Biz gazeteciler yeryüzünde güce karşı gerçeği konuşmak zorundayız. Savaş bölgesinden gönderdiğimiz haberler yazılacak tarihin ilk taslakları. Savaşın korkunçluğunu ve sivillerin yaşadıklarını dünyaya gösterebiliriz.Bu sözler 2012 yılında Suriye´de öldürülen Amerikalı savaş muhabiri Marie Colvin´e ait. Ölümünün üzerinden altı yıl sonra duayen gazetecinin hayatı beyazperdeye taşındı. Ünlü Hollywood yıldızı Rosamund Pike´nın gazeteciyi canlandırdığı ?A Private War? filmi, Amerika´da 5 Kasım´da vizyona girecek. Filmde Colvin´in kariyerinin başlangıcından öldürüldüğü güne kadar olan süreç anlatılıyor.
Marie Colvin, kariyerine ilk olarak New York´ta United Press International için polis muhabiri olarak başlamış. 1984´te Paris´te United Press International yayın yönetmeni olmuş. 1985´te İngiltere´de Sunday Times gazetesi için çalışmaya başlamış. Sunday Times´ın Ortadoğu muhabiri olan Colvin, 1986´daki El Dorado Canyon operasyonunun ardından Kaddafi´yle ilk röportaj yapan gazeteci olmuş. Kariyeri boyunca çok sayıda ödül aldı. Colvin, hayatını savaşlarda acı çeken halkların hikayelerini dünyaya duyurmaya, insanlığa karşı işlenen suçları ifşa etmeye adamış bir gazeteciydi.
Marie Colvin, Tunus, Mısır, Libya, Çeçenistan, Sri Lanka ve Sierra Leone´nin de aralarında olduğu birçok ülke ve bölgede sıcak temas halinde zorlu koşullarda görev yaptı. 2001 yılında Sri Lanka´da şarapnel parçasının gözüne isabet etmesi nedeniyle tek gözünü kaybedince göz bandı takmaya başlamıştı. Savaş bölgelerinde gazetecilik yapmanın tehlikelerine dair yaptığı bir konuşmada gözünü kaybetmesine ilişkin bir soruya şöyle cevap vermişti: ?Birçoğunuz kendinize ?Bunun bedeli hayatımıza değer mi? Gerçekten bir fark yaratabilir miyiz?´ diye soruyorsunuzdur. Bu soruyu yaralandığımda kendime sordum. Hatta bir gazete, ?Marie Colvin bu sefer çok mu abarttı´ diye manşet atmıştı. O zaman da, şimdi de cevabım aynı: Evet, değer.?
56 yaşındaki Colvin, rejim güçlerinin top atışları sonucu hayatını kaybettiğinde, Humus´ta muhaliflerin elindeki Baba Amr mahalesinde bulunuyordu. ABD´li gazeteci, ölümünden kısa süre önce BBC, Channel Four ve CNN için yayın yapıyordu. Son haberini ise öldürülmeden birkaç saat önce CNN´den Anderson Cooper´ın programına bağlanarak geçmişti. Son kez ekranlara çıktığında, sağlık kliniğine çevrilmiş bir odadan yayın yapmıştı. Şarapnel parçalarıyla yaralanmış bir bebeğin ölümünü öfke dolu bir sesle anlatmıştı. Ekranda herkes yaralıları, o masum bebeği ve çaresizce haykıran doktoru izlemişti. Programın sunucusu Cooperson, o an şunu sormuştı Colvin´e: ?Sence tüm bu görüntüleri izlemek neden önemli? Senin şu anda orada olman neden önemli?? Colvin´in cevabı çok keskindi: ?Bunların kesinlikle gösterilmesi gerektiğine inanıyorum. Böyle birşey, çatışma ortamından çok uzakta olan izleyicinin, orada neler olduğunu görmesi açısından önemli. Gerçek bu. Burada 28 bin sivil var. Savunmasız kadınlar, erkekler, çocuklar saklanıyor, bombalanıyor. Bu görüntüler, insanların ?Neler oluyor ve neden kimse hergün yaşanan bu cinayeti durdurmuyor?´ diye düşünmesini sağlayacaktır.?
Bu yayından birkaç saat sonra Marie Colvin, 45 sivil, Fransalı fotomuhabiri Remi Ochlik ve iki Suriyeli gazeteci öldürüldü. Colvin´in öldürülmesinin ertesi günü, annesi verdiği bir röportajda: ?Çalıştığı gazete kızıma Humus´tan ayrılmasını söylemiş. Ancak o bitirmesi gereken bir haber olduğu için orada kalmak istemiş? ifadelerini kullandı ve şöyle devam etti: ?Gazetecilere konuşmamın tek sebebi, kızımın mirasının ?yorumsuz´ kalmasını istemiyor oluşum. Kızımın mirası, tutkulu olmak ve inandığın şeylere müdahil olmaktır. Ve bunu dürüstçe ve korkusuzca yapmak...? Suriyeli askerlerin Libya istihbaratına düşen konuşmaları, Colvin´in de yayın yaptığı basın merkezini vurmaları için doğrudan emir aldıklarını kanıtladı. Libération gazetesi için çalışan Fransalı gazeteci Jean-Pierre Perrin de, basın merkezinin Suriye ordusu tarafından bombalanacağını daha önce duyduklarını söylemişti: ?Birkaç gün önce acilen şehri terketmemiz gerektiği söylendi. ?Sizi bulurlarsa öldürürler´ dediler. Bunun üzerine şehirden ayrıldık ama Marie geri dönmek istedi.? Colvin tüm tehlikelere rağmen bölgeden ayrılmayı red etmişti.
Beşar Esad , Colvin´in ölümünün ardından yaptığı açıklamada Colvin´in yasadışı yollarla Suriye´ye girdiğini ve başına gelenleri hak ettiğini dile getirmişti. Diğer taraftan gazetecinin öldürüldüğü günlerde Suriyeli yetkililer ?Marie Colvin bir köpekti ve şimdi öldü..Hadi Amerikalılar şmidi gelin kurtarın onu...?ifadelerini kullanmıştı. Marie´nin kız kardeşi Cat Colvin ve çocukları Suriye hükümetine karşı Suriye hükümetinin doğrudan Marie´nin suikastı emrini verdiğini kanıtlayan bir hukuk davası açtı. Aile, yaklaşık 200 gizli askeri belge ve bir Suriyeli görgü tanığının ifadesini mahkemeye sundu. Colvin´in kızkardeşi Cat Colvin Independent´e şöyle bir açıklama yaptı: ?Beşar Esad rejimi, 2012 yılında Humus kuşatması sırasında gazetecilerin kullandığı binayı kasıtlı olarak hedef aldı. Elimizdeki belgeler gazetecilerin ve sivillerin olduğu binanın planlı olarak bombalandığını kanıtlıyor. Bu çok korkunç ve hesabını vermeliler.? Marie Colvin, Suriye´de kasıtlı olarak öldürülen gazetecilerden sadece biriydi. Suriye İnsan Hakları Ağı, Suriye´de sadece 2017 yılında 42 gazetecinin öldürüldüğünü duyurdu. Hayatını kaybeden yerel muhabirlerin ise sayısı belirsiz. Bu anlamda ölümü göze alarak son ana kadar habercilikten vazgeçmeyen Colvin´in yaşamı öğrenilmeye değer. Film, Türkiye´de gösterime girdiğinde kaçırmayın deriz.
Günümüzde gazetecilik en riskli mesleklerden biri haline geldi. Bu gerçekle Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı´nın vahşice öldürülmesiyle tekrar yüzleştik. Kaşıkçı ile aynı günlerde Bulgaristan´da televizyon muhabiri Viktoria Marinova ve Meksika´da da gazeteci Sergio Martinez Gonzales hunharca öldürülmüştü. 2 Kasım Gazetecilere Karşı İşlenen Suçların Cezasız Kalmasının Önlenmesi Günü´nde UNESCO tarafından yapılan açıklamada, 2006 yılından bu yana toplam 1096 gazeteci öldürüldüğü açıklandı. Sadece bu yıl içinde öldürülen gazeteci sayının 86. Açıklamaya göre, 2006 yılından 2017´nin sonuna kadar 1010 gazeteci öldürüldü ve bu cinayetlerin sadece yüzde 10´u aydınlatılabildi. UNESCO verilerine göre dünyada her dört günde bir, bir gazeteci mesleki faaliyetleri nedeniyle öldürülüyor.