Savaşların büyük demografik değişimlere neden olduğu biliniyor. Son olarak Irak ve Suriye savaşları nedeniyle bazı bölgelerde nasıl demografik değişimler meydana geldiği hâlâ hafızalarda tazeliğini koruyor. Bu savaşlardan ne yazık ki Azerbaycan da etkileniyor. Nitekim son 200 yılda Ortadoğu coğrafyasında yaşanan çatışmalar, Azerbaycan´ı büyük ölçüde etkilemiş, tarihî Azerbaycan toprakları Ermeniler tarafından işgal ve iskâna maruz kalmıştır. Bugün de aynı siyaset sürdürülüyor. Yaklaşık yedi yıldır devam eden Suriye savaşından kaçan binlerce Ermeni, Ermenistan iktidarı tarafından işgal altındaki bölgelere yerleştiriliyor.
Kuşkusuz tarihî Azerbaycan topraklarında Ermenilerin yerleştirilmesinin bir arka planı var. Nitekim buna 1826-1828 İran-Rusya ve 1828-1829 Osmanlı-Rusya harpleriyle başlanmış, 1877-1878 Osmanlı-Rusya ve Birinci Cihan Harbi sonrasında İran, Suriye, Anadolu ve Lübnan´dan göç eden yahut ettirilen binlerce Ermeni, Azerbaycan topraklarına nakledilmiştir. Bunun sonucunda bölgede istikrarsızlık başlamış ve Ermeniler ?mahallî muhtariyet? talebinde bulunmuştur. Lakin Ermenilerin talepleri zamanla bölgede çatışmalara, ölümlere ve tabii ki demografik değişimlere neden olmuştur. Dolayısıyla 20´nci yüzyılın başlarında sadece Kafkasya´da ?mahallî muhtariyet? talep eden Ermeniler, aradan geçen yıllarda kendi devletlerine kavuşmakla kalmamış, Sovyetler Birliği´nin dağılma sürecinde daha da aktifleşerek ve Kuveyt krizinden yararlanarak silahlanmış, ardından Dağlık Karabağ ile çevresindeki bölgeleri uluslararası hukuku çiğneyerek tamamen işgal etmişlerdir. BMGK, Ermenistan ordusunun işgal ettiği bölgelerden derhâl çekilmesi, Azerbaycan´ın bağımsızlığı ve toprak bütünlüğüne saygılı davranmasına dair dört karar imzaladı. Ancak bu kararları umursamayan Ermenistan iktidarı, bugün hâlâ işgal altında tuttuğu bölgelerden çekilmediği gibi, Suriye ve Lübnan´dan getirttiği Ermenileri de bu bölgede iskân ederek bölgesel çatışma riskini artırmaya çalışıyor.
Güney Kafkasya´ya sahip olmak, Çar Petro´nun sıcak denizlere inme siyasetinin öncelikli hedefi olduğundan, Rusya 1800´lerin başından itibaren bölgeyi tamamen ele geçirmiştir. Rusya´nın bu planına karşı çıkan İran´la yapılan savaşlar, 1813 Gülistan ve 1826 Türkmençay anlaşmaları ile sona ermiş ve Aras Nehri hudut olmakla Kuzey Azerbaycan tamamen Rusya´nın tahakkümü altında kalmıştır. Bu işgalden sonra Rusya bir planı daha uygulamaya sokmuş, Azerbaycan Türkleriyle Anadolu Türkleri arasındaki bağı koparmak için bugünkü Ermenistan ve Karabağ´a İran´dan 40 bin, Osmanlı topraklarından da 90 bin Ermeni´yi göç ettirerek tampon bölge oluşturmuştur. Neticede Güney Kafkasya´daki Ermeni nüfusun artmasına destek verilip, Müslüman Türklerin aleyhinde demografik bir değişim başlatıldı. Ardından Birinci Cihan Harbi döneminde Ermenistan ve Dağlık Karabağ´da yaşayan Azerbaycan Türkleri tehdit, saldırı ve baskı sonucunda kendi yurtlarını terk etmek zorunda kaldı.
20´nci yüzyılda dünyanın farklı coğrafyalarından getirilen Ermeniler, devlet baskısıyla yurtlarından çıkarılan Azerbaycan Türklerinin topraklarında iskân ettirildi.
Ermenilerin lehine demografik değişim Sovyetler Birliği kurulduktan sonra da devam etti. Nitekim dünyanın farklı bölgelerinden getirilen Ermeniler, Azerbaycan topraklarına yerleştirildi. Örneğin, Lozan Barış Antlaşması´ndan Sovyetler Birliği´nin dağılmasına kadar geçen sürede, yani aşağı yukarı 1930-1990 yılları arasında Ermenistan´a yüzbinlerce Ermeni göç ettirildi. 1936 yılında Paris´ten iki bin, 1960´larda özellikle İran, Irak, Ürdün, Suriye, Lübnan´dan 200 bin, 1975-1990 yılları arasındaki Lübnan İç Savaşı´ndan binlerce Ermeni ailesi Ermenistan´a ve Karabağ´a getirilip yerleştirildi. 20 Haziran 1985´te, Sovyet Bakanlar Kurulu, Ermenilerin dış ülkelerden Sovyetler Birliği´ne göç ettirilme süresini 1990 yılına kadar uzattı. Dolayısıyla 20´nci yüzyılda dünyanın farklı coğrafyalarından getirilen Ermeniler, devlet baskısıyla yurtlarından çıkarılan Azerbaycan Türklerinin topraklarında iskân ettirildi.
1988-1994 yılları arasında bütün şiddetiyle devam eden Karabağ Savaşı, 1994´te ateşkes antlaşmasıyla sona erdi, lakin ateşkesten sonra bu kez Ermenistan iktidarı, işgal ettiği bölgelere Ermenileri yasa dışı olarak yerleştirmeyi sürdürdü. Azerbaycan tarafının tüm itirazlarına ve hatta uluslararası örgütlerin Azerbaycan´ın haklılığını gösteren tespitlerine rağmen Ermenistan bu tavrından vazgeçmedi. Azerbaycan´ın itirazları sonucu 2004 yılında BM, konuyu 59´uncu oturumda gündeme aldı. Bu oturumda konuyu yerinde tespit etmek için AGİT´in özel bir inceleme grubu oluşturulmasına karar verildi, böylece grup 31 Ocak-6 Şubat 2005 tarihleri arasında incelemelerde bulundu. Neticede işgal altındaki topraklara toplam 17 bin civarında Ermeni´nin yerleştirildiği belirlendi. Bu bilginin ortaya çıkmasından sonra AGİT Minsk grubunun eşbaşkanları ortak bir mektup yayımlayarak işgal edilen topraklarda Ermenilerin yerleştirilmesi sürecinin durdurulmasını ve bölgenin demografik yapısındaki değişikliklere son verilmesini talep etti. Mektupta ayrıca Ermenistan´ın bu siyaseti sürdürmesinin taraflar arasındaki barış görüşmelerine zarar verebileceği ve çatışma risklerini artırabileceği vurgulandı. Fakat bütün itirazlarına rağmen Ermenistan bu siyasetinden vazgeçmediği için Azerbaycan 2010 yılında bir kez daha konuyu BM´de tartışmaya açtı. Böylece AGİT tarafından yeni bir grup oluşturuldu, bu grubun 7-12 Ekim tarihleri arasında Karabağ ve işgal edilmiş bölgelerde yaptığı incelemeler sonucunda yaklaşık 14 bin kişinin işgal edilmiş bölgelere yerleştirildiği belirlendi.
Suriye´de iç çatışmaların başladığı 2011 yılına kadar, ülkede yaklaşık 80-100 bin civarında Ermeni´nin yaşadığı tahmin ediliyordu. Genel olarak Halep, Şam, Lazkiye gibi büyük şehirlerle beraber, Kesap, Deyrizor, Dera ve Kamışlı gibi yerleşim alanlarında yaşayan Ermeniler, çatışmaların seyrine bağlı olarak göç etmek zorunda kaldılar. 2012 yılında sözde Karabağ Cumhuriyeti Başbakanı Ara Arutyunyan, Suriye Ermenilerini kabul etmeye hazır olduklarını açıkladıktan sonra, Boston´daki Ermeni lobisi bu iş için bir buçuk milyon dolar para tahsis edeceğini belirtti. Kuşkusuz bu açıklamalar ve Ermenistan iktidarının planı Azerbaycan´ı yeniden rahatsız etti. Azerbaycan Dışişleri Bakanlığı, Ağustos 2012´de AGİT gözlemcileri ve uluslararası örgütlere çağrıda bulunarak yasadışı gerçekleştirilen bu olaya seyirci kalınmamasını, tarihî toprakları olan Dağlık Karabağ ve işgal altındaki diğer bölgelere Suriye Ermenilerinin iskân edilmesinin uluslararası hukukla bağdaşmadığını, ilerde doğacak sorunlara göre yalnız Ermenistan iktidarının sorumluluk taşıyacağını açıkladı. Fakat buna rağmen Ermenistan iktidarı yine kendi bildiğini okumaya devam etti.
2013 Ekim ayında Azerbaycan´ın BM büyükelçisi Akşin Mehdiyev, konuyu BM gündeminde dile getirdi ve Suriye´den kaçan sığınmacıların Karabağ´a yerleştirildiğini söyledi. Her ne kadar Ermenistan´ın BM eski Büyükelçisi Garen Nazaryan bunu inkâr etmeye çalışsa da bağımsız gözlemcilerce yüzlerce Ermeni ailesinin hem Ermenistan hem de Karabağ´a yerleştirildiği bilgisi, Azerbaycan´ın iddiası, doğrulandı. Hal böyle olunca Ermenistan iktidarı da artık açıkça ülkeye Suriyeli Ermenilerin kabul edildiğini itiraf etmek zorunda kaldı. Örneğin, 6 Ağustos 2015 tarihli Agos gazetesinde, Alin Ozinian imzalı bir haberde, Ermenistan Diaspora Bakanlığı´nın verilerine göre, 2015´in ilk yarısı itibarıyla Ermenistan´da 12 bin Suriyeli Ermeni´nin bulunduğu, onlardan da 9 bininin Ermenistan vatandaşlığına geçtiği vurgulandı. 5 Ekim 2016 tarihinde gerçekleşen BM Mülteciler Yüksek Komiserliğinin 67´nci oturumunda söz alan Ermenistan Dışişleri Bakan Yardımcısı Aşot Hovakimyan, Ermenistan´ın 20 binden fazla Suriyeli sığınmacıyı kabul ettiğini açıkladı.
Görüldüğü üzere daha önce inkâr etmesine rağmen Ermenistan iktidarı, Suriye krizinin başından beri ülkeye yaklaşık 20 bin civarında Ermeni getirildiğini resmi olarak itiraf etti. Bu sığınmacılardan bazılarının da Dağlık Karabağ´a yerleştirildikleri Ermeni medyasında açıkça gündeme getirildi. Bugün gelinen noktada Ermenistan ve Karabağ´da toplam 22 bin Suriyeli Ermeni sığınmacının yerleştirildiği biliniyor. Ermenistan Diaspora Bakanı Firdus Zakaryan, bu sığınmacıların çoğunun vatandaşlığa alındığını belirterek Suriye Ermenilerinin topluma entegrasyonu konusunda devlet olarak bütün imkânların seferber edildiğini söylüyor. Kuşkusuz Ermenistan, ekonomik ve sosyal sıkıntılardan dolayı Karabağ´ı terk eden Ermenilerin yerine sığınmacıları yerleştirerek bölgeyi elde tutmaya çalışıyor. Bu nedenle sığınmacılara vatandaşlık karşılığında, yaşı genç olanları askere alıyor. Lakin bu girişimler zaman zaman sığınmacılarla Ermenistan iktidarı arasında sorun yaşanmasına neden oluyor. Zira Suriye´den savaş dolayısıyla kaçmak zorunda kalmış gençler, Ermenistan adına yeni bir çatışmada yer almak istemiyor.
Diğer yandan Azerbaycan, barış yoluyla çözülmezse toprakları savaş yoluyla kurtaracağını her ortamda ısrarla dile getiriyor. Dolayısıyla bölgede durum çok kritik, her an silahların patlaması öngörülüyor. Nitekim 2016 Nisan ayındaki 4 günlük çatışmalar, bunu teyit etti. Ayrıca savaş dolayısıyla işgal altındaki bölgelerden ayrılan yüzbinlerce Azerbaycan vatandaşı halen hasretle ata-baba yurtlarına geri dönmeyi bekliyor. Olası çatışmalar ve Azerbaycan vatandaşlarının kendi yurtlarına geri dönmeye başlamaları, bölgeye sonradan yasadışı olarak yerleştirilmiş insanların hayatı için de tehlike arz ediyor. Bu nedenle Ermenistan iktidarının bu yasadışı iskânı bir an önce durdurması, bölgede daha fazla kan ve gözyaşı akmaması için BM kararlarına ve uluslararası hukuka uyarak işgalden ve iskândan derhal vazgeçmesi gerekiyor.