlar ile çevrilidir.

Siyasi birliktelik bulunur, fitne yoktur, emanlık vardır.

Mülklerin el değiştirmesi ahlak ile olur, içinde bolca mezarlık olduğu için ölüler ile diriler birlikte yaşarlar.

Minarelerinden beş vakit ezan sesi duyulur. 

Ahlaksızlık ya yoktur ya da sınırlı ve gizlidir.

İnsanlar mahalle dayanışmasından dolayı birbirilerini şeytana ve nefse karşı rahatlıkla koruyup gözetebilirler.

Kent ise aşağı yukarı bu saydıklarımızın tam tersi olan yerleşim yeridir.

Kentte selam ve merhamet olmaz.

Kimse kimseyi tanımaz.

İçme suyu dâhil her şey para ile satılır.

Açlar ve çaresizler sokaklarda yatar.

Devasa ve kalabalıktır.

Kimse kimsenin derdiyle dertlenmez. Eğer dertlenirse başının hukuken belaya girme ihtimali vardır.

Hırs ve haset her tarafta kol gezer.

Her şeye rant dürtüsüyle bakılır.

Bolca ahlaksızlık yaşanır ve kimse buna engel olamaz.

Ezan sesi duyulmaz, namaz için mescid bulmak çok zordur.

Tüm ihtiyaçlar AVM´lerden ve marketlerden alınabilir.

Doğal ve helal gıda bulma ihtimaliniz sıfıra yakındır.

Evler topraksızdır.

Her taraf apartmanlardan ve etrafı çevrili sitelerden oluşur.

Buralarda nikâhsız yaşanabilir ve huzursuzluk her tarafı sarmıştır.

Evler gayrimenkul olmuş ve satılık bir meta halini almıştır.

Birileri bu gayrimenkullerin fiyatı yükseldiği için semirirken diğerleri bu mülklere ulaşamadığı için kira ödemek zorunda kalır.

Hayatın en temel gereği olan evlilikler bu yüzden ya hiç gerçekleşmez ya da çok gecikir.

Üretim fabrikalarda olduğu için insanlar adeta köleleşir.

Bir yerden bir yere gitmek tam bir ömür törpüsüdür.

Teknolojik esaret her yeri sardığı için davranışlar robotlaşır.

Aile kurmak zorlaştığı için cinsler arası çatışma önce feminen tavra sonra da cinsiyetsiz yaşama evrilir.

LGBT her yeri sarar ve kimse buna bir şey diyemez.

Kent böyle bir oluşumdur.

Şeytanın önemli buluşlarından biridir.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —