İdlip’te bir konvoyumuzun Suriye topçularınca hedef alınması askerlerimizin, birlikte çalıştıkları sivillerin ölümüne ve yaralanmasına yol açtı, buna karşılık verilmesi sonucunda da Suriye tarafı zarar gördü. 9 yıldır süren Suriye iç savaşında Türkiye ve Suriye bir kez daha ciddi bir çatışmanın eşiğine geldi. Hatırlanacağı gibi 22Haziran 2012’de Suriye uçağımızı vurmuş, 23 Mart 2014’de de biz bir Suriye uçağını düşürmüştük.
Türkiye destek verdiği muhalefet aracılığıyla Suriye savaşına taraf olsa da bilinçli bir şekilde çatışmalara doğrudan katılmamış, IŞİD ve PYD/PKK’ya karşı düzenlediği sınır ötesi operasyonlarla yetinmişti. İki ülke silahlı kuvvetleri arasında çıkan çatışma ve gerilimler sınırlı kalmış, karşılık misliyle verilmişti. Ayrıca Türkiye Astana ve bir ölçüde Cenevre süreçleri vasıtasıyla sorun kadar çözümün de parçası olmaya gayret etmişti.
***
Ben bu tavrın değişmeyeceğini, Türkiye’nin Suriye savaşına girmek istemediğini, iki ülke arasında tırmanabilecek olan çatışmaların durdurulmasını Rusya’dan beklediğini düşünüyorum. Eğer aksi olsaydı tepki çok daha şiddetli olur, rejimin askeri konvoyumuza saldırması fırsat olarak değerlendirilirdi. Rusya’dan üstüne düşen sorumlulukları yerine getirmesi istenmezdi.
Umarız hem Rusya, hem de Suriye Türkiye’nin verdiği mesajı doğru okur ve sorun daha fazla tırmanmadan durdurulur. Anlamaları gerekiyor ki Türkiye’nin ne daha fazla sığınmacıyı kucaklayacak potansiyeli var, ne de askeri yöntemin siyasi çözüm yerine ikame edilmesine razı olma isteği. Üstelik ABD ve PYD söz konusu olduğunda genel anlamıyla çıkarlar ve beklentiler de örtüşüyor.
Rusya ve Suriye Türkiye’yi tabii ki zorlayabilirler. Hava sahasını kapatabilirler. Türkiye’nin etkin kontrolü altında bulunan bölgelere karşı daha fazla baskı uygulayabilirler. PYD’ye daha çok destek verebilirler. Hatta isterlerse Türkiye’yi Suriye’den siyasi çözüm olmadan çıkmak zorunda bırakabilirler. Türkiye’nin Rusya ile savaşa girme diye bir lüksü yok. Eylül 2015’de Rusya Suriye sorununa doğrudan müdahil olmaya karar verdiğinde dengeler zaten değişmişti.
Ama Türkiye’nin de Rusya’ya karşı kullanabileceği kozları var. Rusya zaman zaman unutsa da Türkiye onlar için önemli bir ülke. Çok zorlarlarsa Ankara enerjide bağımlılığın tek taraflı olmadığını hatırlatabilir. Ukrayna ile geliştirilen ilişkiler çok daha derin bir boyut kazanabilir. Üyesi olduğu ittifakın ileri karakolu olmayı tekrar kabullenip Rus çıkarlarını tehdit eder adımlar atabilir.
Türkiye Ukrayna’da toprak bütünlüğünü boşuna vurgulamıyor, Gürcistan’ın NATO’ya alınmasını Rusya’ya hoşluk olsun diye desteklemiyor. Mecbur bırakılırsa Boğazlar kozunu da masaya sürebilir, Rusya’nın güvenlik çıkarlarını tehdit edecek siyasi ve diplomatik adımları atabilir. Rusya’nın hava savunmasının önemli bir ayağını kendisine emanet eden Türkiye’ye zeminde mesaj verme alışkanlığından vazgeçmesi gerekiyor.
***
İki ülkenin çıkarları doğal olarak her alanda örtüşmüyor. Fakat ilişkilerin sürmesi, dostluk- hasımlık ibresinin mümkün olduğunca dostluktan yana durması iki ülkenin de yararına. Rusya da Türkiye için önemli bir ülke. Ekonomik açıdan da, siyasi açıdan da, askeri açıdan da. ABD ilişkilerinde çok güvenilir olmasa da bir dayanak noktası. Turistine, yatırımına, yüksek teknolojisine, domates alımına ihtiyacımız var.
Ancak onların da bize, Türkiye’ye ihtiyacı var. Yine de bu olaylardan ders çıkartmamız, güvenliğimizi hiçbir devlete gözü kapalı emanet edemeyeceğimizi anlamamız şart. Bana öyle geliyor ki dengeleri sürdürmemiz, Avrupa’ya yeniden yakınlaşmamız, Libya’da olduğu gibi blok içi çatlaklardan yararlanmamız, ABD ile ilişkilerimizi normalleştirmek ve dünyadaki algımızı, dolayısıyla da kendimizi değiştirmek için çalışmamız gerekiyor…