İktisatçı yazar Yaşar Süngü yazdı… 2008’deki küresel finans krizinin ardından milyarderlerin servetlerini kriz öncesi seviyeye getirmeleri beş yıl sürmüştü.
2019’da başlayan covit19 salgının ilk aylarında, bir borsa çöküşü sebebiyle, aralarında dünyanın en büyük hissedarlarının da bulunduğu milyarderlerin servetlerinde ciddi bir düşüş görüldü. Ne var ki, bu gerileme çok kısa sürdü.
Yalnızca dokuz ay içinde en zengin BİN milyarder kaybettikleri bütün serveti telafi ettiler.
Hükümetlerden aldıkları eşi benzeri görülmemiş destek sayesinde, reel ekonomi son yüz yılın en derin durgunluğunu yaşarken bile, borsa yükseliyor ve milyarderler servetlerine servet katıyorlar.
**
Dünya çapında milyarderler 18 Mart ve 31 Aralık 2020 tarihleri arasında servetlerini 3,94 trilyon dolarlık akıllara ziyan bir şekilde artırdılar.
Şu an toplam servetleri 11,95 trilyon dolara ulaşmış durumda; bu da G20 ülkelerinin salgına yönelik olarak harcadıkları tutara eşit.
Rakamlar Oxfam’ın 2021 yılı son raporundan.
Ticari havayolu seyahati yasaklandığında, dünya çapında özel jetlerin artışında patlama yaşandı.
Dünyanın dört bir yanında salgından en az etkilenenler en tepedekiler, servetlerini geri kazanma konusunda en hızlı olanlar da onlar.
Karbon salınımının en büyük sebebi ve iklim krizinin en büyük itici gücü de bu kaymak tabakası.
**
Dünyayı esir eden ve ekonomik siyasal bütün dengeleri değiştiren salgın, dünyadaki çoğu insanın sefaletten bir maaş uzakta olduğunu tüm çıplaklığıyla gösterdi.
Salgınla birlikte gelen ekonomik kriz öncesi taksi şoförleri, kuaförler, pazarcılar, güvenlik görevlileri, temizlik çalışanları ve aşçılar, fabrika işçileri ve çiftçiler bir şekilde idare etmeyi başarıyorlardı ve çocukları için daha iyi bir gelecek hayalleri vardı.
Salgınla birlikte yüz milyonlarca insan işlerini kaybederken, yoksulluk ve açlığın pençesine düştüler.
Yoksulluk içinde yaşayan insanların sayısı on yıldan daha uzun bir süre kriz öncesi durumuna dönemeyebilir.
Bunca ıstırap karşısında milyarderlerin krizden kazanç sağlamalarına izin vermenin hiçbir müşterek, ahlaki ya da ekonomik açıklaması olamaz.
Doğru ve ahlaki olan tavır, artan servetlerin, bu krizle başa çıkmak, milyonlarca hayatı ve milyarlarca geçim kaynağını kurtarmak için kullanılmasıdır.
**
Salgın sebebiyle yüz milyonlarca insan işini kaybetti ve emek düzenindeki eşitsizlikleri gün yüzüne çıkardı.
Oxfam ve Uluslararası Kalkınma Finansmanı Kurumu’nun (DFI) Eşitsizliklerin Azaltılması Taahhüdü İndeksi, 103 ülkenin iş gücünün en az üçte birinin salgın başladığında işçi hakları ve hastalık ödeneği gibi sosyal güvencelerden mahrum olduğunu gösteriyor.
Herhangi bir güvence olmaksızın gelirin yıkıcı bir şekilde kaybedilmesi açlık tehlikesine maruz kalacak olan insan sayısını patlattı.
Virüs bize yaşamsal önemdeki çalışanların yatırım fonu yöneticileri ya da şirket avukatlarının değil, hemşireler, otobüs şoförleri ve süpermarket çalışanları olduğunu gösterdi.
**
2008 finans krizinin ardından hükümetler zenginleri desteklerken, acımasız kemer sıkma politikalarını uyguladılar.
Tüm bu seçimler eşitsizliği arttırdı ve çok büyük acılara sebep oldu.
Bu sefer, farklı olmak zorunda.
Dünyanın çeşitli yerlerinde yapılan anketler, salgının ardından daha eşit ve sürdürülebilir bir dünya inşa etmek için atılacak adımlara çok kuvvetli bir destek olduğunu gösteriyor.
Daha eşit ve sürdürülebilir bir dünya ve daha insani bir ekonomi sistemi oluşturma aciliyeti etrafında birleşemezsek gelecek kuşakların işi zor.
Küresel ekonomik kriz her ülkede farklı hızlarla derinleşirken, dünyanın huzuru için sefaletten bir maaş uzakta yaşayan milyonların endişeleri ciddiye alınmalı.
2022 yılında devletler daha çok sosyal devlet olmaya gayret etmeli.
Büyük küçük bütün şirketler de sosyal sorumluluk projelerini güncellemeli, ekonomik eşitsizliği gidermeye odaklanmalıdır.
Kalkınma en dipten başlamalı.