karar.com’dan Saliha Sultan’a konuşan İstanbul Müzayede sahibi Uğur Yeğin, Sait Faik’in öyküsü ile Mehmed Akif’in bir dostuna yazdığı mektubun da koleksiyonerler tarafından alındığı bilgisini verdi.
Türk hikayesinin usta ismi Sait Faik Abasıyanık’ın ikinci kitabı ‘Sarnıç’ 25 bin, İstiklâl marşı şairi Mehmet Âkif Ersoy’un bestekâr Şerif Muhiddin Targan’a yazdığı mektup 40 bin liraya alıcı buldu. İstanbul Müzayede’nin düzenlediği ‘Anılar ve İmzalar’ müzayedesinde satışa çıkarılan eserlerin satışı, 23 Haziran’da gerçekleşti. Sait Faik’in ilk olarak Kurun gazetesinin 12 Şubat 1937 günkü sayısında ve Varlık dergisinin 15 Ocak 1937 tarihli 85’nci sayısında yayımlanan, o zamanki adıyla ‘Bir Mektep Arkadaşı’ olan, ardından ‘Sarnıç’ adıyla kitaplaşan hikayesinin ilk baskısı, üzerinde yazarın kendi el yazısıyla Osmanlıca ve Türkçe düzeltmeleriyle dikkati çekiyor. Satış hakkında KARAR’a konuşan İstanbul Müzayede sahibi Uğur Yeğin, kitap hakkında şu bilgileri verdi: “Ben bir edebiyatçı değilim, yorum yapmak elbette haddim değil ama ilk baskıda kötü bir Türkçe var. Sait Faik’in Osmanlı Türkçesi ya da yeni Türkçe ile ilk baskı üzerinde yaptığı düzeltmelerde ise büyük bir fark var.” Kitabın, edebiyat tarihçisi Tahir Alangu’nun arşivinden çıktığını söyleyen Yeğin, satın alan kişinin ise bir kitap koleksiyoneri olduğunu kaydetti. Yeğin, yazarın Çığır kitabevi tarafından 1939’da yayınlanan ikinci hikâye kitabı olan eserin edebiyat tarihi açısından önemini vurguladı.
İKİ BÜYÜK SANATKÂRIN EBEDÎ DOSTLUĞU
Yeğin, müzayedede Mehmet Âkif Ersoy’un yakın dostu udi, bestekâr ve ressam Şerif Muhiddin Targan’a Osmanlı Türkçesi yazdığı 7 Temmuz 1934 tarihli mektubun da 40 bin liraya alıcı bulduğunu aktardı. Ersoy’un Mısır’da bulunduğu sırada kaleme aldığı düşünülen ve daha önce hiç yayımlanmayan mektup “Canım, iki gözüm yegâne medâr-ı mübahatım Şerif Muhiddin Beyefendi” hitabıyla başlıyor. Ersoy, İsmail Hakkı İzmirli, Abdülhak Hamid, İbnülemin Mahmud Kemal, Şerif Cafer Paşa, Mithat Cemal, Babanzâde Ahmet Naim, Şerif Fazıl Bey gibi isimlerden de söz ettiği mektubunda, sağlığında son yayınlanan eseri olan Safahat’ın yedinci kitabı ‘Gölgeler’den de bahsediyor. Kitaptaki ‘Sanatkâr’ şiiri hakkında ‘üstad-ı muazzam’ dediği Abdülhak Hamid’in düşüncelerini merak eden Akif, Targan’a şöyle yazıyor: “Üstad-ı muazzam Abdülhak Hamid Beyefendi’nin kemâl-i tazim iltifatlarına karşı nasıl arz-ı şükran edeceğimi bilemiyorum. Kemal-i tazim ve tahassurla mübarek ellerini öperim. Cenab-ı Hak afiyetlerini daim buyursun. Yine Maçka Palas’ta mı ikamet buyuruyorlar? Kendilerine takdim cüretinde bulunduğum yedinci kitapta acaba hoşlarına giden bir parçaya tesadüf buyurmuşlar mı? Bilhassa Sanatkâr manzumesi hakkındaki mütaalarına muttali olmayı pek arzu ederim.” Ersoy’un 1933’de Kahire’de basılan Gölgeler kitabını “Şarkın Tek Dâhî-i San‘atı Şerif Muhiddin Beyefendi’ye Hâtıra-i Ta‘zîm” sözleriyle Targan’a ithaf ettiği, ‘Sanatkar’ şiirinde de kendisinin sanatını anlattığı biliniyor. Targan’ın ise 1924 yılında tamamladığı Hüzzam Saz Semai’sini, “Hocam büyük şair Mehmet Âkif’e naçiz bir ithaf” sözleriyle Ersoy’a adadığı biliniyor. 1936’da vefat eden Ersoy, ömrünün son yıllarında da Targan ile yakın dostluğunu sürdürmüş ve mektuplaşmıştı.
ARAŞTIRMACILARIN BELGELERE İLGİSİ AZALDI
Yeğin’in, İstanbul Müzayede’nin artık bir geleneği haline gelen ve edebiyat dünyasına dair birçok önemli belgeyi ortaya çıkaran müzayedeye gösterilen ilgi üzerine şu değerlendirmesi ise dikkat çekici: “Bu çeşit müzayedeler sınırlı bir kitleye hitap ediyor. Daha çok koleksiyonerler ilgi gösteriyor. İlginç olan müzelerden pek talep olmaması bu tür belgelere. Pek ilgilenmiyorlar. Biz maraton koşuyoruz. Müzayedelerde ilginç şeylere karşı ilgi devam ediyor, ancak spesifik konulara ilginin azaldığını düşünüyorum ben. Şehir tarihi gibi spesifik konularla pek ilgilenilmiyorsa bu ilginç bir durum. Demek ki insanlar kitaptan uzaklaşmış. Artık daha az araştırma yapıldığını düşünüyorum. Eskiden araştırmacıların bu tür müzayedelere merakı çok daha fazlaydı.”