Modern zamanlardan hesap edecek olursak 1908’den bu yana rövanşizmin hiç bitmediği bir ülke burası. Ve bizim kuşak, bunca olan bitenden sonra kamuda ehliyet ve liyakat, sosyal hayatta empati ve barış, devlette adalet, bürokraside sorumluluk duygusu üzerine bina edilen bir sistem inşa etmekle vazifeli.
Köprüden önceki son çıkıştayız.
Farklılıklarımızın korunarak barış içinde yaşayabileceğimiz bir düzenin varlığı kamil manada işleyen bir hukuk devleti ve ehliyet-liyakat esaslarına dayalı bir bürokrasi ile ancak mümkün.
Her gelen iktidarın bir önceki iktidar ve dayandığı sosyolojiyi kamusal hayattan yok etmek istediği, kimlik siyasetinin politik belirleyici olduğu, aşırılığın her alanda yer bulduğu bir ülkede huzur bulmamız mümkün değil.
Öte yandan herkesin aynı şeyden şikayet ettiği ama iktidarı ele alınca benzerlerini tekrar ettiği bu kısır döngüden de çıkmamız gerekiyor.
Bence bu cendereden çıkmanın bir yolu var;
Hepimiz adalet istiyoruz. Gençlerimiz üniversiteden mezun olup kamuda görevlendirilme aşamasına gelince objektif kriterlere dayalı ölçme ve değerlendirme sınavları ile torpilsiz atama istiyor. Geleceğe olan güven duygumuzu zayıflatan sistem arızalarının giderilmesini, adil kurallara bağlı öngörülebilir bir devlet hayatı talep ediyoruz.
Tanzimattan beri devlet hayatımızı hep yeniden yeniden inşa etmeye çalışıyoruz. Yapbozlarla geçen 2 asra yakın sürenin sonunda hala oturmuş bir devlet sisteminin var olduğunu söyleyemeyiz. Her yenilenme çabası yenilenme isteyenin beklenti ve ölçülerine uygun olarak yapıldığından toplumun geri kalanını rahatsız eden yeni bir soruna dönüşüyor.
Oysa insanlığın birikimi bize hukuk devletinin ve adil sistemin nasıl inşa edilebileceğinin örneklerini de gösteriyor. “Kendi aleyhimize bile olsa hakka şahitlik etmek zorunda” olduğuna inananların ekseriyette olduğu bir ülkede siyasi ve bürokratik yapılanmanın aşiret mantığı ile bencilce yapıldığını görmek bizleri utandırıyor.
İdeolojilerin ya da tek adamların inşa ettiği yapay dünya görüşlerinin deli gömleğini yırtıp, kimlik siyasetini geride bırakarak adalet, ehliyet, liyakat, hakça bölüşüm, özgürlük, kamusal ahlak ve benzeri kadim ve fıtri değerler üzerine ittifak eden bir politik çeşitlilik bu ülkenin gerçek gücüdür. Bu vardır. Var olanı harekete geçirmek ve yeniden yapılanma için sinerji oluşturmak zorundayız.
Hangi siyasi ve sosyal görüşten olursa olsun bizim kuşağın ve bizden sonrakilerin yoğunlaşması gereken asıl alan burasıdır.
ORTAK İYİ