Ukrayna krizi, İran’a yönelik yaptırımlar, Çin’in dünya ticaret konseptini değiştirmeye aday Kuşak ve Yol Projesi derken gündemimize yeni bir kavram girdi; çok kutuplu dünyanın yükselişi…
Peki, bu yeni kavramın en önemli ayaklarından Rusya ve İran birbirlerine nasıl bakıyor, birbirlerinden ne bekliyor?
Bütün bunları ve daha fazlasını Rusya-İran ilişkilerinin seyrinde etkili isimlerden biri olan Profesör Vladimir Belov ile konuştuk. Farsça bilen ve İran’ı birçok kez ziyaret eden Belov Suriye, Türkiye, Mısır ve Afganistan’ı da yakın izliyor.
Vladimir Below
Rusya’nın ve İran’ın dış politikalarında benzerlikler var ancak tamamen örtüştükleri söylenemez. İki ülke ilişkilerini anlayabilmemiz için neler söylersiniz?
20.inci yüzyılın başından itibaren Rusya ve İran siyasi tarihleri açısından birçok benzerlik var. Bugün de yine benzer süreçlerin etkisiyle iki ülke kendilerini birbirlerine yakın hissediyor.
Sanırım 2014 yılıydı, Rusya Uluslararası İlişkiler Konseyi’nde uluslararası ilişkilerden sorumluydum. Rusya-İran ilişkilerine dair bir rapor hazırlamamız gerekiyordu. Bu, (Rusya-İran) ikili ilişkilerinin kamuya duyurulduğu ve yayınlandığı ilk girişimdi. Rusya-İran ilişkisini dikkatli ortaklık (wary partnership) olarak tanımlamıştık, başka türlü tanımlanabilmesi mümkün değildi. İran tarafı bizimle işbirliği arayışındaydı. Biz de 2013’te İran’ı da kapsayan doğuya yönelik politikalar eğilimi sebebiyle bu çerçevede ilerlememizin iyi olacağına inanıyorduk.
2014 öncesinde Rusya-İran ilişkileri nasıldı?
1941-1979 arasındaki, İran’da Şah rejimi vardı, bu 40-50 yıllık dönemde 65 tane büyük ekonomik projemiz vardı İran’da. 1979’dan sonra sadece bir tane büyük projemiz vardı; Buşehr nükleer santrali. İkili ilişkilerde birçok sorunun olduğu bir dönemdi.
İlişkiler neden kötüydü?
Rusya’nın kendisini yeniden yapılandırdığı o uzun süreç sebebiyle. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin çöktüğü 90’lar ülkemiz için çok zor yıllardı. Ayrıca dış politikanın da restore edilmesi gerekiyordu. 2000’den sonra Başkan Putin’in yönetime gelmesiyle Rusya Federasyonu dış politika konusunda öncesine göre daha bağımsız olmaya başladı. Ekonomimiz daha güçlü hale geldi.
Ayrıca 1990’larda (başka ülkelerle ticari ilişkileri sağlayacak) pazar ekonomisine uygun bir ekonomimiz yoktu ancak kapitalist tarza geçiş konusunda birkaç girişim oldu. 1992 veya 1993’te Rusya’da kredi kartı almak istediğimde ilk soru “Kredi kartı ne?” oluyordu. Bankalarımızın kredi sistemine dair bilgisi yoktu.
Bizim için (SSCB çöktükten sonra) çok yeni bir dünya, ekonomi açısından yeni bir rota vardı. Ülke içinde birçok sorun vardı ve SSCB dönemindeki gibi her yerde olup, her şeyi idare etmek mümkün değildi. Hindistan’dan İran’a her yerden çekildik. Bu, madalyonun bir yüzü.
Öteki yüzünde ise elbette (İran) İslam Cumhuriyeti’nin ilkeleri çerçevesinde İran’ın ekonomi politikaları kendine dayanıyordu. Yani kendi üretimimizi kendimiz yapmalıyız ilkesi vardı. 90’larda yani (1980-1988 yılları arasındaki) İran-Irak savaşından dolayı İran ekonomisi çok ciddi darbe almış durumdaydı.
Yani 90’larda Rusya ve İran bir kez daha benzer dönemler yaşamaya başladı: kendi ekonomilerini yeniden inşa etme girişimini başlattılar.
1995 yılında İran ile stratejik iş birliği ihtimallerini konuşmaya başlamıştık. Bunun ardından Buşehr’de nükleer santral inşasına dair anlaşma yapıldı ancak bir takım engelleyici şartlar sebebiyle bu iş birliğinin genişletilmesi girişiminin devamı gelmedi.
İran iş birliği yapacağı tarafları kendisi seçmek isteyen bir ülke ki, birçok İranlı o dönemlere ilişkin olarak “iki ülke arasında güven yoktu” diyor. İki ülke arasında stratejik iş birliği ihtimallerine dair ilk resmi duyuru 2009’da Hazar Denizi’ne Komşu Ülkeler Zirvesi’nde geldi. İran-Rusya ilişkilerinin her açıdan geliştirileceği ve 200 milyar dolar hacimli ekonomik iş birliği yapılacağı açıklandı. O zamanlar Rusya-İran ticaret hacmi 1 milyar dolar civarındaydı. Bugün 4.1 milyar dolara yakın.
Sonrasında İran atom enerjisi çalışmalarına bağlı olarak yaptırımlar dönemi geldi. 2015’te Rusya da İran ile Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu arasındaki anlaşmanın taraflarından biriydi. Anlaşmadan sonra İran, Avrupa Birliği ülkeleri ile iş birliği fırsatlarını değerlendirmek istedi. 2018’de Trump bu anlaşmadan çekildiklerini açıkladı ve İran’a yönelik yaptırımlar geri geldi.
2014’te Kırım meselesinden dolayı Rusya’ya yönelik yaptırımlar vardı. Rusya ve İran bir kez daha kendilerini aynı pozisyonda buldu.
Putin ve Reisi - Tahran Zirvesi Temmuz 2022
Yaptırımlar ve uluslararası izolasyon Rusya-İran ilişkilerinin temel motivasyonu gibi görünüyor.
Evet muhtemelen iki taraf da “aynı gemideyiz” diye düşünüyor olabilir.
(2022 Tahran’daki Astana Zirvesi) 19 Haziran’da Putin’in Tahran’a yaptığı ziyaret iki ülke arasındaki ilişkilerin karakterini göstermesi açısından çok önemli. Putin Astana görüşmeleri çerçevesinde Suriye meselesi gündemiyle Türk ve İran liderleri ile görüşmek üzere İran’a gitmişti. Hem de İran Ruhani lideri Hamaney ile görüştü.
İki ülke gelecek 20 yılı kapsayan stratejik bir anlaşma yapmaya hazırlanıyor bence. Sanırım diplomasimizde ilk kez ileriye dönük bu kadar uzun dönemi kapsayan bir anlaşma yapılacak ki, anlaşma alışıldık komşu ülkeler arasındaki ikili ilişkiler gibi amaçlarla olmayacak. Petrol ve petrol rafinerileri konusunda iş birliklerini de kapsayan bir iş birliği…
İran batının uyguladığı izolasyon sebebiyle ileri teknoloji ihtiyaçlarını temin edemiyor. İki ülke ilişkilerine dair yapılan açıklamalarda öncelikli iş birliği alanlarının başında ileri teknoloji geliyor. İran kendine yeten, bağımsız ekonomiye sahip olmak için her açıdan ve her alanda ekonomisini güçlendirmeye çalışıyor.
İran’ın farmakoloji başta olmak üzere bazı alanlarda çok iyi başarıları var. İran ile suya dayalı enerji, hava ve uzay çalışmaları, askeri sanayi gibi birçok alanda karşılıklı olarak hem teknoloji hem de tecrübe paylaşabiliriz.
Matruşkayı biliyor musunuz? Şu an iki ülke arasında henüz stratejik iş birliği yok ancak iki ülkenin de yönetici elitleri arasında ikili ilişkilerin stratejik iş birliği seviyesine taşınması konusunda konsensüs var. Bu ilk matruşka bebeği.
Önce ikili ilişkilerin stratejik iş birliği seviyesine taşınması ardından bunun bölgesel konulara yayılması ki mesela Orta Doğu meselesi… İkinci matruşka…
Üçüncü matruşka Hazar (denizine kıyı ülkeler-Rusya, İran, Azerbaycan, Kazakistan, Türkmenistan) zirvesi.
Bütün bu süreçlerin küresel boyutları da var.
Dünya tek kutupluluktan çok kutupluluğa dönüyor şeklindeki yorumları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Rusya son dönemlerde birçok kez çok kutuplu dünyaya dönüş konusunda görüşünü duyurdu. Bu açıdan Rusya için yeni bir şey yok.
İran açısından; İran 1979’dan beri ABD’nin baskısıyla (küresel) diplomatik süreçlerden çekilmeye zorlandı ki, bence şu anda aynı sorun Moskova için de geçerli.
Rusya ve İran arasındaki temaslar normal ve doğal, çünkü komşuyuz. Ayrıca iki taraf da aynı baskıyla yalnızlaştırılıyor.
Ancak Rusya ve İran’ın mesela Suriye’de iyi bir iş birliği var. Buna ek olarak Rusya’nın Çin ile stratejik iş birliği var. İran da Çin ile stratejik iş birliği anlaşması imzaladı. İran, Çin’in Kuşak ve Yol Projesi ile bizim Büyük Asya projemizin birbirini tamamladığını ve bu süreçlerde yer almak için kurumsallaşması gerektiğini anlamaya başladı.
İran’ın ekonomisi yeni ekonominin şartlarının getireceği sorunlara hazır olmalı. Mesela Çin’in Kuşak ve Yol Projesi’ne katılırken buna ne üreterek katılacak? Bu proje çerçevesinde ne ile ekonomik bir merkez olacak? Yeni ticaret konseptinin ekonomik boyutuna nasıl katkı yapacak? İran bu durumun oldukça farkında.
İran, güneyindeki Çabahat limanını geliştiriyor, Hindistan’a açılan tarafı genişletip yeni inşaatlar yapıyor. Çabahat limanı aynı zamanda İran’ın güneyinde uluslararası ticaret koridoru. Metal sanayiye ve petro-kimya alanlarına odaklanıyor.
Rusya Federasyonu da Kuşak ve Yol Projesi’nde İran’ın anahtar pozisyonunda olduğunun farkında. İran olmadan kuzey-güney hattı fonksiyonel olamaz ve Rusya’nın uluslararası ticaret koridoruna ulaşması için İran garantiyi sağlayan nokta.
Çin de Kuşak ve Yol Projesi’nin Orta Doğu olmadan tamamlanamayacağını biliyor. Orta Doğu’ya nasıl ulaşacak? Elbette, İran üzerinden.
Çin, Hindistan ve Rusya Federasyonu gibi büyük güçlerle iş birliği yapılması İran’a küresel seviyede bir oyuncu olma rolünü de getiriyor.
İran BRICS üyesi olmak istiyor. BRICS, (Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin tarafından 2009 yılında kuruldu. 2010’da Güney Afrika da katıldı) her yıl 5 kıtadan üyelerin katılımıyla toplanan küresel bir forum ve çok kutupluluğun kulübü. İran bölgesel düzeyde bu kulüpte yer alarak güvenlik ve ekonomi şemsiyesi altına girmiş oldu. Ancak BRICS ileri teknoloji kulübü ve İran bu kulübe katılımın ileri teknoloji edinme konusunda daha yüksek bir seviyeye ulaşma imkânı sağladığının farkında.
Putin, Reisi ve Erdoğan (Tahran Zirvesi - Temmuz 2022)
NATO üyesi olan ve siyasi tarih açısından Rusya ve İran ile birçok sorun yaşamış olan Türkiye’ye gelelim. Türkiye’nin Rusya-İran ilişkilerindeki yeri ne?
Eğer Rusya ve İran arasındaki ilişkiler bu seviyede devam ederse (küresel düzeyde etkileri olan) bir dönüm noktası olabilir ve Türkiye’nin Rusya-İran ilişkilerine dahil olmak isteyeceğini düşünüyorum.
2018’de Hazar Denizi’ne kıyı ülkeler arasında imzalanan anlaşma ile oradaki (fikir ayrılıkları) yatıştı ve Rusya ile İran ellerini açık oynamaya başladı. Pakistan, Afganistan, Özbekistan üzerinden uzanan ve Türk koridoru adı verilen hattı unutmayın ancak İran bu rotanın merkezinde.
Türkmenistan, Azerbaycan ve İran, Türkmenistan gazını Türkiye’ye ulaştıran enerji iş birliğine dair bir anlaşma imzaladı. Bence İran böylece Türkiye’nin enerji “kulübüne” dahil oldu.
Türkiye’nin antik Baharat Yolu üzerinde kendi rotasını oluşturma isteği var ki, bu hat da ya İran’dan ya da Rusya Federasyonu’ndan geçiyor.
Kaynak: Gazete Duvar