Tarih: 23.12.2024 19:25

Şahin Alpay, KARAR TV’de konuştu: Türkiye’de anı yazma geleneğimiz yok

Facebook Twitter Linked-in

karar.com'dan Umut Gör'ün, “konu ile ilgili” haberi…

Elif Çakır ve Yıldıray Oğur’un sunumuyla ekranlara gelen ‘Bi' Karar Ver’ programına Siyaset Bilimci/Yazar Şahin Alpay konuk oldu. Alpay, ‘Bir Hikâyem Var’ başlıklı anı kitabının ayrıntılarını Elif Çakır ve Yıldıray Oğur’a anlattı. Sosyalist düşünceyle başlayıp sosyal demokrasiye uzanan görüş farklılıklarının sebeplerini açıklayan Şahin Alpay, “İsveç’e gittiğimde Türkiye’deki bütün öğrendiklerimi ve düşündüklerimi gözden geçirme şansı buldum. Türkiye’ye dönerken de artık ‘Liberal sosyal demokrat’ inancına bağlanmıştım.” Dedi. Alpay, Doğu Perinçek’in başında bulunduğu TİİKP’e üye olma ve Filistin’e gidiş sürecindeki bilinmeyenleri de anlattı.

‘TÜRKİYE’DE ANI YAZMA GELENEĞİMİZ YOK’

Anı kitabı yazmanın toplumların geleceği açısından önemli olduğunu belirten Siyaset Bilimci/Yazar Şahin Alpay, Türkiye’de anı yazarlığına ağırlık verilmediğini söyledi, “Bence Türkiye’de anılarını yazması gereken çok insan var. Fakat yazmıyorlar. Yazanlar hep böyle çok önemli görevlerde bulunmuş insanlar oluyor. Fakat böyle bir sivil toplum içerisinde olup çok şeyler görmüş insanlar yazmıyor. Bunu ben öteden beri problem olarak görüyorum, o sebeple kendi anılarımı yazdım. Bence anı yazma geleneğimiz yok. Arkadaşlarım ‘kim uğraşacak şimdi anı yazmakla’ diye düşünüyor. Bu çok büyük bir hata. İsveç’te yaşadığım dönemde anı kitaplarının toplumun şekillenmesinde büyük bir öneminin olduğunu kavradım. Bizde de herkesi ilgilendiren tecrübelerden geçmiş insanların anılarını yazması gerektiğini düşünüyorum.” Dedi.

 

‘SOSYALİST GÖRÜŞLERLE ABD’DE TANIŞTIM’

Alpay, sosyalist görüşlerle ABD’de tanıştığını ifade ederek o dönemde Türkiye’nin sorunlarına dâhil rahatsızlık duymaya başladığını belirtti, “Robert Koleji’nde lise ikinci sınıfı okurken kazandığım burs sebebiyle ABD’ye gittim. En zengin eyaletlerden birinde bulunan okulda bir sene boyunca okudum. Bu sırada benim kaldığım kasabada beş tane üniversite vardı ve kitapçı dükkânları çok zengindi. Bu bir senede çok farklı tecrübeler edindim. Sosyalist görüşlerle de burada tanıştım. Das Kapital’i burada okuma şansına eriştim. Türkiye’ye döndükten sonra aklımda şu soru oluştu, ‘Nasıl oluyor da ABD bu kadar zengin ve özgürken benim ülkem niye bu kadar yoksul?’ bu soruyu sorduğumda cevap olarak şunu gördüm, o tarihler TİP'in kurulduğu, sosyalistlerin ortaya çıktığı bir dönemdi ve diyorlardı ki, ‘Biz(Türkiye) yoksul ve özgürlükten yoksunuz. Çünkü başta ABD emperyalizmi tarafından sömürülüyoruz. Kurtuluşun çaresi emperyalist rejimden kurtulmak ve sosyalist rejim kurmak’ diye tarif ediyorlardı.” Diye söyledi.

 

‘EVLENDİKTEN SONRA SOSYALİST DÜŞÜNCENİN İÇERİSİNE GİRDİM’

Ankara Üniversitesi SBF'ye giriş nedenlerini sıralayan Alpay, şunları kaydetti: "Eşimi çok sevdiğimden ve Türkiye’nin çalkantılı dönemlerden geçmesinden kaynaklı üniversiteyi ABD’de değil, Türkiye’de Ankara SBF’de okumaya karar verdim. Üniversitenin ilk iki yılında bütün uğraşım Fatma’nın(Eşi) sevgisini kazanmaktı. Onun için Türkiye’deki gelişmeleri uzaktan takip ediyordum. Zaten Hariciye’de görev almak istediğimden kaynaklı bir riske girmek istemiyordum. Fakat evlendikten sonra sosyalist düşüncelerin içerisinde girdim. O zamanlar bizim kafamızdaki sosyalizm, Kemalizm ile yeni yeni gelen Marksizm arasındaki bir şeydi, netlik yoktu. İlerleyen dönemde kendimi giderek ‘Türkiye’nin meseleleri nasıl çözülür’ sorusuna cevaplar çıkarmaya verdim."

 

‘DOĞU PERİNÇEK VE ARKADAŞLARI FİLİSTİN’E GİTMEMİ İSTEDİ’

Üniversite yıllarında Doğu Perinçek’in başında bulunduğu TİİKP’e üye olduğunu kayda geçiren Alpay, Filistin’e gidiş sürecini anlattı, “12 Mart sürecinde iki ateş arasında kalmıştım. Bir yandan eşime ve kızım Elvan’a büyük bir sevgiyle bağlıyım. Diğer yandan ise Türkiye’de askeri müdahale olmuş ve ben aranıyordum. Bu aranma sürecinde yakalanırsam uzun yıllar hapiste kalma ihtimalim vardı. O sıralarda Doğu Perinçek ve arkadaşları gelip dediler ki, ‘Şahin, biz parti kuruyoruz, adı Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi. Seni de bu partiye almak istiyoruz’ dediler. Önce düşündüm çünkü ciddi görüş ayrılıklarım vardı. Doğu Perinçek’le o hareketi birlikte başlatmıştık fakat ben ‘üç tane üniversite öğrencisi ve iki tane üniversite asistanı’ ile komünist partisi kurulacağına inanmıyordum. Ben ‘işçiler ve köylüler arasında komünistler çıkmadan parti olamaz’ diye düşünüyordum. Onun için uzak duruyordum fakat kötü bir durumda kalmıştım. Ne yapacağımı düşünürken bunlar dedi ki, ‘biz seni partiye alıyoruz ve Filistin’e göndereceğiz’ dediler. Doğu Perinçek’in benden kurtulmak adına bunu yaptığını düşünüyorum. Zaten galiba arkadaşlardan birine de bu durumu söylemiş. Bende tutuklanma tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştım. Üstelik Doğu Perinçek ve arkadaşlarıyla hapishane de yatacaktım. Bu çok zor bir işti benim için. Ben de "Filistin’e gider, duruma bakarım. Gerekirse oradaki koşulların sonucunda ne yapacağıma karar veririm diye düşündüm."

 

‘FİLİSTİN’DE 9 AY KALMAMA RAĞMEN ÇATIŞMAYA GİRMEDİK’

Filistin’de dramatik koşulların yaşandığına dikkat çeken Şahin Alpay, herhangi bir çatışmaya katılamadıklarını belirtti, “Bunun sonrasında Filistin’e giderek orada Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’nin kamplarında 9 ay kaldım. Gerilla eğitimleri gördüm. Nayif Havatme başındaydı o dönem. Halil Berktay, ‘Nayif Havatme’nin örgütüne gideceksin’ dediğinde ben de ‘Nayif Havatme troçkist değil mi, ne işimiz var’ diye sordum. O da bana ‘git oraya değiştirirsiniz onları ve bizim Maocu düşüncemizi aktarırsınız’ dedi. Biz gittiğimizde göğsünde Mao rozetleri olan bir sürü genç hapishanedeydi. Yani bayağı dramatik şeyler yaşadık. Ben iki ateş arasında kalmıştım. Hem devrim fikrine inanıyorum hem de karıma ve çocuğuma büyük bağlılık duyuyordum. Ne yapacağımı şaşırmıştım. Ve sonunda cephe komutanlarına gidip ‘ben İsrail’e karşı yapılacak ilk operasyona katılmak istiyorum’ dedim. Aklımda da ‘ben giderim ölürüm bu çıkmazın içerisinden kurtulurum’ fikri vardı. Nasıl izah edilir bilmiyorum ama benim kaldığım 9 ay boyunca hiç çatışma yaşanmadı. Bir tek Güney Lübnan’da çatışmanın eşiğine kadar geldim. O da olmadı ve ben İsrail’e karşı operasyona katılıp vefat etme imkânı bulamadım.” Diye konuştu.

0002146474001-1.jpg

 

‘RABİN DÖNEMİNDE UMUTLANMIŞTIK’

Filistin’de büyük bir trajedinin yaşandığının altını çizen Siyaset Bilimci Şahin Alpay, AK Parti’nin Filistin politikasına destek verdiğini söyledi, “Izak Rabin’in İsrail Başbakanı olduğu dönemde büyük bir ümit belirmişti Filistin konusunda. Çok umutluyduk. İsrail’e bir geziye de katılmıştım ve ortam bizi çok umutlandırmıştı. Fakat olmadı ve mevcut yönetim iktidara geldi. Her geçen gün Filistinlileri ortadan kaldırmaya yönelik bir politika izleniyor. İsrail, Hitler’in Yahudilere uyguladığını Filistinlileri yönelik yapıyor. Korkunç olanı da başta ABD olmak üzere batı dünyası sessiz kalıyor. Hakikaten adalet duygusu olan bir insanın katlanamayacağı bir durum. Maalesef Türkiye’de Araplara karşı kötü bir bakış var. Özellikle Kemalist çevrelerde uzak duruş var. Hatta İsrail’e daha yakın bir duruş var. Bu durum son derece rencide ediyor beni kendi ülkem adına. Çünkü çok büyük bir trajedi yaşanıyor Filistin’de. Türkiye’nin elinden ne geliyorsa yapması gerektiğini düşünüyorum. Bu sebeple hemen her konuda AK Parti’nin izlediği politikaların muhalifi olsam da Filistin konusunda destekliyorum.”

 

‘İSVEÇ’TE LİBERAL SOSYAL DEMOKRAT OLDUM’

Alpay son olarak İsveç’te yaşadığı fikir değişiminin sebeplerini de sıraladı, “Filistin'de kaldığım 9 ayın sonrasında Türkiye’ye dönünce devrim fikirlerine inansam da kafamı dinlemem gerektiğini düşündüm. Abim vasıtasıyla pasaport bularak İsveç’e gittim. İsveç’te doktora yaparken kafam açıldı ve her şeye daha özgür bakmaya başladım. Öte yandan önüme pek çok farklı imkân açıldı. Türkiye’deki bütün öğrendiklerimi ve düşündüklerimi gözden geçirme şansı buldum. Ve İsveç’ten Türkiye’ye dönerken artık ben ‘liberal sosyal demokrat’ inancına bağlanmıştım. Ben ancak bir özgürlükçü düzen içerisinde insanların düşünceleri serbestçe ifade etme hakkına sahip olacağına ve insanların bir piyasa ekonomisi içinde çalışarak refahlarını sağlayan bir rejimin kurulmasının yolunun kusursuz olmasa da buradan geçtiğini düşünmeye başladım.” Dedi.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —