Geçen hafta Türk Kahvesi’nde Koç Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ali Çarkoğlu ile yapılan araştırmaların ışığında Türk toplumunu, siyasi davranışlarını etkileyen faktörleri 1999’dan başlayarak çeşitli dönemlerde yapılan araştırmaları, Din-Siyaset ve Toplum araştırmasının sonuçlarını konuştuk. “Yok, toplum dindarlaşıyor” diyenler de yanlış söylüyor. “Yok, toplum hızla sekülerleşiyor” diyenler de yanlış söylüyor. Veriler her iki tarafın da bir bardak suda fırtına kopartarak siyaset yaptıklarını gösteriyor. Özellikle de sosyal medya üzerinden yapılan hiçbir yorum iki taraf için de gerçeği vermiyor.
Genel sonuçlar şöyle: Kutuplaşma var, Türk toplumunun genel siyasi davranışları stabil, çok değişmiyor. Muhafazakâr sağ hep daha yüksek. Muhafazakâr sol ona yer yer yaklaşıyor. Bu yelpazenin dışında kalan iki tarafta da marjinal gurupların siyaseti etkileme yüzdesi çok düşük. Bu dönem olan tek farklı şey iki taraf arasında kararsızların oranının nispeten öncekilere göre daha yüksek olması. Ama bu karasızların da sağ eğilim dışında davranış göstermesi çok beklenmiyor. Diğer taraftan Türk toplumunun din ile ilişkisi hiç kopmuyor, özellikle “gençler ateistleşiyor” tezini saha verileri doğrulamıyor.
Toplum, değerler, din ve değişim üzerine yaptığı araştırmalarla bilinen “bilimsellik” ve verilere göre yorum yapmak konusunda objektifliğini korumuş, uluslararası çevrelerde de bilinen az sayıdaki bilim insanından birisi olan Prof. Çarkoğlu ve üniversite ekibinin nicel çalışmalarının topluma tuttuğu aynada, gördüklerini şöyle özetleyebiliriz:
Türk toplumu din ile ilişkisi en yüksek toplumlar arasında sayılıyor. En dindar ve en fazla en sık ibadet ettiğini söyleyen ülkelerden biriyiz. Ağırlıklı olarak Hristiyan nüfusun yoğun olduğu ülkelerde yapılan Müslüman dünyada da İsrail’deki Müslümanlar, Tunus ve Türkiye’nin yer aldığı 25 Aralık 2021’de açıklanan Dünyada ve Türkiye’de Din, Toplum ve Siyaset araştırmasının sonuçlarına göre;
- Araştırma yapılan ülkelerde Allah’ın varlığına inananların ortalaması yüzde 37. Türkiye’de ise “Allah’ın gerçekten var olduğunu biliyor ve bundan hiç şüphe etmiyorum” diyenlerin oranı 2008’de yüzde 93,1 iken 2019’da yüzde 85,2 olmuş. Yaklaşık 8 puanlık düşüş olsa da yüzde 85,2 oranı ile Türkiye, ortalamanın bir hayli üzerinde...
- “Allah’a kendimi bildim bileli hep inanmışımdır” diyenlerin araştırma yapılan ülkelerdeki ortalaması yüzde 53. Ülkemizde ise 2008’de yüzde 96,6 iken 2019’da yüzde 93 oluyor.
- Ölümden sonra hayat inancındaki düşüş çok az. Buna inananların oranı 2008’de yüzde 95, 2019’da yüzde 92. Türkiye yüzde 30 olan ortalamanın çok üstünde. Cennet inancı 2008’de yüzde 98, 2019’da yüzde 96. Araştırma yapılan ülkelerdeki ortalama yüzde 29... Cehennemin varlığına olan inanç 2008’de yüzde 97, 2019’da yüzde 95. Yüzde 25 gibi olan ortalamanın çok üstünde...
- Kendini dindar olarak görenlerin oranında düşüş daha fazla (bunun içine kendini son derece dindar, oldukça dindar ve biraz dindar olarak tanımlayanlar giriyor) 2008’de yüzde 90 iken, 2019’da yüzde 75 oluyor. Bu oran yüzde 48 civarında olan araştırma yapılan ülkelerin ortalamasının oldukça üstünde.
- Kendini dindar olarak görmeyenlerin oranında çok az yükselme var; 2008’de yüzde 7’yken, 2019’da yüzde 13.
- Ne dindarım ne de dindar değilim diyenlerin oranı 2008’de yüzde 6, 2019’da yüzde 12.
Dinin vecibelerini yerine getirenlerin oranı 2008’de yüzde 75, 2019’da yüzde 71... Dinin vecibelerini yerine getirmeyenlerin oranı 2008 yüzde 24, 2019 yüzde 30.
Bu bulgu dikkat çekici geldi bana. Gençlerde özellikle 18 yaş için geçmiş ile bugün arasında değişim yok. Hatta gençlerin ibadet pratiklerinin anne babalarından daha yüksek olduğu görülüyor. Ayda 2-3 kez, her hafta birkaç kez ibadet pratiği oranların oranı yüzde 79, annelerinin oranı yüzde 64, babalarının yüzde 71, kendilerinin 11-12 yaşında ayda 2-3 kez, her hafta birkaç kez ibadet pratiği yüzde 53 imiş.
Toleransta ortalamanın gerisinde görünüyoruz. Hristiyanlar hakkındaki kişisel tutumu negatif olanların oranı yüzde 58 gibi görünüyor. Bu, araştırma listesindeki diğer ülkelere göre en yüksek oran.
Araştırmada dikkatimi çeken bir başka sonuç da Müslümanlar hakkında tutumu pozitif olanların oranı yüzde 90. Bu konuda araştırma yapılan ülkelerin ortalaması yüzde 33. Müslümanlar hakkında en olumsuz tutumu olan ülkeler yüzde 60’ın üzerinde negatif tutumla Finlandiya, Slovakya, Çek Cumhuriyeti.
Kocanın görevi para kazanmak karısının görevi ev işi yapıp aileye bakmak diyenlerin oranı Türkiye’de hızla azalmış: Bu oran 2008’de yüzde 53 gibiyken, 2019’da yaklaşık yüzde 37’ye inmiş...
Teknolojik değişim, iktidar değişimi her ne olursa olsun bu topraklarda sekülerleşme beklentisi karşılık bulacak gibi görünmüyor. Türk ve İslâm ögeleri toplum nezdinde birbirinden kesilip atılamıyor. İslâm’ı yok sayarak bir siyaset oluşturmak ve bunun başarılı olması mümkün görünmüyor.
Prof. Ali Çarkoğlu ve birlikte araştırmayı yaptığı bilim insanlarının 20 yıldan uzun süredir sürdürdüğü çeşitli araştırmaların bulguları Türkiye’deki kutuplaşmaya da ayna tutuyor. Birinin ak dediğine yüzde yüz kara diyen, kara dediğine yüzde yüz ak diyen bir Türkiye var. Ve bu kutuplaşma sürüyor.
Bu verilerin topluma ayna tutarken spekülatif söylemlerden çok daha dikkate alınması gerektiğine inanıyorum. Her ne kadar Türkiye cetvelle ölçüme gelmezse de yine de medya cetveline değil bu cetvele bakarak siyaset üretmekte fayda var.