Rusya çökecek mi yoksa yeniden güçlenerek mi karşımıza çıkacak?

ANALİZ ETTİ...

Rusya çökecek mi yoksa yeniden güçlenerek mi karşımıza çıkacak?

Kırım’la Rusya’yı bağlayan köprü ve şimdi de demiryolu hattı bağlantısı, şunu teyit etmekte. Rusya hedeflerinden zerre kadar geri adım atma niyetini taşımamakta.

Açık olarak Putin “yeni Rusya” kavramını, tüm ekonomik tehditlere ve ciddi anlamda ekonomik sorunlara rağmen değiştirmeyi planlamakta. Putin; “Çarlık Rusya’sı” kavramını masaya getirtmekle, esasında büyük imparatorluk kurmak istemediği açıktır. Peki, kendince neden bu kadar geniş çaplı hedef belirlemekte?

Evvela, Rusya daha geniş hedef belirlemekle, Sovyet dönemindeki ilk halkasını geri “kendine bağlarcasına” döndürmek istemekte. Yani eski Sovyet Cumhuriyetleri, Putin’in esas ve şimdiki hedefidir. Bu durumda Çarlık Rusya’sı hedefi, ilk etapta ilk çevreyi belirlemek içindir. Zaten bu kadar büyük topraklar ve geniş sınırlar, Rusya’nın tek başına kaldıramayacağı durumdur, şimdiki ekonomik durumları da dikkate alırsak! İkincisi, Rusya kendini zaman zaman “Asya” belirlese de, esasında kendini “Avrupa’nın parçası” olarak yorumlamakta. Bu sebeple Rusya’nın; Asya’da güçlenerek, Orta Doğu’da kendinden bahsettirerek, Avrupa’daki eski Çarlık dönemindeki yerine dönüş sağlamayı hedeflemekte. Bunun yolunun Asya’daki varlığı ve gücü olduğunu göz ardı etmemekte yarar vardır. Orta Doğu’daki geldiği nokta, Rusya’yı Almanya ve Fransa ile yeniden muhatap ettirdi. Ukrayna konusunda sert tutum sergileyen Almanya, Rusya ile konuşma anlaşma yolunu tercih etti. Dolayısıyla Ukrayna ile Rusya’nın masaya getirilmesi, Rusya’nın Akdeniz’deki Suriye, Libya ve tam olarak Şarktaki varlığı ile pekiştiği nettir.

Ukrayna, Rusya ile doğalgaz konusunda transit geçit ve Avrupa’ya Rus doğalgazının taşınması yolunda, Almanya ve Fransa’nın inisiyatiflerine olumlu bakarak, Rusya ile masaya oturmayı ve anlaşmayı tercih ediyor. Belki de zoraki ama konjonktür bu duruma iteklemekte!

Putin şimdiden 2024’de aday olup olmamasını, başka adayla seçime gidip gitmeyeceğini, toplumun sorgulaması için devreye soktu. Gerçi baktığımızda çekilmek gibi bir tutumunun olmadığını görmemiz mümkündür. Lakin buna rağmen artık şunu yapmakta toplumun tartışmasına kapı açarak aleyhte ve lehte olan herkesi konuşmaya itmekle, kendinin değil toplumun nasıl karar vereceğini beklemekte olduğunu da görebiliyoruz.

Kırım meselesi, her ne kadar Rusya’ya ambargolara tabi tutulmasına kapı açsa da, Rusya Kırım’ı kendine fiili olarak ekonomik bağlama yolundan vazgeçmeyeceğini de göstermekte.

Amerikan Başkanı Trump’ın Putin’le bir kaç gün önce telefon görüşmesi ılımlı ve olumlu konuşma motifi, Rusya ile ABD arasındaki buzların tam erimemesine rağmen, Rusya’nın nihai hedefinin ABD ile anlaşmak olduğunu görmemiz şarttır.

İngiltere Başbakanı Boris Johnson’un, Rusya’nın unvanına dediği sert sözlerin ardından özür dilemesi ve Rusya adresine yumuşak ifadeler kullanması da, farklı boyuta geçileceği sinyalini bize vermekte.

Rusya’da yabancı yatırım listesinde ilk sırada 22 milyar dolar yatırımla İngiltere’nin durduğunu düşündüğümüzde, orta ve uzun vadede Rusya-İngiltere ilişkilerinin nasıl şekilleneceğini düşünmeden edemeyiz.

Bir tarafta İngiltere, Londra-Pekin hattını benimsemiş gözüküyor. Diğer yanda orta ve uzun vadede Rusya’nın Çin’le sorunlarının olacağı açıktır. Bu durumda Çin’i kafaya takmış ABD’nin, “Putin Rusya’sı ile anlaşma durumu olabilir mi” sorusunu da vermeden geçemedim!

Bu ortamda uzun vadede Rusya’yı yeniden çöküşe sürüklemek isteyen küresel aklın, Rusya’nın geldiği noktada kendinden bahsettiren konumu ile nasıl bir strateji izleyeceğini görebilmek anlamlıdır. İngiltere’nin hiç çıkmadığı Orta Doğu’da yeniden esas aktör olma çabası, Rusya’nın Avrupa’da kendini konumlandırmak isteğinin, Orta Doğu’daki gücü ile pekişmesinin nasıl bir gelecek tablosu önümüze çıkaracağı, şimdiden bizi düşündürmelidir!