Boğaziçi Üniversitesini, Batı hayranı elitlerden alıp halkın yapacaktı.
Yerli ve milliciler, Melih Bulu’nun rektör atanmasını bu argümanla savunuyordu.
Memleketin en seçkin üniversitelerinden birini, bilim yuvası olmaktan çıkarıp halk evine mi dönüştürecekler, artık ne demek istiyorlarsa!
Fakat Bulu, Batıcı ve elit görünmeyi seçti. Kendisini istemeyenlere, ‘ben de aslında sizdenim’ demek için eskiden CHP’li olduğunu ve hard rock dinlediğini söyledi.
Güya elitisterle mücadele edecekti. Kendisini onlara beğendirmeye, sevdirmeye, gözlerine girmeye çalışması taraftarlarının zoruna gitmiştir.
Şirinlik yapayım, onlardan biri olduğumu göstereyim derken gülünçleşmesi de ayrı trajedi.
Süleyman Nazif’in ilk yerli opera için, “Fener patriği teravih namazı kıldırıyor sandım” dediği çelişkiye benziyor.
‘Altı kaval, üstü şeşhane’ uyumsuzluğu da denebilir. Kendi iddiasını inkar eden tutarsızlık halleri, kime inandırıcı gelir ki?
Batı’ya karşı bağımsızlık savaşında önde koşan, Batı işgaline direnen ateşli bir Milli Mücadelecinin, derdini Batı sanatıyla anlatmasını yadırgamıştı Süleyman Nazif.
Boğaziçi ile tarihsel bir bağı da var üstelik.
Operanın adı, Kenan Çobanları’ydı. Halide Edip yazmıştı. Ve 1918’de, ilk kez Robert Kolejde sahnelenmişti.
Bulu, hard rock değil de Anadolu rock dinlese, müzik tercihi Boğaziçilileri iknaya yetmeyecek miydi? Sırf bu yüzden aralarına kabul edilmeyeceğinden mi korktu acaba?
Süleyman Nazif, yakıştırmamış olabilir. Ama Bulu’ya biri hatırlatsın; Batı hayranlığı ve özentisi, yerli ve milliciliğin şanındandır. Ona aykırı değil zaten.
Sultan Abdülhamid alaturka müziği sevmez, alafrangaya bayılırdı mesela. Anadolu’nun davulla zurnası yerine Batı’nın trampetiyle borusunu tercih ederdi. Gitarı uda, piyanoyu kanuna, kemanı bağlamaya yeğlerdi.
190 yıl önce Mehterhane kapatılıp yerine kurulan Batı bandosu, bugün hala Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası olarak yerli ve milli kültürümüze hizmet etmiyor mu? Geçenlerde yeni binasını da görkemli bir törenle bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan açmadı mı?
Uzun lafın kısası, mesele Boğaziçi Üniversitesinde Batı hayranlığı ve elitistlik yapılıp yapılmaması değil.
Bulu, tamamen yanlış anlamış. Elitliğe kabul edilmenin şartları arasında, halk müziği değil de hard rock dinlemek yok ayrıca.
İspat etmesi gereken şey, Batı hayranı elitlerin dinlediğini sandığı müzikten zevk alıp almadığı değil. Elit ya da halktan olup olmadığı da değil.
Boğaziçi’ni elitlerden alıp halka açmak gibi süslü laflarla okulu partizan kadrolaşmaya açmayacağını, üniversiteyi iktidarın arka bahçesine çevirmeyeceğini ispat etmesi gerekiyordu.
Şişman kadın şarkı söylemeden opera nasıl bitmezse, popülist şovmen de maskarası çıkmadan iktidardan gitmez.
Trump gibi bir şarlatan, nötr hatırlanacak bir finali hak etmiyordu. Kendi kafasında, demokrasiyi hazmedemeyen militanlarına Kongre’yi bastırmadan ayrılsa hatırı kalırdı.
Böylece Trump, henüz görmemiş taraftarlarına da ne mal olduğunu göstermiş, çirkefliğini tam tanıtmış oldu.
Normalde provakasyonu iktidardakiler yapmaz, önlerler. Kalabalıkların dolduruşa, galeyana getirilmesini sorumlu makamdakiler istemez, yatıştırmaya uğraşırlar.
Bunun tek istisnası, popülist şarlatanların yönetimleridir. İktidardan gitmemek için her alçaklığı denerler.
Akımın önde giden temsilcisi olarak Trump, nasıl bir provokatör olduğunu kabak gibi açığa vurdu.
Taraftarlarını, damarlarına basa basa doldurdu, kızıştırdı. Kendisine oy vermeyen seçmenlere ve rakiplerine karşı, halkı kin ve düşmanlığa tahrik etti. “Biz kazandık, zaferimiz çalındı” yalanlarıyla kışkırta kışkırta çetesini sokağa döktü.
Demokrasiyi dolandıran böyle bir şarlatan, sandık sonuçlarını ve yenilgiyi kabullenip olgunca gitmemeliydi. Ayaklanma çıkarmadan, sokak darbesine kalkışmadan, kendini yerden yere atıp iyice rezil ve kepaze etmeden gitmemeliydi.
İyi ki Trump çetesi, Kongre’yi bastı.
Şimdi geriye, ibretialem için şarlatanı yargılayıp hesabını sormak kaldı.
ABD, Trump’tan kurtuldu. Yargılamayı da başarırsa, yeniden büyük yapma yalanıyla gelip küçük düşürdüğü, beş paralık ettiği itibarını, şerefini, saygınlığını belki yeniden kazanır.