Geçtiğimiz Cuma, 11 Eylül 2001 günü Dünya Ticaret Merkezi’ne (İkiz Kuleler) yolcu uçakları ile yapılan terör saldırılarının 19. Yıldönümü idi. Genel kabul, olanları terör olarak tanımlasa da Amerika Birleşik Devletleri (ABD) içinde dahi tartışmalar bugün olmuş hâlâ bitmedi. Kimi ciddi çevrelere göre o saldırılar, ABD’nin dış siyasetini belirlemek ve “Tanrı’yı Kıyamete Zorlamak” isteyenler tarafından organize edildi. Onlar bu iddiaları dile getirmeye ısrarla devam ediyorlar. Tartışmalar öyle kolay bitecek gibi de değil.
Bilindiği gibi 11 Eylül günü İkiz Kuleler’de, resmi rakamlara göre 3 bin insan hayatını kaybetti. Amerika’nın imajı büyük kayba uğradı. Amerika o saldırıları gerekçe göstererek Afganistan ve Irak’ı işgal etti. Hem içerde hem de dışarıda farklı bir Amerika ortaya çıktı.
Dönemin ABD Başkanı George W. Bush “Haçlı Seferi” çıkışı yaptı. Hatta o dönem Filistin Dışişleri Bakanı olan aynı zamanda başmüzakerecilik görevini de yürüten Nebil Şaat, Irak’ın işgalinden 4 ay sonra Mısır’ın Sharm el Sheik Beldesi’nde görüştükleri Bush’un kendilerine; “Tanrı bana, ‘George! Git, Afganistan’daki teröristlerle savaş’ dedi, gittim. ‘George! Irak’taki despotluğu bitir’ dedi, bitirdim. Şimdi de Tanrı’nın bana, ‘Git Filistinlilere devlet kur, İsraillilerin güvenliğini sağla, Ortadoğu’ya barış getir’ dediğini hissediyorum. Tanrı’nın izniyle dediklerini yapacağım” dediğini iddia etmişti (https://www.dunyabulteni.net/arsiv/bush-isgal-icin-ilahi-emir-almis-h915.html). Yine dönemin İngiltere Başbakanı ve bu işgallerde onun en önemli destekçisi olan Anthony Charles Lynton Blair de aslında Bush’tan farklı değildi. Temmuz 2002’de George W. Bush’a gönderdiği mektupta, “Ne olursa olsun, seninleyim” diye yazdığı yıllar sonra, ülkesinde Irak işgalini sorgulayan Chilcot Raporu ile ortaya çıkmıştı.
Tony Blair “kitle imha silahlarının varlığından emin olmadan” Bush’a şartsız destek vermekle suçlanmış ve İngiliz askerlerinin ölümünden sorumlu tutulmuştu. Irak’ta kitle imha silahlarının olmadığı ortaya çıkınca da özür dilemek zorunda kalmıştı (https://www.haberturk.com/dunya/haber/1263654-ingiltereden-yillar-sonra-irak-itirafi).
Bütün bunlarla birlikte gelelim işgal sonrası idam edilen Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin’in kehanetine. Bendeniz bu haberi Habertürk’ten Kürşat Oğuz’un gazeteci Benan Kepsutlu ile yaptığı röportajda okumuştum. B. Kepsutlu 2005 yılından itibaren yaptığı haberlerin arşivlerini saklamış ve yıllar sonra o tarihlerde yaşananlarla ilgili önemli ipuçları böylece ortaya çıkmış. Bunları da “Arşivde Saklı Kalan İtiraflar” adıyla kitaplaştırmış. Kepsutlu’ya göre Saddam, “ABD’nin ilk bombası Irak’a düştükten sonra hiçbir şey, Ortadoğu için de ABD için de aynı olmayacak” şeklinde bir ifade kullanmış (https://www.haberturk.com/yazarlar/kursad-oguz/2533246-saddamin-kehaneti-gercek-oldu).
Tabi Saddam yönetimindeki Irak bu yazının konusu değil. O yüzden o konu ile ilgili değerlendirmeleri başka bir zamana bırakarak şunu söyleyebiliriz; gerçekten de o tarihten sonra hiçbir şey bu bölgede eskisi gibi olmadı. Bir Saddam gitti ama binlerce Saddam geldi. Türkiye bütün olanlardan doğrudan etkilendi ve düne göre daha güvenli bir durumda da değil. Irak’ta en az 2 milyon insan hayatını kaybetti. Bugün kimse artık yekpare bir Irak’tan bahsedemiyor. Ardından Arap Baharı süreci ile Suriye de aynı Irak’ın akıbetine uğratıldı.
Diğer taraftan tam da 11 Eylül’ün yıldönümüne denk gelen hem de bu günlerde, başka bir haber daha ajanslara düştü. ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo Katar’ın başkenti Doha’da Afgan heyeti, Taliban’ın Siyasi İşler Bürosu Başkanı Molla Birader ve beraberindeki Taliban heyeti ile görüşmüş. ABD Savunma Bakanı Mark Esper de Pompeo’nun görüşmeleriyle ilgili, “Barış müzakerelerinin başlaması Afgan barış sürecinde tarihi bir andır ve Başkan Trump’ın Güney Asya Stratejisi’ni ileri taşımak için önemli bir adımdır” demiş. Yani merkezde hep Amerika’nın çıkarları var. İşgalmiş, barışmış bunların hepsi bu çıkarları korumak için yapılıyor.
Sonuç olarak şunları ifade edebiliriz; 11 Eylül’ün üzerinden tam 19 yıl geçti. İçinde Saddam’ın sözlerinde olduğu gibi önemli öngörüleri de barındıran birçok “kehanet” gerçekleşti. “Amerika’nın ilk bombası Irak’a düştüğünden” beri bölge olarak her geçen gün batağa daha fazla saplanıyoruz. O günden beri “Bağdat’ın Basra’nın telli turnalarından” gelen haberler hiç iç açıcı değil. Akıllar başa alınamazsa daha da kötü haberler duymaya devam edeceğiz.