Savcı “hükümle tahliye” kararına itiraz edemez!

FİGEN A. ÇALIKUŞU'nun yeni yazısı;

Savcı “hükümle tahliye” kararına itiraz edemez!

 

Beşinci yılında cezaevinde tutulan Ahmet Altan’ın itirazı, önce 27. Ağır Ceza Mahkemesi’ne oradan da 28. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gitti.


FİGEN A. ÇALIKUŞU

Selçuk Kozağaçlı, Osman Kavala, Selahattin Demirtaş, Ahmet Altan, Metin İyidil ile birlikte yüzlerce insan, tahliye edilmelerine karşın yasada yeri olmayan hukuka aykırı yöntem ile tekrar cezaevine döndüler.

Ahmet Altan’ın durumu daha da vahim, hatırlatayım:

Üç yazıdan 10.5 yıl veren mahkeme adlî kontrolü yeterli görüp hüküm ile tahliye kararı verdi.
 
Ama savcı itirazı ile bir yan mahkeme tarafından tutuklandı. 
 
Tutuklayan 27. Ağır Ceza Mahkemesi. 

Mahkeme başkan ve üyeleri,  Türk yargı sisteminde olmayan hukuksuz bir işe kalkıştığı için ne yapacağını şaşırdı. 

Önce kesin karar verdi, ertesi gün duruşma açtığında itirazı açık yeni bir karar verdi. Belgeleri twitterdan paylaşmıştım.

Sadece üç yazısından ötürü üstelik örgüte dahil olmadığı da hükme geçen ama beşinci yılında cezaevinde tutulan dünyanın tutuklu tek romancısı Ahmet Altan’ın itirazı, önce 27. Ağır Ceza Mahkemesi’ne oradan da 28. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gitti. 

Tam bir ağır hukuk kırımı. Akıllara zarar.
 
Çünkü  savcı hüküm ile  tahliye kararına itiraz edemez.

Bunu biz hukukçular biliyoruz.

Hukuk Fakültelerinin hocaları da biliyor. 

Ses çıkarmak için “nasıl bir ismin tahliye edilmesinden sonra yeniden tutuklanmasını” bekliyoruz acaba merak içindeyim.

Ahmet Altan ile aynı kaderei paylaşan Metin İyidil'in başına gelenlere de pek ses çıkarmadılar, bazıları sadece mırıldandı.

Savcı tahliye kararına itiraz edemez .
Neden mi?
Çünkü :
 
1- Kanunun tüm sistematiği ; kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının korunması, yani bireyin tutuklanmaması veya bihakkın serbest bırakılması veya tutukluluğun adli kontrol tedbirine çevrilmesine göre düzenlenmiştir.
2- Bu yüzden tutuklama, serbest bırakmanın usul ve yöntemi sıkı koşullara bağlanmıştır.
3- Hangi kararlara, hangi koşullarda itiraz edileceği de yasada yazılıdır.
4- Savcının tahliye kararına itirazını açık ve net anlatım ile düzenleyen bir yasa maddesi yoktur.

Devam edeyim. 
Savcı tahliye kararına itiraz edemez.
Neden mi ?

1- “Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması” başlıklı Anayasa m.13’e göre; Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz”. 
2- Dolayısıyla, cumhuriyet savcısının talep ve itiraz yetkilerinin de yasal dayanağı olması şarttır.
3- Anayasa’nın 19. Maddesi Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı gereği de Anayasada açıkça yazılı olan sebebe bağlı olarak kanunla gösterilmedikçe, demokratik toplumda duyulan zorunluluk ve “ölçülülük” ilkesi mümkün kılmadıkça kısıtlanamaz. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının tedbiren kısıtlanabilmesi için, Anayasaya uygun çıkarılmış açık yasal dayanak gerekir.
4- Savcının tahliye kararına itirazını açık ve net anlatım ile düzenleyen bir yasa maddesi yoktur.
 
Bitmedi. Hem de hiç bitmedi.

Savcı tahliye kararına itiraz edemez.
Neden mi?
 
1- Hem kanun sistematiği hem de hükümleri hem de Anayasa, savcının itirazına imkan vermezken kıyas yolu ile savcınım itirazına kapı aralanamaz.
2- Ceza Muhakemesi Hukukunda “özgürlüğü daraltan normlarda kıyas yasağı” vardır. Özgürlüğü daraltan norm kavramına en esaslı örnek de  tutuklama kararıdır.

Peki insanların özgürlüklerini zorla, hukuksal zorbalıkla, benim değişimle  ''hukuk kırımı'' ile  el koyma nasıl oluyor, hukuka, hukuk sistematiğine ve hukuksal bütünlüğe rağmen, savcı nasıl itiraz edebiliyor ?
 

Anayasa Mahkemesi kararlarına direnmenin yolunu açan siyasi  '' hukuk teorisyenleri'',  savcının tahliye kararına itiraz yolunu açmak için KHK ile CMK 104.maddede minik bir değişiklik yaptılar. Ama hukukun bütünselliğinden bihaber oldukları ve taşra kurnazlığı avukatlığını siyaseten pazarladıkları için temel prensipleri atladılar.
 
Oysa CMK 104. madde tamamen ve tamamen salt şüpheli ve sanık lehine bir düzenlemedir.

Kurnaz siyasi hukuk teorisyenleri, şüpheli ve sanık lehine özgürlük maddesinden şüpheli ve sanık aleyhine kıyas yolu ile tutsaklık çıkartmak gayretine düştüler. 
 
Aslında  düştükleri durum çok hüzünlü.

Hukukun parçalı göründüğü zaman zaman da hiç görünmediği günlerden geçiyoruz.

Halbuki hukuk eğitimi almış herkes ''hukukun  bir bütün'' olduğunu bilir. Hukuk bir bütündür.

Medyanın çoğunluğu kör cahil.

Çakma mahkeme üyelerini zaten boşverin.

Siyasi iradenin hukuku bütün görmemesi de hepimizin malumu.
 
Ama durumdan haberdar olup susanlara, özellikle de  olup biteni izleyen gerçek hukukçulara sitemim var. Çok çok sitemim var. 
 
Tıpkı Anayasa Mahkemesi Kararlarının 11 Ocak 2018’de yok sayıldığı zaman susanlara olduğu gibi bir sitem...

O zaman sustukları için Enis Berberoğlu skandalı yaşanmakta.

Şimdi de   “savcıların hukuka aykırı usul ve yöntemle tahliye kararlarına itiraz etmelerine” de susuyorlar.

Eyyyy ülkemin değerli hukukçuları, hukuk hocaları diye seslensem acaba bir etkisi olur mu?

Görüp de görmezlikten gelmek, duyup da duymazlıktan gelmek gün sonunda hiç birimize fayda sağlamaz. Bunu hâlâ öğrenmedik mi ?
 
Bilip de bilmezlikten gelme diyemiyorum. Zira gözlerinin önünde yaşanan hukuksuzluklara susanların, Enis Berberoğlu’nun Anayasa Mahkemesi kararına 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin direnmesi üzerine yapılan haklı çıkışta, olması gerekeni pekala çok iyi bildiğini görmüş olduk .
 
Susmayın.
Durmayın.
Kımıldayın.
Çünkü savcı hüküm kararı ile birlikte verilmiş tahliye kararına itiraz edemez.
Ederse ağır hukuk kırımı yapmış olur. Böylesi ağır kırımlar da derin fay hatlarına dönüşür. FİGEN A. ÇALIKUŞU

P24 Blog