Kitap okuma serüveni açısından sürükleyici bir üsluba sahip. Stefan Zweıg, satranç adlı kitabında karakter tahlillerini iyi betimleyerek okuyucuları patolojik ruha sahip iki kişinin turnuvasına yoğunlaştırmaya çalışmaktadır.
Ancak kitabı okurken benim zayıf gördüğüm hususlar vardı. Birincisi Dr. B’nin yeni tanıştığı ve hiç tanımadığı kişiye bütün mahremini anlatacak derecede kitaba uzun bir bölüm ayırmasıydı. Anlatımın sonunda satrançla ilgi kurması zayıflığı nispeten giderse de böylesine uzun bir ayrıntı, kitabı detaya boğmak anlamına geliyordu.
Detayda anlattığı konuların dikkat çekici olması bizi kitabın içindeymiş gibi bir hisse kaptırtsa da usta bir yazar için gözden kaçırılmaması gerekirdi diye düşünüyorum.
Gestepo’nun gücü, hiçliğin insan ruhundaki travması ve yalnızlıkta insanın içine çekildiği karmaşa okuyucuyu romanın içine çekecek şekilde işlenmiş.
İkicisi, Dr. B’nin psikolojik tahlillerine ve içinde bulunduğu duruma yani onun monomanist kişiliğe dönüşme sürecine geniş bir şekilde yer verilirken aynı güçlü vurguyu Mirko Czentovic hakkında göremiyoruz. Mirko’nun geçmişiyle ilgili psikolojik tahlillerden ziyade yaşam serüvenine (babasının durumu, çocukluğunda yalnızlığı) yer verilmiştir.
Dr. B’nin monomani olmasından dolayı hücrede yaşadığı tecrübelerin onu satrançta belli bir seviyeye getirdiği detayı ince bir edebi işçilikle verilirken Czentovic’in satrançta nasıl böyle bir dehaya sahip olduğuyla ilgili bir ayrıntıya rastlayamıyoruz. Mirko Czentovic’in satranç ustalarının arasına “paldır küldür” diye tanımladığı girişinin nedenini boş bırakması da romanın bir başka zayıf yanı gibi göründü. Üstelik “hesap yapması gerektiğinde on dört yaşında bile ağır çalışan beyni onları aklında tutacak her türlü güçten yoksundu.” Diyerek zeka yapısının normalin altında olduğunu belirttiği birinin satranç dehasına nasıl dönüştüğüyle ilgili bir açıklama bulunmamaktadır.
Mirko’nun ilk başarısı heyecan uyandırırken, başarısının nedeninin belirtilmeyişi hayal kırıklığına neden olmaktadır.
Romanın seyrinde karakterler üzerindeki etkili betimlemeler ve bir dünya şampiyonuna karşı tanınmamış birinin müsabakasının anlatılış tarzı okuyucuda bir heyecan uyandırarak okuyucunun kitaptan uzaklaşmasını engellemektedir. Kitabın ileri sayfaları ritmi yükselen heyecanlı bir müziğe dönüşmektedir.
Kitapta dikkatimi çeken en önemli bölüm ise hiçliğin insan psikolojisi üzerindeki etkisiydi. “Dünyada hiçbir şey hiçlik kadar büyük bir baskı yapmaz insan ruhunda…” betimlemesiyle insanın ruhuna yaptığı yolculuk sonucu tespiti harikaydı.
Din adamlarının siyaset ve ekonomiyle ilgili gizli dünyasının Dr. B’nin şahsında açıklanışı aslında kitabın bütünlüğünde ele alındığında alakasız olsa da hiçbir yerde masumluğun olmadığını göstermesi açısından önemli bir tespit olarak değerlendirdim. Kısaca keyifle okuduğum ve beğendiğim kitabın kendimce kısa bir değerlendirmesini kitap dostlarıyla paylaşmak istedim.