Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Şanlı tarih nesli ve Ortodoks sola Putin şemsiyesi

Mehmet Ocaktan, Rusya’nın işgal girişimine işgal diyemeyen Türkiyeli Ortodoks sol cenah ile yine bir kısmı ortadoks reflekslere sahip “şanlı tafih İslamcıları”nın tavırlarının yanlışlğın dikkat çekiyor.

Şanlı tarih nesli ve Ortodoks sola Putin şemsiyesi

Bugün durduğumuz yer itibariyle baktığımızda, Türkiye siyasi ve diplomatik anlamda nerede duracağına bir türlü karar verememiş ve sürekli arafta kalmış bir ülke görüntüsü veriyor.

Doğal olarak kendilerini Batı karşıtlığı ile tanımlayan Ortodoks sol, romantik Marksistler ve ‘şanlı tarih nesli’ İslamcılar da Nazi hayallerine kapılan Putin sevdasında birleşmiş bulunuyorlar. Elbette farklı inanç ve ideolojik kimliklere sahip kesimlerin kendi duruşları istikametinde farklı tercihleri olabilir. Ancak bir ülke bağımsız bir ülkeyi işgal ederek sivilleri katlediyorsa, hatta dünyayı nükleer silahlarla tehdit etmek gibi kötücül rüyalar görüyorsa, orada artık ideolojileri de aşan insanlık durumu devreye girmek zorundadır. Doğrusu işgale karşı duyarsızlığın en zayıf olduğu ülkelerden birisinin Türkiye olması üzüntü verici bir durum. Rusya’nın neredeyse bütün şehirlerinde bile ‘savaşa hayır’ gösterileri yapılıyor, Avrupa’da aynı şekilde gösteriler var, öyle ki bugüne kadar Avrupa ülkelerinde Rusya’ya sempati ile bakan sol partiler ve gruplar ‘özür’ dileyerek Putin’in işgal çılgınlığına öfke yağdırıyorlar. Bir tek bizim solcular ve İslamcılar Nazi hayalleri kuran Putin’e değil, Avrupa’ya kızıyorlar.

Ukrayna’nın işgali, Türkiye’de kimlerin kimlerle kol kola girdiğini gösteren çok çarpıcı bir fotoğrafı ortaya çıkarmış oldu. Mesela sol ve sosyalist medya ile iktidar medyası hep birlikte Putin’e hayranlık şarkısı söylüyorlar… Özellikle sol medyadaki ve iktidara yakın gazetelerdeki yazarlar Ukrayna’nın işgalini görmezden gelerek hep bir ağızdan Batı’ya küfretme yarışı içindeler. Daha da vahim olanı aynı çevrelerin Doğu Perinçek, hatta Kandil’le aynı paralelde ortak işgal güzellemeleri yapmalarıdır.

Mesela Perinçek kendinde nasıl bir güç vehmediyorsa, içinde Cumhurbaşkanı’nın yakın dostu olan Ethem Sancak’ın da yer aldığı bir heyeti Rusya’ya gönderdiğini açıklıyor ve Rusya’nın “Erdoğan’ı vefalı bulmadığını” söyleyebiliyor. Aynı şekilde Kandil de Putin’e işgal methiyeleri düzüyor.

Herhalde böyle bir görüntü olsa olsa sadece Türkiye toplumu gibi demokrasi hafızası zayıf toplumlarda olabilir. Çünkü bizim kıyıda köşede kalmış Marksistlerimizin de, İslamcılarımızın da zihin dünyaları demokratik değerlere göre değil, tarifi yapılmamış bir despotizm tasarımına göre işlemektedir. Bu yüzden de Ukrayna’nın işgalinde görüldüğü gibi ‘insani duruş’ ortak paydasında değil, dünyada yeni ‘ölüm tarlaları’ yaratmaya çalışan Putin şemsiyesi altında buluşmayı tercih etmektedirler.

İşte tam da bu yüzden Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, Türkiye dahil bütün dünya ülkelerinin işgal karşısındaki insani duruşunu göstermesi açısından bir laboratuvar niteliği taşıyor. Amerika’nın ve Avrupa’nın tavrı son derece net, işgal başlar başlamaz Rusya’ya karşı ekonomik ve siyasi yaptırımları anında devreye soktular. Öncelikle Rusya’nın Avrupa Konseyi’ndeki üyeliğini askıya aldılar, Avrupa ve Amerika bankalarındaki paralarını dondurdular, Swift uygulamasını devreye soktular ve hava alanlarını Rus uçaklarına kapattılar.

Ukrayna’yı fethe çıkan Putin’in bir ayağı şu anda artık mayına basılı durumda… Geri çekilse çizilen karizması tümden yerle bir olacak, Ukrayna’da daha büyük çılgınlıklara girişse Rusya’yı kelimenin tam anlamıyla ateşe atacak. BM’den çıkan son ‘kınama’ kararı da gösteriyor ki uluslararası camia, dünya için bir tehdit unsuru haline gelen Putin’i ‘terbiye’ etmekte kararlı. Bir bakıma diktatörün sonbaharı yaklaşıyor da denebilir…

Maalesef Türkiye ve İslam ülkeleri işgal karşısında hiç iyi bir sınav vermiyor. Ankara İşin başında ‘savaşa karşıyız’ açıklamasını yapmış olmasına, sonrasında BM’nin kınama kararına ‘evet’ oyu vermesine rağmen, ne yazık ki uluslararası camia ile aynı safta kararlı bir duruş sergileyemiyor. Bir taraftan, “NATO kararlı bir adım atmalıdır. AB ve batıcı bütün zihniyetler ciddi ve kararlı bir duruş sergilemedi. Herkes bol bol nasihat çekiyor” açıklamalarıyla Batı’ya ayar vermeye çalışırken, bir taraftan da Putin’i küstürmemek için Avrupa Konseyi’nde ‘çekimser’ kalıyoruz, daha da dramatik olanı eleştirdiğimiz Batı’nın yaptırımlarına bile katılamıyoruz. Son yıllarda Türkiye-Rusya ilişkilerinin nasıl bir ajandaya göre yürütüldüğüne vakıf değiliz ama eğer dünyanın çoktan Hitler’le aynı kategoride değerlendirdiği Putin’le aynı karede yer almaya devam edersek, korkarım yarın çok geç olabilir ve manevra almakta sıkıntı çekebiliriz.



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER