Sabah Yazarı Salih Tuna, “Hadsizler...” başlıklı yazısında bölgede İsrail eksenli olarak yaşanan cepheleşmelere dikkat çekti.
Yazının tamamı şu şekilde:
SDG'nin Mazlum Abdi'sinin, İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar'ın kendilerini "Doğal müttefik" ilan etmesi nedeniyle "Takdir ediyoruz..." diyerek minnet duygusunu dışa vurmasında şaşacak bir şey yok!
Koşullar müsait olsun, İran'ın eski Dışişleri Bakanı Cevad Zarif de aynı şekilde İsrail'e minnet duyar.
Zira, Davos'taki Dünya Ekonomik Forumu'ndaki konuşmasında, 7 Ekim'deki Aksa Tufanı yüzünden Amerikalılar ile JCPOA (Kapsamlı Ortak Eylem Planı) yenilenmesinin akamete uğraması nedeniyle Hamas'a sitem eden bir elemandan söz ediyoruz. Dahası "Bana direnişin çıkarlarımıza hizmet ettiğine dair tek bir örnek gösterin..." diyen hadsizden. Ki, 95'lerde ABD'nin eski Dışişleri Bakanı Kerry, İran'la nükleer anlaşmaya sırtlarını döndükleri takdirde, Batı ile müzakerelerde ciddi risk alan Cevad Zarif'in istikbalinin tehlikeye düşeceğinden endişe etmişti. İşbu adamı, İran'ın çiçeği burnunda Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, Stratejik İşlerden Sorumlu Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak atamıştı. Ne ki çok geçmeden (11 gün sonra) istifa etmeye mecbur kalmıştı.
Lafı uzatmamın nedeni, bugün İran'da Hamaney çizgisi akamete uğrasın, İran'ın ne "direnişle" işi olur ne de Netanyahu'nun istediği kıvama gelmekte zorluk çeker! Başka bir ifadeyle, "Hamaney İran'ı" devrildiğinde yerine İsrail ve ABD'nin dostu "Cevad Zarif'lerin İran'ı" gelecektir.
Stratejik tavır gereği bu hakikati göz önünde bulundurmak lazım gelir.
***
Evet, Mazlum Abdi'nin İsrail'e minnet duymasında şaşılacak bir şey yok; çünkü SDG'nin doğasına gayet uygundur bu.
SDG mi?
PKK'nın Suriye kolu olan YPG'ye uluslararası meşruiyet kazandırmak için Amerika'nın koyduğu addır.
Yani, ABD'nin 2015'te Suriye Demokratik Güçleri (SDG) adıyla yapılandırdığı işbu örgütün makyajı dökülüp dımdızlak PKK ortaya çıkmasın diye de içine bir miktar Süryani, kararında Arap ve azıcık da PKK'yla alakasız Kürt ilave edilerek oluşturulan (güya) "geniş ittifak".
Gelgelelim...
Daha önce terör örgütü listesinden çıkardıkları Yemen Ensarullah hareketini Trump başkanlık koltuğuna oturur oturmaz yeniden terör listesine aldıkları gibi, bugün terör listelerinde olan PKK'yı da yarın terör listesinden çıkarttıklarında SDG adına da ihtiyaç duymayacak, SDG yerine de PKK'ya "kara ordumuz" diyeceklerdir.
***
Türkiye'deki bütün Fatih Altaylılar ve bilumum Ertuğrul Özkökler vaktiyle İsrail'in Filistinli direnişçileri katletmesini Türkiye'ye örnek gösterip, "Biz İsrail gibi yapıp PKK'lı teröristleri yok edelim..." diyorlardı.
Türkiye'nin PKK'yla mücadelesi ile Filistinli mazlum halkı katledip "yerleşimci" adını verdikleri "işgalcileri" Filistinlilerin evlerine yerleştiren İsrail'i bir tutan bu kafadan siyonistler gayet memnundu.
Neden memnun olmasınlar ki, katliamlarına Türkiye'den meşruiyet bulmuş oluyorlardı.
Ne ki devir değişti.
İsrail artık bizzat kendisini SDG ile yani PKK ile bir tutuyor. SDG lideri Mazlum Abdi de bunu takdir ediyor işte.
Değişmeyen tek şey, Fatih Altaylıların kafası.
Mazlum Abdi'lerin ve şu bizim "sömürge aydıncıklarımızın" gözden kaçırdıkları şey şudur:
Özellikle Gazze soykırımından sonra, İsrail'i arkalamak veya minnet duymak veya takdir etmek hadsizliğinin bölge insanı nezdinde (Arap, Kürt, Fars, Türk, ila ahir) hiçbir meşruiyeti kalmamıştır.
Kaynak: İslami Analiz