Soğuk Savaş sonrasının ilk kurban seçilen topluluklarının başında Boşnak kardeşlerimiz gelir. Yugoslavya’nın dağılmasının ardından Balkanlar’da Sırpların soykırım girişimlerine maruz kalan Boşnaklar, 1990’ların ortalarına kadar çileli ve onurlu bir vatan mücadelesi verdiler. Srebrenitsa, Hollandalı BM askerlerinin desteğiyle Sırpların soykırımlarının bir delili olarak hala zihinlerdeki yerini korumaya devam ediyor. Bugün her ne kadar Bosna’da sessizlik hâkimse de aslında bıçak sırtı durum varlığını muhafaza ediyor desek yanlış bir şey söylemiş olmayız. Son olarak Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un Belgrad ziyareti eski defterlerin tekrar açılmasına sebep oldu. Dayton Barış Anlaşması’nın 25. yıldönümünde Bosna-Hersek’e giden Lavrov Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyi’nin Sırp üyesi Milorad Dodik ile görüştü ama görüşmede olması gerektiği halde Bosna bayrağı yoktu. Bu durum Boşnaklar tarafından protesto edildi. Bayrak krizi ziyareti gölgeledi derken, Lavrov buna rahmet okutacak başka bir şey yaptı. Bosna-Hersek’ten ayrılırken uçağa girişte Sırpların çetnik selamını verdi. Lavrov’un bu tavrının sadece diplomatik nezaketsizlik ile açıklanmayacak derecede tarihsel geçmişi var. Lavrov gibi kurt bir politikacının bunu planlı yaptığı konusundaki görüşler ağırlıkta. Hem barış anlaşmasının yıldönümünde oraya gideceksiniz, hem de çetnik selamı ile oradan ayrılacaksınız. Bu selam Rusya’nın Panslavizm politikasına atıf yaptığı şeklinde yorumlandı.
Diğer taraftan emekli amiral Cem Gürdeniz geçtiğimiz Pazar günü Bosna Hersek ile ilgili çok önemli uyarılar içeren bir yazı kaleme aldı. Bosna’nın denize çıkış kapısının kapatılmak istendiğini belirten bu yazının bazı detaylarını sizlerle paylaşmak isterim.
Emekli Amiral Gürdeniz, rahmetli Aliya Izzetbegoviç’in stratejik akılla hareket edip, Adriyatik kıyısında 12 mil (20 km.) kıyı şeridine sahip olan Neum şehrini muhataplarını ikna ederek Bosna sınırları içinde tuttuğunu belirtiyor. Aynı zamanda Neum şehrinin önemini anlatırken de, “Hırvat karasularından geçilmek zorunda kalınsa da Bosna Hersek’i Akdeniz’e, okyanuslara ve en önemlisi deniz üzerinden Türkiye’ye bağlıyor” diyerek şehrin Bosna için ne denli önemli olduğunu ortaya koyuyor.
Geliniz yine aynı yazıdan bazı alıntılarla bu önemi ifade etmeye çalışayım.
2013 yılında AB üyesi olan Hırvatistan, doğal olarak Schengen kurallarına tabi. Neum şehri de bir koridor olarak Hırvatistan’ı ikiye bölüyor. Bu durumda Hırvatlar iki kez sınırda pasaport kontrolüne girmek zorunda kalıyorlar. Bunu gören Avrupa Birliği (AB) bir köprü projesi ile Hırvatistan’ın bölünmüşlüğüne son vermek istemiş ve 2400 metre uzunluğundaki Pelijesac Köprüsü’nü inşa etmeyi kararlaştırmış. 2007 yılında projeye başlamışlar ancak 420 milyon Euro’luk kaynağı bulamayınca durdurmuşlar. 2016 yılında AB 370 milyon Euro kaynağı aktarınca köprü inşaatı tekrar başlamış. 2022 yılında ise bitmesi hedefleniyormuş.
Peki, Neum şehri bugün hangi tehditle karşı karşıya?
Cem Gürdeniz köprünün Bosna Hersek’in açık denize tek çıkışı olan Peljesac yarımadasının kuzeyini fiziki olarak kapattığını ve savaş durumunda köprü yıkıldığı takdirde ayakların oluşturduğu adacıklar üzerinden deniz trafiğinin tamamen durması gibi bir tehlike oluşturduğunu söylüyor. Bu arada köprü 55 metre yükseklikte olacakmış. Bu yükseklik ticaret ve savaş gemileri için kabul edilebilir bir yükseklikmiş. Ancak Cem Gürdeniz Bey 60 metrenin üstündeki konteynır ve cruise gemilerinin de düşünülmesi gerektiğini ifade ediyor.
Ayrıca İtalya yakın zamanda Hırvatistan ve Slovenya ile Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) anlaşması yapacakmış. Bu durumda Bosna Hersek’in balıkçılık faaliyetleri yürütmesinin bile mümkün olmayacağı söyleniyor. Emekli Amiral Gürdeniz; “Bu nedenle Hırvatistan’ın İtalya ile MEB sınırlandırma anlaşması yapma sürecinde bu denize Neum üzerinden çıkma hakkı olan Bosna Hersek’in de çıkarlarının korunması gerekir. Ayrıca, Hırvatistan, Peljesac Körfezi sularında Bosna Hersek ile karasularını sınırlandırma anlaşmasını bir an önce imzalamalıdır” diyor.
Sonuç olarak şunları ifade edebiliriz. Bosna Hersek’teki hem Rusya’nın hem de AB’nin bu girişimlerine karşı kayıtsız kalınmamalıdır. İki kıskaç arasında çıkış bulamayan bir Bosna Türkiye’nin Balkanlardaki pozisyonuna da büyük zararlar verebilir. Bosna’yı bu kuşatmalardan kurtaracak olan da Türkiye’den başkası değildir.
Not: Cem Gürdeniz yazısı için bkz. https://www.veryansintv.com/bosna-hersek-ve-akdenize-cikis