CHP Milletvekili Levent Gök, Roboski Katliamı’na ilişkin, “Olay karanlık dehlizlere bırakılmıştır. Aslında olay karanlık bir olay değildir, çok berraktır, olayın karar sürecinde devletin en üst kademesi karar sürecinin içinde bulunduğu için olay unutturulmaya, soğutulmaya ve karartılmaya çalışılıyor” dedi.
Şırnak'ın Uludere ilçesine bağlı Ortasu Köyü'nde (Robozik: Kamuoyunda Roboski olarak biliniyor) köyünde 28 Aralık 2011 tarihinde, saat 21.39 ile 22.24 arasında Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) tarafından sınırdan geçen köylülere 4 bomba atıldı.
Atılan 4 bomba sonucu çoğu çocuk 34 kişi yaşamını yitirdi.
Katliamın üzerinden 10 yıl geçmesine rağmen sorumlular ve failler hakkında açılan bütün soruşturmalar kapatıldı.
Katliamın ardından Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) İnsan Hakları İnceleme Komisyonu bünyesinde kurulan Uludere Alt Komisyonu, Mart 2013'te 84 sayfalık bir rapor sundu. Operasyon esnasında “kimlik tespiti yapmanın imkansız olduğu” belirtilen raporda “olayın kasten yapıldığına dair bir delilin bulunamadığı” sonucuna varıldı.
Diğer yandan kamuoyunda “Roboski Katliamı Davası” olarak bilinen hukuki süreçte, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı 11 Haziran 2013’te “taksirle ölüme sebebiyet vermekten dolayı” dosya hakkında “görevsizlik” kararı verdi.
Ayhan Bilgen
BİLGEN: ÖLEN ÖLDÜĞÜYLE KALDI
Eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekili ve Kars Belediye Başkanı Ayhan Bilgen, Roboski katliamının kanayan bir yara olmaya devam ettiğini kaydederek, “Adalet tesis edilmedikçe, yani suçlular, sorumalılar yargılanıp cezalandırılmadıkça bu kanama devam edecek. Dolayısıyla burada hakkaniyeti konuşmamız gerekir” dedi.
K24’e konuşan Ayhan Bilgen, sözlerine şöyle devam etti:
“Tabii ki gidenleri geri getiremeyiz, hayata döndüremeyiz. Ama toplumda büyük bir vicdani kırılmaya neden olan bir olayın hukuki sürecinin tümüyle, hiçbir sonuç doğurmadan bitmiş olması da kabul edilebilir bir durum değil. Tamamen bu duygularla, özeleştiri niyetiyle bir tutum konulması kanaatindeyim. Hala öyle düşünüyorum. Bunun yanlış bir tepki olduğunu düşünmüyorum.”
“O gün partiyi (HDP) yıpratmamak için, arkadaşların istifayı geri çekmemi istemesi ve bir komisyon kurularak muhataplarıyla ilgili işlem yapılması önerisi vardı” diyen Bilgen, şunları belirtti:
“Bu komisyon gayet tabi bir anlam ifade edebilirdi ve davanın kapanmasında sorumluluğu olanlar ortaya çıkarılabilirdi. Ama bugün itibariyle hiçbir şeyin değişmediği kanaatindeyim. Sonuçta ölen öldüğüyle kaldı. Tabi anmalar, buluşmalar belki değerli ama siyaset sosyal sorunları çözebildiği kadar değerlidir. Yoksa siyasetin kendisi baştan peşinen değerli, hiyerarşik bir üstünlük, bir kazanılmış meşruiyete sahip değildir. O insanların ölümüne sebebiyet verenler kim olursa olsun hangi çevre olursa olsun, -bir kışkırtma da olsa, bu bir ihmal de olsa, kasıt da olsa- sonuçta kapanmamış bir dosya var. Meclis Komisyonunun bu konuda yayınladığı rapor da bence son derece sorunlu.”
Bilgen, “Dolayısıyla bu insanlar kendi hallerine terk mi edilecek? Ya da biz sadece onlara acılarını paylaştığımızı ifade ederek konuyu kapatacak mıyız? Yoksa bunun ötesinde bir şey yapılmalı mı? Bu konuda Roboski’nin Türkiye siyasi hayatında belki de Kürtlerin travmasını son dönemde arttıran ve en büyük etki yaptığı kanaatindeyim” dedi.
Levent Gök
GÖK: KARANLIK DEHLİZLERE BIRAKILDI
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Ankara Milletvekili Levent Gök de Roboski Katliamı’nın 10. yılını doldurduğunu anımsatarak, “Bu olay olduktan sonra zamanın başbakanı şimdiki Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan ailelere ve kamuoyuna bu olayın karanlık dehlizlerde kalmayacağına dair söz vermişti” şeklinde konuştu.
K24’e konuşan Levent Gök, “Bu olayla ilgili olarak Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı bir soruşturma başlattı, Meclis İnsan Hakları bünyesinde bir komisyon kuruldu, ayrıca İçişleri Bakanlığından müfettişler görevlendirildi. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının bir buçuk yıl yürüttüğü soruşturmada tepkisizlik kararı verildi. Konu Genelkurmay Askeri Savcılığına geldi, Genelkurmay Askeri Savcılığı takipsizlik kararı verdi. Bu karara yapılan itirazı da Hava Kuvvetleri Askeri Savcılığı reddetti. Dolayısıyla işin adli boyutundaki kısmı kapatılmış oldu” ifadelerini kullandı.
CHP Milletvekili Gök, “Benim de CHP’nin temsilcisi olarak içinde bulunduğum Meclis İnsan Hakları Komisyonu’nda, olay ne yazık ki AK Parti’nin çoğunluk oylarıyla ‘kasıtlı bir olay değildir’ denilerek Meclis Komisyonu’nda da kapatıldı” dedi.
“İçişleri Bakanlığının müfettişleri çok önemli bir rapor verdiler” diyen Gök, şunları dile getirdi:
“Bu rapor çok çok önemli tespitleri içeriyordu. Bu raporun soruşturmaya ve yargı ayağına aktarılması açısından soruşturma izni verilmesi gerekiyordu. Ne yazık ki İçişleri Bakanlığı rapor üzerine soruşturma izni vermedi, dolayısıyla bu rapor da İçişleri Bakanlığının tozlu raflarında duruyor. Şu anda Roboski ile ilgili olarak adli, idari ve meclis ayağında sürdürülen hiçbir mekanizma kalmamıştır. Zamanın başbakanı Erdoğan’ın ‘Karanlık dehlizlere bırakmayacağım’ dediği olay karanlık dehlizlere bırakılmıştır. Aslında olay karanlık bir olay değildir, çok berraktır, olayın karar sürecinde devletin en üst kademesi karar sürecinin içinde bulunduğu için olay unutturulmaya, soğutulmaya ve karartılmaya çalışılıyor.”
“AİLELER AÇISINDAN DA BİR TRAVMA”
Levent Gök, “En basit bir trafik kazasında bile bir yargılama yapılırken, 34 kişinin öldüğü ve sorumlularının belli olduğu bir olayda bir yargılama yapılmaması elbette ki ailelerimiz açısından ayrı bir travma” diyerek, şunları ifade etti:
“Aileler hâlâ yas durumunu yaşıyorlar. Biz Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında bu olayla ilgili olarak Mecliste yeni bir araştırma komisyonu kuracağız. Bu Meclis Araştırma Komisyonunun alacağı karar elbette yargı ayağı için önemli sonuçlar doğuracaktır. Ayrıca İçişleri Bakanlığı müfettişleri tarafından hazırlanan raporu gün ışığına çıkartarak bir soruşturma izninin verilmesini temin edeceğiz. Dolayısıyla Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında yargı bağımsız ve siyasi erkten de uzak olacağı için hem Meclis İnsan Hakları Komisyonu raporunun hem de İçişleri Bakanlığı raporunun incelenmeye alınması ve değerlendirilmesi yapılacak. Eğer bir ülkeyi yönetmek istiyorsanız öncelikle işe adaletten başlamamız gerekir. Roboski de bu adaletsizliğin hüküm sürdüğü sürecin en önemli ayaklardan bir tanesi. Dolayısıyla bunu gerçekleştirmeden, Roboski’ye adalet getirmeden, Roboski tarzındaki bütün adaletsizliklere adalet getirmeden zaten devleti yönetemezsiniz. Bizim ilk yapacağımız işlerden bir tanesi de Roboski’ye adaletin gelmesi açısından bu mekanizmaları çalıştırmak olacaktır.”
DAVANIN GEÇMİŞİ
11 Haziran 2013’te Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, “taksirle ölme sebebiyet vermekten dolayı” Roboski katliamıyla ilgili soruşturma dosyası hakkında “görevsizlik” kararı verip dosyayı Genelkurmay Askeri Savcılığı’na gönderdi. Genelkurmay Askeri Savcılığı, 7 Ocak 2014’te “takipsizlik” kararı verdi.
Mağdurların ailelerinin avukatlarının karara itirazı reddedildi. Dosya bunun üzerine 18 Temmuz 2014’te Anayasa Mahkemesi'ne taşındı.
Dilekçe ve eklerinin idari yönden Anayasa Mahkemesi’nde yapılan ön incelemede, başvuruda eksiklikler tespit edildi, tamamlanması istendi. Ancak başvuru, “eksikliğin süresinde giderilmemesi” nedeniyle, 24 Şubat 2015 tarihli kararla reddedildi.
AİHM’İN RET KARARI
İç hukuk yollarının tükenmesi üzerine yaşamını yitiren 34 kişinin yakını olan 281 kişi adına Ağustos 2016'da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) bireysel başvuru yapılmıştı.
AİHM, avukatların Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) yapılan başvuru sonrası talep edilen bir belgenin 2 gün geç ulaştırılmasını ret kararına gerekçe göstererek, başvuruyu reddetmişti.
KATLİAMIN ARDINDAN YAPILAN AÇIKLAMALAR
TSK tarafından yapılan açıklamada, “Bölgenin teröristler tarafından sıkça kullanılan bir yer olması ve geceleyin hududumuza doğru bir hareketin tespit edilmesi üzerine hava kuvvetleri uçakları ile ateş altına alınması gerektiği değerlendirilmiş ve saat 21:37-22:24 arasında hedef ateş altına alınmıştır” denilmişti.
Dönemin Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ise, Gediktepe ve Hantepe baskınlarında “silahların katırlarla taşındığını” belirterek, “O zaman da niye bunlara müdahale edilmemişti denmişti. Bunların hepsi birer ibretti. Bu sefer de güvenlik güçlerimizin böyle bir yanlışa düşmemesi isteniyordu ama Uludere'deki köylülerden 35 vatandaşımız ebediyete intikal etti. Üzüntümüz büyük” demişti.
Türkiye Başbakanlığı, 2012 yılında kişi başına 123 bin, toplamda da 4 milyon 180 bin TL ödeneceğini duyurmuş, ancak aileler bu tazminatı kabul etmediklerini ifade etmişti.