Tarih: 13.04.2019 15:55

Seçimleri siyaset mühendisliği kazandı

Facebook Twitter Linked-in

Seçilmiş cumhurbaşkanlığı sistemine geçişimizle beraber üç seçim yaşadık. Siyasal kültürümüzün temel dinamik ve alışkanlıklarının bu yeni sistemle değişime uğradığını gözlemliyoruz. Temelde ittifaklar üzerinden iki ana siyasal anlayışın etrafında siyasi rekabetin sürdüğünü, iki kutuplu bir siyasal şekillenişin her geçen gün daha belirginleştiği söylenebilir. Bu sürece cumhur ittifakı üzerinden daha derli toplu ve planlı giren Ak Parti ve MHP, 31 Mart yerel seçimlerinden beklenenin aksine çok fazla kan kaybetmedi. Daha dağınık ve plansız bir seçim süreci yürüten Millet ittifakı özellikle CHP açısından daha kazançlı sonuçlar ürettiği söylenebilir.

İki ana blokta yoğunlaşan seçimlerde, cumhur ittifakı söyleminin merkezine ?beka sorunu´ alarak, millet ittifakı ise ?ekonomik sorunlar´ üzerinden çalışmalarını sürdürdü. Her iki söylemin de seçmen kitlesinde karşılık bulduğu görülür. Ankara başta olmak üzere bazı büyükşehirlerde yönetimin el değiştirmesi CHP açısından bir başarı olarak görülmekten çok Ak Partinin son dönem politikalarına yönelik bir tepki olarak okumak daha doğru olacaktır.

Özellikle gelir durumu yüksek, eğitimli insan gücünün yoğun olduğu illerde Ak Partinin zayıflaması, 15 yılı aşkın iktidar partisinin siyasi geleceği açısından oldukça önemli uyarı mesajları içeriyor. Uygulanan ileri düzey siyasal mühendislik stratejilerinin eğitimli üst sınıflarda karşılık bulmamasına rağmen özellikle ekonomik krizlerden en çok etkilenen Anadolu kentlerinde kitle psikolojisinin yönetilmesinde etkili olduğu görülür. Her şeye rağmen muhafazakâr kesimlerin, özellikle artık eleştirilerini yüksek sesle dillendirmeye başlayan İslami yapı ve çevrelerin alternatifsizliğin dayattığı mecburiyetle bu seçimlerde de Ak partiye yönelik kerhen verdikleri destek, geleceğe yönelik bir siyasi boşluğun habercisi olarak da okunabilir. Ak partinin bu bağlamda yeni bir söylem ve program üretmesi ancak bu siyasal boşluğu yeniden doldurabilir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan´ın geleneksel balkon konuşması bu bağlamda önemli mesajlar içeriyor. Özellikle seçim sürecinde nerdeyse tek başına tüm ülke genelinde yaptığı yoğun seçim çalışmaları yine bu seçimde belirleyici bir etken oldu. Karizmatik liderlik etkisinin Ak Parti ve cumhur ittifakının elde ettiği başarıda önemli bir katkısı olduğunun altını çizmek gerekir. Balkon konuşmasında seçim sürecindeki vurgularının karşılık bulduğunu belirten cumhurbaşkanı, özellikle seçimler döneminin son bulduğu dört buçuk yıllık bir istikrar sürecine vurgu yapıldı. Bu dönemde başta ekonomi mimarisinin inşası olmak üzere bir çok alanda köklü reformların, değişim ve dönüşümlerin yapılacağının mesajlarını verdi. 

Beka sorunu olarak seçimin merkezine alınan söylemin iç ve dış politik süreçlerde ne anlam geldiğine dair güçlü derinlikli açılımlar sağlanmasından öte, eski devlet merkezli iç-dış düşman söyleminin güncellenmiş bir versiyonu olarak algılandı. Bu söylemin milliyetçi, otoriter ve devlet merkezli güvenlikçi politikalarla kuşatılması ve bu durumun MHP üzerinden Ak Parti´yi kuşatan, yönlendiren kalın bir gölgeye dönüşmesi, cumhur ittifakının olumsuz bir etkisi olarak yordanabilir. Bu durum, Ak partiyi hızla toplumcu, insan merkezli, hak ve özgürlükler temeli değerler üzerinden siyaset üreten bir parti olmaktan uzaklaştırıp, devletin ideolojik reflekslerini merkeze alan otoriter bir parti olmaya doğru dönüştürmektedir. CHP, İyi Parti, SP gibi partilerin HDP ile kimi yerlerdeki ittifakını, teröre destek, FETÖ ve PKK´ye destek olarak tanımlayan, mahkûm eden söylemler bu durumun dışa yansıyan kesitleridir. Türkiye siyasal kültürün sosyolojik deneyimleri devletleşen partilerin hızla derin bir siyasal boşluk ürettiğini tarihsel süreçte göstermiştir. Bu durum Ak Partiyi ülke, bölge ve İslam coğrafyaları için ürettiği sinerjinin hızla sönümleşmesini kaçınılmaz kılacaktır. Umulur ki Ak Parti bu mesajı en açık bir şekilde algılar ve kurucu misyonunu oluşturan ilke ve değerler üzerinden yeni bir siyasi anlayış üretme çabasına girer. Cumhurbaşkanının balkon konuşmasında şahsım dahil hiç kimse davadan daha önemli değildir vurgusunun bu bağlamda altını çizmek gerekir.  

HDP bu seçimlerle beraber etkili bir muhalefet üretme kapasitesini hızla kaybettiğini bu seçimlerde Şırnak, Ağrı, Bitlis vb. illerdeki sonuçlar ortaya koymuştur. HDP kazandığı illerde bile belirgin bir oy kaybına uğramıştır. Bu bağlamda seçim sonuçları göstermiştir ki; HDP artık Kürt sorununu merkezli temel özgürlükler mücadelesinde siyasi bir aktör olma iddiasını kaybetme sürecine girmiştir. Bu durumun muhalefet zemini açısından ayrıca geleceğe dönük yeni bir takım sosyopolitik değişim ve dönüşümler getirmesi beklenir.

Ak Parti iktidarının sorgulanması ve yeni sürece bir erken seçimle gidilme beklentileri Türkiye geneli oy oranında belirgin bir düşme ve özellikle İstanbul ve Ankara büyükşehir başkanlıklarının el değiştirmesi kritik eşiğine endekslenmişti. Beklenen olmadı. İstanbul ve Ankara büyükşehir el değiştirmesine rağmen aynı sonuç ilçelere ve toplam oy oranına kayıp olarak yansımadı.( İstanbul için itirazlı sonuçlar seçim kurulunun değerlendirmeleri ile son durumun belli olacağını hatırlatalım.) İstanbul´da millet ittifakı adayı CHP´den Ekrem İmamoğlu´nun seçilmesi Ankara´da Mansur Yavaş´ın kazanmasının psikolojik etkileri Ak Parti üzerinde kuşkusuz sarsıcı olacaktır. Ancak toplam oylarda Ak partinin hala birinci parti olması ve 2014 yerel seçimlerine göre oylarını toplamda arttırması Ak parti iktidarının sorgulanması boyutunda bir etkinin oluşmasını sönümleyecektir.

 Ankara´da millet ittifakı adayı Mansur Yavaş seçimi kazanmasının nedenlerinin başında yapılan stratejik hataydı. Mansur Yavaş ile ilgili gündeme getirilen senet skandalı ters teki yaptı. Toplum bu durumu inandırıcı bulmadı. Aksine mağdur edildiğini düşündüğü Mansur Yavaş´a sahip çıkarak açık desteğini verdi. İstanbul, Ak Parti kıl payı almasına rağmen Ekrem İmamoğlu CHP açısından önemli bir başarıya imza attı.

Etkili seçim stratejilerinin siyasal mühendislik araçları üzerinden uygulandığı yerel seçimlerde özellikle üretilen algıların belirleyici olduğunun altını çizelim. Yerel yönetimlerle ilgili proje ve açılımlardan çok beka sorunu ve ekonomik krizler bağlamında toplum gündemine taşınan seçim söylemleri, yerlerden çok genel seçim ve iktidardaki Ak Parti´ye dönük bir destek ve güvenoyu yoklaması ikliminde seyretti. Özellikle dört buçuk yıllık sürecin kesintisiz devam etmesi bağlamında vurgular seçmende tüm olumsuzluklara rağmen karşılık buldu ve Ak parti beklenin aksine 2014 yerel seçimlerine göre oylarını kısmen arttırdı. Kimi metropollerde ve kentlerde Ak Partili belediyelerin el değiştirmesine karşılık özellikle kayyumlu belediyelerin bulunduğu Kürt illerinde HDP oylarını önemli ölçüde kaybederken Ak Parti´ye desteğin belirgin bir şekilde arttığı görüldü. Bu durumu nedenlerini derinlikli analiz etmek gerekir. Özellikle Ak Parti´nin yeniden PKK/HDP dışında bölge sorunlarına yönelik yeni bir yol haritası oluşturma mesajı verildiği şeklinde bu destek yorumlanabilir.

Toplumsal polarizasyonun devletin ötekileştirmiş kesimlerinin sesi olma zemininden devletin bekası, yerlilik ve millilik eksenine savrulması, İslami kesimler, Kürtler ve diğer ötekileştirilmiş kesimler açısından Ak Parti´nin siyasal bir adres olmaktan hızla uzaklaştırıyor. Dava düzeyindeki bağlılık, birçok alanda yaşanan çürümenin beraberinde getirdiği olumsuzluklarla Ak partiye son bir şans verme, kötünün iyisi olma bağlamında bir desteğe doğru evirilmiştir. Ak Parti´nin hızla uzaklaştığı değer ve ilke merkezli siyasetin kodlarına yeniden dönmesi hem Türkiye hem de diğer tüm mazlum coğrafyalar açısından önemli olduğunun bilincinin ilk işaretini cumhurbaşkanının balkon konuşmasında ki dava vurgusunda gördük. Bu bilinç yenilenmesinin Ak Parti´nin tüm birim ve organlarının ruhuna yeniden yansıması kerhen desteklerini devam ettiren toplumsal kesimlerin en önemli mesajı olarak bu seçimlere not düşmek gerek.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —