Seçim tarihi netleşmese de yarın seçim olacak gibi partiler hazırlıklarını yaptıklarını ifade ediyor, bu yönde ittifakların yapısı belirginleşiyor. Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı’nın ardından Türkiye siyasal yaşamına 24 Eylül’de katılan Emek ve Özgürlük İttifakı’nın konumu özellikle cumhurbaşkanlığı seçimlerinde “kilit” ya da “anahtar” olarak değerlendiriliyor.
Halkların Demokratik Partisi (HDP), Türkiye İşçi Partisi (TİP), Emek Partisi (EMEP), Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP), Emekçi Hareket Partisi (EHP) ve Sosyalist Meclisler Federasyonu’nun (SMF) oluşturduğu “Emek ve Özgürlük İttifakı’nın attığı adımları, yapısını, avantajlarını ve dezavantajlarını Rawest Araştırma Genel Müdürü Roj Girasun’la konuştuk.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin belirleyicisinin Emek ve Özgürlük İttifakı olduğunu belirten Roj Girasun’a göre bu süreçte ittifakın daha merkezde siyaset üretmesi gerekiyor. İttifakın oy potansiyeli anlamında HDP’ye katkısının çok fazla olmadığını belirten Girasun, HDP’ye “emanet oy vermiş” seçmenlerin CHP’ye geri döndüğünü, AK Parti’den kopan Kürt seçmenlerin birinci adresinin de “şaşırtıcı” şekilde CHP olduğunu söyledi. Girasun’un sorularımıza yanıtları şu şekilde sıralandı:
Emek ve Özgürlük İttifakı 24 Eylül’de kamuoyuna deklare edildi. Farklı yapıların da içinde olduğu uzun bir çalışma döneminin sonunda ittifak doğdu. Söz konusu ittifak size göre nereden nereye geldi?
Emek ve Özgürlük İttifakı yeni bir ittifak değil. Geçmiş bir deneyim ve sol ittifakta bir gelenek var. 1991’de SHP-HEP ittifakından başlatıp, 1995 seçimlerinde SİP ile devam eden, 2002’de Demokratik Halk Partisi (DEHAP) listesinden Türkiye sosyalist hareketinin sembol isimlerinin aday olduğu bir liste de hatırlıyoruz. 2007’de ‘Bin Umut Adayları’nda da Levent Tüzel, Ufuk Uras, Baskın Oran gibi isimler vardı. 2011’den sonra ise bu daha güçlü şekilde hissedilmeye, görülmeye başlandı. 2011 Genel seçimlerinde Ertuğrul Kürkçü, Sırrı Süreyya Önder gibi isimler HDP geleneğinden gelen partilerle görünürdü. Bu anlamda yeni bir ittifak yok. Geçmişte denenmemiş bir şey yok. Bazı sonuçlar var.
.
Bugün geçmişten farklılaşan noktalar yok mu?
HDP’nin kuruluşu bu sol ittifaklar bileşeninde bir meseleydi. HDP, HDK’ye müdahil olan sosyalist partilerle Kürt siyasetinin bir arada duracağı zemin olarak okundu. Bunun üzerine kuruldu. Türkiye’ye açılan bir sol birliktelikti. Kürt siyasetinin de Türkiyelileşmesi projesi üzerine kurulan bir HDP’den bahsediyoruz. Türkiye’deki sosyolojik değişime, Kürt seçmenin Türkiyelileşmesi meselesine dönüp baktığınız zaman HDP’nin buna uygun bir siyasal süreç başlatmış olması, bu serüvene uygun bir dil örmeye başlaması olumlu bir şey. Türkiyelileşme doğru bir strateji. Ama bu Türkiyelileşmenin aktörleri doğru mu diye soracak olursanız buna cevabım aynı netlikte değil.
Bugün sosyalist hareketle kurulan Emek ve Özgürlük İttifakı’na dönüp baktığımızda toplumda yarattığı heyecan yok. 24 Haziran 2018 seçimlerinde TİP’in bugünkü milletvekillerinin bir kısmı HDP listelerinden girenlerdi. SYKP’den Tülay Hatimoğulları da yine bu seçimde HDP’den vekil seçilmişti. 24 Haziran 2018’deki seçim ittifakının genişlemiş bir versiyonunu görmüyoruz. İttifakta aslında genişlemeden ziyade 2018’e göre bir küçülme var. Bileşenler açısından büyük bir genişleme yok. 24 Haziran 2018 seçimlerine nazaran oy karşılığı üretmesi açısından bu ittifakın daha az anlamı olduğunu ifade edebilirim.
Emek ve Özgürlük İttifakı’nın toplumda yarattığı heyecanın olmadığını söylediniz. Bunu açabilir misiniz?
7 Haziran 2015 ve 24 Haziran 2018 seçimlerinde HDP’nin barajı aşmasıyla ilgili bir risk vardı. Türkiye’de sosyal demokratların, CHP’ye de oy veren kentli solun önemli kısmında yeni bir arayış vardı. Bu arayış HDP’ye sempatileri olsa dahi oy desteğine dönüşmemişti. 24 Haziran 2018 seçimlerinde Türkiye solundan isimlerin HDP’deki varlığı HDP’ye önemli bir oy geçişi bu kesimlerden sağladı. HDP’nin barajı geçmesini isteyen ama aynı zamanda Kürt siyasetini kendisine uzak bulan birtakım çevreler, Türkiyeli sosyalistleri aday olarak gördüğü zaman barajı aşma motivasyonuyla daha rahat oy vermişti. HDP’nin 7 Haziran’da fırtına estirdiği dönemde Türkiye’nin Batı’sında oylarını artırdığını gördük. 24 Haziran 2018’de HDP Türkiye metropollerinde oyunu artırdı. Bu hem baraj hem de Ahmet Şık, Oya Ersoy gibi isimlerle alakalı bir motivasyondu. Çünkü oy geçişkenliğini kolaylaştırdılar. 24 Haziran seçimleri HDP’nin oy açısından sosyalist solla ittifakın en yüksek oy getirdiği dönem oldu. Ama bugün başka bir tablo var.
Rawest Araştırma Genel Müdürü Roj Girasun
Bugünkü başka tablo nedir?
Bugün HDP’nin barajı geçme gibi bir sorunu gözükmüyor çünkü baraj yüzde 7’ye indirildi. Artık CHP’li bir adayın iktidar alternatifi olarak ortaya çıktığını görüyoruz. Bahsi geçen cumhurbaşkanı adayları CHP’li isimler. Bu iki mesele bize bir şey söylüyor. Bu yeni ittifakın yeni dönemde HDP’ye çok oy getirebileceğini göstermiyor. Ama bu ittifak tam da bu haliyle kaçabilecek oyları duraksatabilecekse başarılı bir ittifak olabilir. Meclis’te güçlü bir solun temsilinin CHP’nin de elini güçlendireceği ya da İYİ Parti’yi törpüleyebileceği, emeğin konuşulabileceği kanaatini toplum nezdinde güçlendirebilirse, HDP’nin mevcut oylarını koruyabilirse başarılı bir ittifak olabilir. Ama bugün gördüğümüz kentli sosyal demokratların, HDP’ye emanet oy vermiş seçmenlerin CHP’ye geri döndüğünü görüyoruz. Geçmişte CHP’ye oy vermiş, son iki genel seçimde HDP’yi tercih eden Kürt Alevilerin de CHP’ye doğru bir geri dönüşü olduğunu görüyoruz. Emek ve Özgürlük İttifakı’nın, Kürt Alevileri ve kentli sosyal demokratları tutması yarar sağlayabilir. Bu anlamda başarılı olabilir.
Altılı Masa’nın çalışma tarzına, liderlerin bir araya gelip buluşmalarına iktidar kanadından eleştiri getiriliyor. Emek ve Özgürlük İttifakı’nda ise liderler düzeyinde sürekli bir görüşmeden ziyade oluşturulan koordinasyon çalışmalar yürütüyor. Emek ve Özgürlük İttifakı’nın “daha kapalı bir yapı” olduğuna dönük de değerlendirmeler var. Siyasal anlamda hangi yöntem daha doğru?
Seçim sürecine henüz girmiş değiliz. Seçim birinci gündem ama şu an aday adayları üzerinden yürütülen bir tartışma var. Bu tartışma şu an Türkiye’de muhalefetin program anlatabilme yeteneğini ve becerilerini köreltiyor. Muhalefetin iş birliği zeminini zehirliyor. Bu tür eleştirilerin artmasına da sebebiyet veriyor ve problem olup olmadığına dair soru işareti yaratıyor. Sıklıkla adayın erken açıklanması adayın yıpratılmasına sebebiyet verir gibi bir ön kabul vardı ama aday geciktikçe mevcut aday adaylarının hepsi yıpranıyor. Öte yandan muhalefete dönük eleştiriler de artıyor. Dolayısıyla bu bahsettiğiniz lüks bir tartışma. Altılı Masa’dan ortak aday çıkacak mı gibi sorular Emek ve Özgürlük İttifakı’nın başarı şansını ya artıracaktır ya da azaltacaktır. Çünkü buradan kendisine bir alan açılabilir. Yanlış aday tercihleri ya da Altılı Masa’nın milletvekillerinde farklı tercihlere gitmesi Emek ve Özgürlük İttifakı’nın imkanlarını gösterecektir. Emek ve Özgürlük blokunun parlamento seçimleri açısından şansını bugünden öngörmek zor. Ama cumhurbaşkanlığı seçimlerinin belirleyicisi Emek ve Özgürlük İttifakı olacaktır.
.
HDP’nin cumhurbaşkanlığı seçimleri için aday isimler arayışında olduğunu biliyoruz. Emek ve Özgürlük İttifakı’nın aday çıkarması denklemleri nasıl belirler?
İttifakın bileşenlerinin açıklamaları var. HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Tayip Temel, Mansur Yavaş’a oy vermeyeceklerini açıkladı. Öte taraftan TİP Genel Başkanı Erkan Baş, “İkinci turda oy verebileceğimiz bir adaya neden birinci turda oy vermeyelim ki” gibi bir açıklaması vardı. Bu iki açıklama bize ittifakın genel kanaatine dair bir şeyler söylüyor. Üzerinde uzlaşabilecekleri bir isim olması halinde HDP’nin ve genel anlamda Emek ve Özgürlük İttifakı’nın bu isme destek verebileceğine dair kanaat oluşmuş durumda. HDP’nin bu açıklamalarına rağmen Millet İttifakı’nda ve Altılı Masa’da, HDP’nin kendilerine mecbur olduğu kanaati var. Bu da Kürt meselesiyle ilgili adım atmamaları gibi bir lüks yaratıyor. Bu da Kürt seçmende bir kızgınlık ve kırgınlık yaratıyor. Bu kırgınlık ve kızgınlık seçime yansır mı, bunu adaylar meselesi çok belirleyici olacak.
Altılı Masa ile Emek ve Özgürlük İttifakı’nın bir şekliyle ortaklaşmasını bekleyen de bir seçmen grubu var. Fakat bu süreçte “HDP’li bakan olur mu olmaz mı” gibi tartışmalar konuşuldu. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ile HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan’ın karşılıklı yanıtları kayda geçti. Bu iki farklı blokun bu süreçte daha farklı bir iletişim geliştirmesi gerekir miydi?
Muhalefetin geneli Kürt meselesini Cumhur İttifakı’nın çizdiği sınırlar içerisinde konuşma eğiliminde. CHP dönem dönem bunu aşan çıkışlar oldu, HDP ile görüştü. DEVA, Gelecek Partisi ve Saadet Partisi de yine görüştü. Ama İYİ Parti, HDP ile iş birliğine yanaşmayan, HDP ile görünür olmayı istemeyen, HDP ile ittifak yapmayı bir tarafa bırakın görünmekten çekinen bir konumda. Bu iki siyasi partiyi beraber yol yürümeye zorlayan CHP var. Bu mesele CHP’nin sınavı. Bu moderatör rolü Kılıçdaroğlu’nun üzerinde. HDP ile İYİ Parti arasındaki krizlerin nasıl bir hale bürüneceğini Kılıçdaroğlu belirleyebilir.
Yakın bir dönemde iktidarın HDP ile çözüm süreci yürüteceğine dönük iddialar da gündeme gelmişti. Emek ve Özgürlük İttifakı ile Cumhur İttifakı’nın herhangi bir diyaloğu size göre olabilir mi?
AK Parti esnek bir siyasal organizasyon. Bir taraftan muhalefeti HDP ile görüşmekle suçlarken bir taraftan kendisi çok rahatlıkla görüşebiliyor, kendi seçmenini buna ikna edebiliyor. Hatta Cumhur İttifakı’nın ultra milliyetçi bloku MHP bunu onaylayabiliyor, sessizlikle geçiştirebiliyor. Cumhur İttifakı içerisinde bir defa fedakârlık var. Millet İttifakı’nda ise aynı söylem birlikteliğini görmüyoruz, tartışma ve rekabet görünüyor. Gürsel Tekin’in “HDP’ye bakanlık verilebilir” açıklamasının ardından İYİ Partililer kıyameti kopardı. HDP ile anayasa görüşmelerinden sonra MHP AK Parti’yi tolere etti. AK Parti’nin bu çıkışlarını tolere eden bir MHP varken, İYİ Partililerin aynı alanı CHP’ye tanımadıklarını görüyoruz. Bu Altılı Masa’nın fay hattının İYİ Parti tarafında olduğunu görüyoruz. Fay hatlarının kırılganlığı gittikçe de artıyor gibi görünüyor. Millet İttifakı’nın HDP konusunda Cumhur İttifakı’ndan ileri adımlar atabileceği kanaatinde değilim. Belki seçim sonucu iş birliği zemini artar. Emek ve Özgürlük İttifakı, eğer muhalefet seçimi kazanırsa, iktidar CHP’si ile HDP arasında bir zamk görevi üstlenebilir. Emek ve Özgürlük İttifakı’nın seçim sonrasındaki önemli işlevini bu sağlayabilir. Bugün Emek ve Özgürlük İttifakı’nın oy potansiyeli açısından HDP’nin geçmiş oylarının çok üzerine koyduğunu görmüyoruz.
Öte yandan Cumhur İttifakı’nın Kürt seçmeni nötralize etmek gibi bir derdi var. Kendisine oy vermese dahi muhalefete oy verdirmemek üzerine beklentisi var. Bunu sıklıkla görüyoruz. Öte taraftan muhalefet içerisinde de Kürt seçmeni başka bir biçimde nötralize etme kanadı var. Bu kanadın sesi zaman zaman yükseliyor. HDP olmadan bir seçim zaferi elde etme yolları arayan muhalefet kanadı var. Bu bakış açısı HDP’yi, Emek ve Özgürlük İttifakı’nı, kazanılacak seçim denklemi içerisinde görmek istemiyor. Muhalefetin HDP’siz kazandığı bir senaryo ya da Erdoğan ile yola devam etmek isteyen devletçi muhalif bir akıl var. Yani Kürt seçmeni siyaseten nötralize etmeye çalışan sadece Cumhur İttifakı değil. Aynı zamanda muhalefet içerisinde de böyle bir aklın olduğunu görüyoruz.
Emek ve Özgürlük İttifakı’nın sahadaki karşılığını nasıl görüyorsunuz? Bu ittifak kurulduktan sonra oy artışı yaşandı mı?
Emek ve Özgürlük İttifakı kurulduğundan bu yana HDP oylarında bir artış gözlemedik. Gözle görünür, anlamlı bir artış yok. 24 Haziran 2018 oylarının üzerinde bir HDP de kamuoyu araştırmalarında görünmüyor. Bu biraz baraj motivasyonunun ortadan kalkması sebebiyle olabilir. CHP’nin iktidar olma ihtimalinin güçlenmesi sebebiyle de olabilir. Emek ve Özgürlük İttifakı’nın HDP’ye artı oyu bugün itibariyle görünmüyor. HDP oylarının nasıl bir yere evrileceğini Altılı Masa içerisinde nasıl farklı ittifak senaryoları çıkacağı gösterecek.
.
Emek ve Özgürlük İttifakı sizce nasıl bir seçim stratejisi benimsemeli?
Emek ve Özgürlük İttifakı’nın ya da HDP’nin daha merkezde siyaset üretmesi gerekiyor. Sol bir siyaset üretilebilir ama daha sol merkez bir söylem kurulabilir. İktidara ortak olacağına dair söz ve ikna gücü geliştirebilir. Bu söylemi kurarsa Emek ve Özgürlük İttifakı’nın oylarını artıracağını düşünüyorum. İktidara ortak olma gibi bir motivasyonu gösterirse güçlenebilir. Aksi takdirde bugün, kentli sosyal demokratların, Kürt Alevilerin CHP’ye kaydığını, 7 Haziran’la beraber HDP’ye oy vermiş kentli muhafazakâr Kürtlerin ise CHP ve DEVA gibi partilere bölgede yöneldiğini gözlüyoruz. HDP’nin oy kaybını engellemesinin ya da AK Parti’den bir miktar oy kazanmasının yolu iktidarın parçası olacağına dair söylem geliştirmesinden geçiyor. İktidara talip olduğuna dair gücünü ortaya koyması gerekiyor.
AK Parti’nin oy oranlarındaki düşüş anketlerin genelinde söyleniyor. Bu seçmenin nereye yöneldiği ise belirsiz. Peki AK Parti’ye oy veriyorken artık vermemeyi tercih eden Kürt seçmenlerin yeni tercihi neresi?
Biz bölgede ve Türkiye metropollerinde iki farklı Kürt seçmen davranışı görüyoruz. Türkiye genelinde Kürt seçmenin AK Parti’den kopma eğilimi daha yüksek. Bölgede ise son seçimde AK Parti’ye oy vermiş her 100 Kürt seçmenin 30’unun AK Parti’den koptuğunu görüyoruz. Bölgede AK Parti’den kopan Kürt seçmenlerin birinci adresi şaşırtıcı şekilde CHP. HDP’ye de bir miktar yönelme var ama daha çok CHP’ye yönelim olduğunu görüyoruz. CHP’nin muhalefetin güçlü iktidar alternatifi olmasıyla alakalı. Bu seçmenler HDP veya DEVA Partisi’ne ideolojik olarak daha yakın olabilirler ama rasyonel tercihle CHP’ye yöneliyorlar. CHP’nin seçmen kümeleri açısından en fazla oy artışını Kürt seçmenlerde yaşadığını görüyoruz.
Bir yandan da Emek ve Özgürlük İttifakı’nın en önemli bileşeni HDP’ye yönelik kapatma davası devam ediyor. Kapatma gibi bir durum ortaya çıkarsa, bu ittifakı nasıl etkiler?
Bu ittifak bambaşka şekillenebilir. TİP adıyla mı girerler Yeşiller ve Sol ile mi girerler bilemiyorum ama formülü bulunur. Biz HDP kapanırsa kime oy verirsiniz diye sorduğumuzda yüzde 90’ı aşan bir seçmen kitlesi HDP’nin göstereceği partiye oy veririz diyor. Asıl mesele cumhurbaşkanlığı seçimleri. Böyle bir durum cumhurbaşkanlığı seçimlerinde HDP seçmeninin Erdoğan karşıtı oy verme davranışını daha da güçlendirebilir.
Emek ve Özgürlük İttifakı’na bugünden baktığınızda avantajlı ve dezavantajlı yanlarını nasıl görüyorsunuz?
Emek ve Özgürlük İttifakı’nın avantajı geçmişte denenmiş ve biliniyor olması, Kürt seçmenin alışık olması. Türkiye’de yeni bir siyasal dönemde kazanacak ittifakı belirleyecek oy potansiyelinin olması da bir diğer avantajı. Emek ve Özgürlük İttifakı’nın sol bileşenleri iktidarı kazanan bir Altılı Masa senaryosunda HDP ile Altılı Masa arasında bir zamk görevi görebilir. Bu da başka bir avantajı.
Dezavantajları ise… Türkiye sosyalist solunun yapısal problemlerinden bir tanesi ciddi seçim ve oy potansiyelinin belirginleşememiş olması. 1965’te TİP’in seçim zaferinden bugüne Türkiye solu farklı siyasal denemeler yaptı. O günlerden bu günlere Türkiye sosyalist solunun seçimlerde iyi bir oy alamadığını ve seçmenle iyi ilişki kuramadığını görüyoruz. Bu dezavantajı. Emek ve Özgürlük İttifakı’nın ikinci dezavantajı merkez bir söylem kuramaması. Merkeze, iktidara oynayan bir söylemi görünemiyor. Etkili bir muhalefet kurabiliyor ama inşaya dönük çok söylem yok. İsyanda kalmış bir söylem dezavantaj, bunu dönüştürebilirler. Bir diğer mesele bileşenler sosyalist sol ve HDP’yle sınırlı kalmış durumda. Belki liberal demokratların, sosyal demokratların, muhafazakâr demokratların da içerisinde görünebilir olacağı bir söylem kurabilirler. Bu haliyle Emek ve Özgürlük İttifakı’nın tek başına güçlü bir gelecek iddiası yok.
Kaynak: farklı bakış