Tarih: 13.03.2020 10:56

Rasim Özdenören: İnisiyatifini kaybeden hükmedilmeye açıktır

Facebook Twitter Linked-in

Bir müzakere masasına taraflar bir şey kaybetme riskini üstlenerek oturur.

Sonunda belki masadan bir şey kazanarak kalkılacaktır, fakat onu kazanabilmek için kaybetme riskini masaya koymak gerekir.

Kaybedecek bir şeyi bulunmayan biriyle hangi düzlemde pazarlık yapmaya kalkışılabilir ki!

Kaybedecek bir şeyi bulunmayan birine karşı pazarlık yapma durumunda kalmış olan birinin müzakere masasında yalnızca yitireceği değerler var bulunur. Dolayısıyla, bir baldırı çıplakla pazarlık masasına oturan biri yalnızca kaybetmeyi göze alarak o masaya oturmalıdır.

Baldırı çıplak, müzakere masasına ne koyar? Ancak ya kölelik zincirini ya da canını... Oysa masaya servetini bırakan?..

Ancak burada biraz düşünmemiz gerekiyor.

Müzakere masasına böylece iki değer bırakılmış olduğunu farz ediyoruz. Bir taraf canını, karşı taraf servetini bırakıyor. Bunlardan acaba, son tahlilde, hangisi değerde ağır çeker?

Başka türlü sorarsak: insan servetini mi kaybetmek ister, canını mı?

Dolayısıyla hangi taraf kendi değerini daha canhıraş biçimde savunmaya kalkışır?

Ancak müzakere masasına konulan can, o canın sahibi için bir değer taşımıyorsa o zaman işler değişir. Bu cümlemizin ters yüz edilmiş biçimini şöyle vazedebiliriz: ölümü göze alan biri karşısında hangi servetin en ufak bir değeri var sayılabilir?

Demek ki, müzakere masasında her iki tarafın koyduğu değerin pazarlığı söz konusu oluyor.

Savaş da, barış da bir bakıma söz konusu değerlerin tokuşturulması anlamına gelmektedir.

Bu müzakerede aklını kullanan, yani savaşın ve barışın nerede başlayacağını ve nerede bitirileceğini önceden kestirebilen taraf inisiyatif sahibi olur.

Savaşın da, barışın da sınırı vardır...

Bu sınırın nerede başlayacağını ve nerede bitirileceğini kestiremeyen taraf inisiyatifi yitirir.

İnisiyatifi yitiren hükmedilmeye açık hale gelir.

Clausewitze’in sözünü hatırlayalım: savaş, diyordu, hasmı irademizi yerine getirmeye zorlayan bir şiddet hareketidir (Savaş Üzerine). Bu tanım, bizi, savaşın nerede bitirilebileceği hususunda bir kestirime de götürüyor: irademizi kabul ettirme sınırına vardığımızda savaş da bitirilmelidir, demeye geliyor bu cümle. Ancak gene de bir aldanmaya kurban gitmemeye dikkat edilmesi gerekiyor.

Son tahlilde, savaş, gene Clausewitze’in sözüyle, politikanın başka araçlarla devamı ise yenilen tarafın savaştan sonraki beklentilerini tahmin etmek de savaşın tanımında içkin olmalıdır.

Bu mülahazalar, dön dolaş müzakere masasına koyacağımız değerin mahiyetini iyi bilmeye zorluyor bizi. Aynı zamanda hasmın aynı masaya koyduğu değerin mahiyetini isabetli biçimde kestirebilmeye de...

Savaşın da, barışın da sınırını isabetle belirleyen, alandan da masadan da kazançlı çıkmayı bekleyebilir. Masaya yatırılan riskin cesameti masayı terk ederken ortaya çıkar.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —