Tarih: 08.01.2019 10:38

Rusya-Ukrayna-Türkiye Ekseninde Kilise Savaşları

Facebook Twitter Linked-in

Bilindiği gibi Rusya-Ukrayna arasında yaşanan siyasi kriz Rusya´nın Kırım´ı işgaliyle birlikte zirve yapmıştı. Aslında krizin su yüzüne çıkması Sovyetler Birliği´nin dağılma sürecine kadar gider. NATO´nun genişleme stratejilerinden tutunuz da, AB´nin büyüme hedeflerine kadar birçok başlıkta Ukrayna, Batı dünyası ile Rusya arasında her zaman problem oldu.

2000´li yılların başında yaşanan Turuncu Devrim dâhil bütün olayların arka planında da yine bu çekişme vardı. Şimdi uzun zamandır var olan sorun daha da derinlere indi. Siyasi krizin yanında teolojik kriz de resmen zirve yaptı. Fener Rum Patriği Bartholomeos yetkili-yetkisiz tartışmaları arasında Ukrayna Ortodoks Kilisesi´nin bağımsızlığını tanıdı.

Hem de Ukrayna Devlet Başkanı Petro Poroşenko da bu imza törenine katıldı. 

Peki, bu karar ne anlama geliyor? Türkiye bu olaya nasıl yaklaşıyor ve bu gelişmenin olası sonuçları neler olabilir sorularına birlikte cevap bulmaya çalışalım.

 

 

 

Öncelikle Rusya ve Ukrayna kiliseleri arasındaki sorunun tarihi boyutlarına bir göz atalım.

Slav ırkına mensup kavimler Ukrayna topraklarına 5. yüzyılın sonlarına doğru yerleşti.

Kiev 882-1132 yılları arasında Beyaz Rusya, Rusya ve Ukrayna´nın atası sayılan Kiev Knezliği´nin başkenti idi. Prens 1. Vladimir 988 yılında Hıristiyanlığı kabul ederek devlet dini haline getirdi. Uzun yıllar Polonya ve Avusturya-Macaristan´ın kontrolünde olan Ukrayna

  1. Dünya Savaşı sırasında Rusya ve Avusturya-Macaristan arasında paylaşım savaşlarına sebep oldu. 1991 yılı sonrası Sovyetlerin dağılması ile birlikte Ukrayna Ortodoksları 3 kiliseye ayrılmıştı. Bunlardan birincisi 16. yüzyıldan itibaren Moskova Patrikhanesi´ne bağlı Kiev Metropolitliği idi. Rusya´yı tanımayan milliyetçiler ise Kiev Patrikhanesi ve Ukrayna Otesefal Ortodoks Kilisesi´ni kurmuştu. Bu ayrışmanın ana gerekçesi Ukrayna´nın içinde bulunduğu kimlik sorunu ile beraber öteden beri gelen Rus karşıtlığı idi. Rusya´ya karşı, Batı´ya yakın olmak gibi bir tavır kiliseler arasındaki ayrışmayı da beraberinde getirdi. Aslında kilise merkezli ayrışmayı dinde yorum farklarının ötesinde siyasi bir tavır olarak değerlendirmek daha doğru olur. Bunun yanında Putin´in Kırım´ı işgali de bir anlamda Kiev Metropolitliği üzerinden hem dini hem de siyasi hegemonya gösterisiydi. Rusya zaten öteden beri Ukrayna´nın kendisinden kopması ile beraber Ortodoks dünyadaki liderliğinin tartışmaya açılacağını ve 40 milyon gibi bir nüfusun ayrılmasının her alanda kendisini olumsuz etkileyeceğini düşünüyor.

Rusya ve Ukrayna arasındaki kilise savaşlarının bir ayağı da Fener Rum Patrikhanesi üzerinden Türkiye oldu. Bu gelişme ekümeniklik tartışmasını yeniden gündeme taşıdı.  Bilindiği gibi Türkiye Patrik Bartholomeos´uekümenik olarak tanımadığı gibi böyle bir şeyi de bağımsızlığına ve Lozan Anlaşması´na müdahale olarak değerlendiriyor. Ancak bu imza bir açıdan ilan edilmemiş bir ekümenikliktir. Türkiye-Rusya ilişkileri bahar havası yaşarken böyle bir gelişmenin olmasına karşı Türkiye´nin nasıl bir tepki vereceği henüz belli değil. Rusya´nın Türkiye´ye bakışında bir değişiklik olacak mı onu da zaman içinde göreceğiz.

Ortadoğu´daki gelişmeler üzerinden Rusya ile yakınlaşan, Kırım konusunda ise Ukrayna ile aynı noktada buluşan Türkiye hem Rusya hem de Ukrayna ile ilişkilerini bozmak istemiyor. Ancak Türkiye´nin kendi egemenliğini tehdit eden bu imza ile ilgili bir şey söyleme zorunluluğu var. Kiliselerin kendi aralarında hangi çatışma içinde olduklarının ötesinde, bu durumda Türkiye´nin kazancı ve kaybı ne olacak sorusu bizi daha çok ilgilendirmesi gerekmez mi?

Not: Bu yazıda tarihi süreç konusunda Anadolu Gençlik Derneği-UGSAM Araştırma Merkezi´nin çalışmasından istifade edilmiştir.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —