İdlib’de saldırı sonucu 33 (inşallah bu sayı artmaz) askerimizin şehit olması ile ilgili haberler medyada farklı yer aldı. Genellikle haberler rejim güçlerinin hava saldırısı sonucunda askerlerimizin şehit olduğu şeklinde verilirken, bazı gazetelerde de haber, “Rus uçakları, Suriye İdlib’de askerimize hava saldırısı yaptı” şeklinde yer aldı. Hemen akla, “Hava saldırısını rejimin mi yoksa Rus uçaklarının mı yaptığı çok mu önemli?” sorusu gelebilir. Rejim yapmış ise bunu Rusların yaptığı şeklinde vermek de, Rus uçakları yapmış ise rejim güçlerinin yaptığı şeklinde vermek de bir hususun gizlenmeye çalışıldığı anlamına gelir. Özellikle Rus uçakları bu saldırıyı gerçekleştirmiş de, saldırı rejimin üzerine yıkılıyorsa o zaman daha Rusya ile görüşmelerden ve Suriye’de daha önce alınmış kararların uygulanabileceğinden ümidin kesilmemiş olduğunu gösterir. Böylece Rusya ile ilişkilerin kopmamasına katkı sağlanmaya çalışılmış demektir.
Ancak, geçen bunca zaman boyunca yaşananları hatırladığımızda görünen başta Rusya olmak üzere ABD de Esed’i indirmekte niyetli görünmüyorlar. Geldiğimiz noktada ise artık Esed ile kalıcı barışın sağlanması mümkün değil. Çatışmalar arttıkça, daha doğrusu rejim güçlerinin saldırıları devam ettiği sürece ve bu durumun sonra ermesi hususunda Rusya’nın yapması gerekenleri yapmamakta ısrar etmesi gösteriyor ki, Suriye problemi çözülmek istenmiyor ve bu problemli hâl ile ABD ve Rusya Suriye’de geleceğe dönük çıkarlarını korumakta kalıcılığı sağlamış olacaklar. Yani onları ülkemize sığınmış 4 milyon mültecinin geleceği ilgilendirmiyor, bunlara sınırımıza dayanmış yeni ilavelerin eklenmesinden de rahatsızlık duymaları söz konusu değil. Belki de Suriye’nin bugünkü hali ile otoriteden yoksun, terör örgütlerinin istedikleri gibi ABD himayesinde hareket edebildikleri alan olarak devam etmesinde yarar görüyorlar.
Her saldırının ardından rejime misliyle karşılık verileceği, hatta verildiği açıklanıyor. Bu hususta rejim güçlerinin kaybının ne kadar olduğuna dair açıklamalar geliyor. Ancak, rejim güçlerinin saldırısı son bulmuyor. Böyle olunca da öncelikli olarak rejim güçlerine öldürücü darbenin vurulması, devre dışı bırakılması gerekiyor. Ancak, Rusya’nın rejim güçlerinin devre dışı kalmasını istemediği de görülüyor. Bu arada Putin ile Cumhurbaşkanı Erdoğan arasında gündeme gelen ikili görüşme konusunda da yan çizdiği medyaya yansıyan haberlerden anlaşılıyor. Böyle olunca da ABD gibi Rusya’nın da bölgede güçlü ve belirleyici bir Türkiye istemediğini bilerek adımlarımızı buna göre atmamız gerektiğini unutmamak gerekiyor.
Tüm bunları bir kötümserlik sebebiyle belirtiyor değilim. Hiç olmazsa bundan sonra olsun Haçlılarla yaptığımız anlaşmalara bakarak hareketimizi belirlememizin istenen sonucu vermeyeceğini bilmek ve ona göre planlarımızı yapmamız gerekiyor. Elbette, biz içerde birlik olur, hiç gereği yokken toplumu vatanseverler ve hainler diye ayrıştırmadan kucaklaşmayı sağlamamız şart. Bunu sağlayabilirsek bize yönelik oyunları bozmak mümkün olacaktır. Ancak, Suriye’de daha işin başında dost bilinen bir takım ülkelerin verdikleri bilgilere ve değerlendirmelere inanarak yola çıkılmasının yanlış olduğu bu vesile bir kez daha görülmüş olabilirse, yeni yanlışlara düşülmez sanıyorum.
Suriye’de olayların başlamasının hemen ardından Esed’in bir iki ay içinde uzaklaştırılacağı açıklamaları yapıldı. Bu açıklamalar doğrultusunda tavır belirlendi. Ne var ki aradan 9 yıl geçti Esed görevinin başında. Görülen o ki, Türkiye, bir takım yalanlarla Suriye’de oyuna dâhil edilmiş. İleride sanıyorum bu hususların değerlendirmesi yapılacaktır, bugün için millet olarak kucaklaşmak, olaylara birlikte göğüs germek gerekiyor