Tarih: 25.12.2018 09:10

Sanat ve Soytarılık

Facebook Twitter Linked-in

Sanat kavramının tariflerinden birisi şöyledir:

İnsanın ?insan? olduğunu gösteren ve insan canlısıyla birlikte, kâinattaki tüm canlı ve cansız varlıklara karşı vefalı olmayı şart kılar.

Sanat ile soytarılığı birbirine karıştıran ve sanat adına toplum önüne çıkan şaklabanların ortak özelliği ise sanatın özünü teşkil eden; ?edep ve hayâdan?yoksun kişi ve kişilerdir.

İçinde edep ve hayânın olmadığı hiçbir sanat dalı, insana göre değildir. Sanat sahiplerinin ilk öğrendikleri ilke, ?önce insan olduklarını? bellemektir.

Bu belleği zihinlerine yerleştiremeyenler, hayvani içgüdüleriyle sanat adına küfürler, ihanetler, edepsizlik, hayasızlık, soytarılık ve iğrenç taklitler yaparak; toplumun hiçbir değer yargısına sahip duymayarak her türlü ahlaksızlığı sergilerler.

Bu tip yahut tiplerin, üzerinde beslendikleri ve barındıkları topraklara, halka ve devlete dair hiçbir bağlılıkları yoktur. Sanat adı altında fesat ve fitne tohumları ekerler.

?

Şöhretin diğer yüzü yalnızlıktır. Dikkat edilirse sanat gibi güzel bir kavramı soytarılaştıranlar, sürekli bu yalnızlığı yaşarlar.

Sahneledikleri oyunlarda, çektikleri film ve dizilerde, yaptıkları müziklerde ilgi görüyor gibi olsalar da hepsi saman alevi gibidir.

Eğlenenler eğlenir, seyredenler güler ama perde kapandıktan sonra, sette stop denildikten sonra bir kıymetleri kalmaz, alkol ve küfürlerine sığınırlar.

Bu yüzden küfürbazlardır. Küfretmek, hakaret etmek, iftira atmak ve gayri insani tüm hal ve hareketler, karakterlerinin vazgeçilmez parçası olur.

Bir diğer çamurlukları ?inançsızlıklarıdır?. Din düşmanlıkları had safhadadır. Yine sanat adına milletimizin dinine, diyanetine sürekli hakaret ettikleri gibi aşağılamadıkları bir tek oyunları, sinema film ve dizileri de yoktur.

Yaptıkları işlerde insanlarımızın değer yargılarıyla alay ederler, aşağılarlar. Elbette Müslüman bir toplumda böyle soytarılara vefa gösterilmesi beklenemez.

?

Dünyadaki hangi millette olursa olsun, insan olmanın ölçüsü nettir. İnsan denilen varlık, yaratılışı gereği bir şeye inanmak zorundadır.

Hıristiyanlarda da Musevilerde de İslam´da da böyledir. Ateistler ve benzeri izmlere sahip tanrısızlar bile başları sıkışınca bir şeye inanmak zorunda kalırlar.

Bu hakikati normal hiçbir insan reddedemez. Sanat kavramının özünde ise mutlak bir inanma ihtiyacı vardır. Aksi soytarılıktır.

İşte soytarıların fıtratlarını inkâr ettikleri bir başka nokta da buradadır. Ne içinde yaşadıkları halkın inancını paylaşırlar ne de başka inançlara hürmet beslerler.

?Saygı duymak, sevmek, paylaşmak, dayanışmak?, bütün dünya insanlığının ortak özelliklerindendir.

Bu kavramlar; dil, din, milliyet gözetmeden, yüzyıllardır sanat yoluyla tüm toplumlara aktarılan ve paylaşılan yegâne insanlık örneğidir.

?

Ezcümle:

Bizim ülkemizde yaşayan bir kısım soytarılar ise sanatı; devlete, millete, dine, diyanete olan kinlerini, öfkelerini, ihanetlerini kusmak için kullanmaktadırlar.

Soytarılığın malzemesi küfürdür. Dünyanın hiçbir ülkesinde küfürle soytarılığın adına ne sanat ne de sanatçı denilir.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —