Salgın bittiğinde hep birlikte ayakta kalabilmenin yolunu aramak

Yeni Şafak Gazetesi ekonomi yazarı Yaşar Süngü: Güvenilir ülke nasıl olunur? En başta hukukun üstünlüğü ile...

Salgın bittiğinde hep birlikte ayakta kalabilmenin yolunu aramak

Zengin yoksul, kadın erkek herkes çifte tehdit altında, hem sağlığımızı hem de işimizi tehdit ediyor Kovid19, ülke veya milliyet ayrımı da yapmıyor.

Sağlığımızı maske, temizlik ve sosyal mesafe ile korumaya çalışıyoruz

Ancak işimizi aşımızı korumak için bireysel çaba ve tedbirler yetmiyor.

İş ve aşa yönelik tehdidi bertaraf etmek için ortak çabaya ihtiyaç var.

**

İstanbul Ticaret Odası’nın (İTO) Yabancı Yatırımcı Pandemi Raporu’na göre virüsün zirve yaptığı 15 Mart-1 Haziran’da yatırımcı sayısı 573’e, sermaye tutarı ise 145 milyon 907 bin liraya gerilemiş.

Normalleşme dönemi olan 1 Haziran-10 Eylül arasında 2 bin 678 yabancı yatırımcı gelmiş. Gelen yatırımcıların kurdukları firmaların toplam sermayesi 647 milyon 407 bin lira olmuş.

İTO Başkanı Şekib Avdagiç, rakamları şöyle yorumluyor; “Pandemi ortamında bütün alıcılar, Uzakdoğu’ya alternatif bulmaya çalışıyorlar. Yatırımlarda ve lojistik tercihlerde önemli değişiklikler olmaya başladı. Bu değişikliğin en belirgin özelliği, ‘Üretimin en ucuz olduğu yere konumlanma’ stratejisinin değişmesidir. Türkiye, bu noktada oluşan boşluğu doldurmaya başladı. İstanbul Ticaret Odası verileri de bu tespiti doğruluyor.”.

Normalleşme döneminde Avrupa Birliği’nden gelen yabancı yatırımcı ilgisi de dikkati çekici.

Pandemi öncesi AB ülkelerinden firma kurmak için İstanbul’a 248 yatırımcı ortak gelirken, pandemi sırasında bu sayı 64’e gerilemiş.

Ardından normalleşmeyle birlikte AB’li ortak sayısı, 234’e yükselmiş.

“Türkiye’nin asıl hikayesi korona sonrası küreselde belli olacak” diyen Başkan’a göre yabancı sermaye ile birlikte katma değerli ihracat Türkiye’nin geleceğini belirleyecek.

**

TÜSİAD Başkanı da pandemi öncesi ve sonrası ekonomik gelişmeleri şöyle yorumluyor;

Kovid-19 salgını ile dünya ekonomisinde başlayan ekonomik kriz herkesi derinden etkiledi. İşgücü piyasası bu krizden fazlasıyla etkilendi.

Talebe ilişkin göstergelerde son aylarda görülen toparlanma henüz işgücü piyasasına tam olarak yansımadı.

İşgücü ve istihdam kayıpları hala tarihi yüksek seviyelerde kalmaya devam ediyor.

Türkiye ekonomisinin potansiyelinin bugünkü görünümünün çok üzerinde olduğunu herkes biliyor.

Bu potansiyeli harekete geçirmek sosyal ve ekonomik sarsıntıları atlatmamıza yetecek

Dünyanın zor bir dönemden geçtiğini ve sadece ekonomide değil pek çok alanda bildiğimiz alıştığımız düzenin değiştiğinin farkındayız.

Ancak bu değişim neredeyse her kesim tarafından farklı okunuyor ve farklı algılanıyor.

Tedarik zincirleri yeniden şekillenirken artık sadece en ucuz fiyata değil, en güvenilir ülkeye bakılıyor.

Güvenilirlik bugün maliyetin önüne geçmiş durumda.

Güvenilir ülke nasıl olunur?

En başta hukukun üstünlüğü ile.

Adil rekabetin sağlandığı ve kuralların istisnasız tüm oyunculara uygulandığı bir piyasa ekonomisi olmakla.

- Finansal istikrara sahip olmakla

- İyi bir sanayi alt yapısına sahip olmakla

- Nitelikli mesleki eğitim almış yetkin işgücüne sahip olmakla

- Fikri mülkiyet haklarının güvence altında olduğu bir ülke olmakla

- Sürdürülebilir ve çevreye duyarlı büyümeyi benimsemekle

**

Sonuçta dünyada pek çok şey değişiyor ama temel ilkeler ve değerler değişmiyor.

Dünyadaki değişimi doğru okumalıyız.

Eğer ticaret savaşlarına, engellemelere, çatışmalara odaklanıp bunların temelde hangi nedenlere dayandığını anlamazsak, dünyadaki değişimi de anlayamayız.

Dünyada saflar sıkılaşıyor.

En büyük ticari ortağımız AB Yeşil Mutabakat ile ekonomisinde yepyeni bir sayfa açıyor.

Türkiye’nin acil olarak bölgesinde ilişkilerini güçlendirmesi, AB ile Gümrük Birliği Anlaşması’nı dijital ekonomi ve Yeşil Mutabakatı dahil edecek şekilde güncellemesi gerekiyor.

Nasıl ki sağlık alanında ülkemiz salgın döneminde beklenmeyen bir başarıyı gösterebildiyse bunu ekonomi alanında da yapabiliriz.

**

Devlet millet, patron çalışan işbirliği ile hem virüsü yenebiliriz hem işimizi ve aşımızı koruyabiliriz hem de küresel ekonomide rekabet edebiliriz.

Ama zorunlu değil gönüllü işbirliği ile.

İki tarafın fedakarlığı, eşit olarak değil, güçleri nispetinde üstlenmesiyle.