16. 08. 2018 Perşembe
ABD-Türkiye arasındaki kriz bir ?Rahip?e ve karşılığı sadece kaba güç, zorbalık, silah olan ?kâğıt parçasına? indirgenmiş vaziyette. Hatta bu bağlamda doların bir karşılığının olmadığı yönündeki söylemlerin bile yanlış ya da en azından eksik olduğu iddia edilebilir. Oysa mesele o kadar basit değil.
Dolayısıyla Ankara-Washington hattındaki krize yönelik değerlendirmelerde Türkiye´ye çok büyük bir haksızlık yapıldığı ve bunun temelinde de halen yeni dünya ve Türkiye gerçeğinin bir türlü anlaşılamadığı görülüyor. Nitekim krizin ?adı?, ?sebepleri?, ?gerçek aktörleri?, ?olası geleceği? ve ?yol açabileceği sonuçlar? gibi mevzular çok farklı zeminlerde değerlendiriliyor. Haliyle sonuç da çok sağlıklı olmuyor.
Buradaki en büyük değerlendirme hatasını ise mevzuya sadece konjonktürel çerçeveden bakmak oluşturuyor. Üstelik bu konjonktürel bakış açısı da geniş bir perspektiften olmuyor; sınırlı bilgilere dayalı, sığ ve daha ziyade yönlendirmeli, üçüncü el bilgilere dayanıyor. Oysa gerçek manada bir stratejik değerlendirme ciddi uzmanlık gerektiren bir iş.
Gerçek bir stratejik değerlendirme öncelikle ayağını bastığın yeri tanımaktan ve meseleye oradan bakmakla geçer. Bu coğrafyanın kendisi ve milli şuurdur. Ayağını bastığın yeri kendi pencerenden, kendi kuram ve kavramların ile küresel bazda okuyamaz ve özellikle de onun tarihsel arka planını bilmez isen, o zaman ?coğrafya-tarih-siyaset? bağlamında sağlıklı bir analiz de yapamazsın. Zira gerçek manada konjonktürü anlamak da buradan geçer. Bu da Google veya benzeri arama motorlarından elde ettiğiniz anlık bilgilerle olmuyor ne yazık ki?
Türkiye-ABD arasındaki kriz de bu değerlendirme hatalarından nasibini almış durumda. Meseleye başkalarının ?gönül/çıkar pencerelerinden? matematiksel verilerle bakmak, hiç kuşkusuz buradaki en büyük yanılgıyı oluşturuyor. Bunun temelinde de elbette ?aşağılık duygusu?, ?kompleks?, ?gönüllü muhiplik? ve ?devşirilmiş uzmanlık/entelijansiya? yatıyor. Yani tamamıyla ahlaki bir sorun!
ABD Türkiye´nin Dip Dalga Gücünden Rahatsız!
Türkiye-ABD arasındaki asimetrik durumu sadece maddi güç unsurları ile değerlendirmek, bir kere başlı başına bir hata. Örneğin ABD, Türkiye´nin sahip olduğu yumuşak güce milyar dolarlar akıtarak sahip olmaya çalıştı ama bunu başaramadı. Bunun için isminde Hüseyin geçen Barack Obama´yı bile iktidara taşıdı, bol bol poz verdirdi, konuşturdu ama olmadı. Zira ABD´nin insanlığın gönül dünyasında yeri yok. Tam tersine her geçen gün büyüyen bir nefret var ve çok ilginçtir ABD oraya ısrarla odun taşıyor.
ABD´nin kitleleri harekete geçirememesinin altında da bu ?nefret? yatıyor. ABD dip dalgayı kontrol edemiyor ve bundan dolayı da sahada tam bir hâkimiyet sağlayamıyor. ?Saray hâkimiyetinin? dışında bir üstünlük kuramayan ABD, bundan ötürü de gerçek manada bir güç olamıyor ve bundan dolayı da istenmeyen adam konumunda?
Buna karşılık Türkiye yakın çevresinden başlamak üzere küresel çapta dip dalganın ?aranılan?, ?geç kaldın? dediği bir aktör. Türkiye´nin ?dip dalga? ile olan müttefikliği birçok oyunu bozmuş durumda. Bu avantajı Türkiye´yi birçok operasyondan koruduğu gibi, onu lider ülke olmaya da zorluyor. Güçlü ve temiz mazisi, burada en büyük referansı. O yüzden Türkiye, ABD yanlısı rejimlere rağmen sahada fazlasıyla etkili.
Türk Jeopolitiğinin Dönüşü?
Değerlendirmelerdeki bir diğer yanılgı ise, Türkiye´nin sahip olduğu jeopolitik-stratejik önemin zaman zaman önemsizleştirilmeye, itibarsızlaştırılmaya çalışılması ki, burada en büyük argümanlarını?Türkiye´nin jeopolitik önemini fazla abartmayalım? oluşturuyor. O zaman burada sormak lazım; Türkiye´nin jeopolitik konumu bu kadar önemli değil ise, o zaman niçin Türkiye birkaç yüzyıldır hedef halinde ve Türkler bu coğrafyadan çıkartılmaya çalışılıyor?
Nitekim Türkiye´nin hem Anadolu hem de Mezopotamya bağlamında eş zamanlı bir mücadele vermesi ya da buralardan kuşatılıp-çökertilemeye çalışılmasının altında da bu husus yatmaktadır. Türkiye o yüzden iki büyük cephede mücadele vermektedir. Türkiye bu kuşatmayı yardığı ve sancağı buralarda diktiği an dünya yeni bir döneme girecektir.
ABD´nin Hedefindeki ?Güçlü Liderlik-Güçlü Devlet? Anlayışı?
Sahip olunan jeopolitik-stratejik önem-konumun güçlü bir devlet ve liderlik anlayışı ile pekiştirilme sürecinden duyulan rahatsızlık da Türkiye´ye yönelik son operasyonun temel gerekçelerinden birini oluşturmaktadır. Zira güçlü bir liderlik ile pekiştirilmiş bu devletin önündeki tek seçeneğin tekrar bir cihan devleti kurmak olduğunun onlar da farkındadır.
Dolayısıyla Türkiye-ABD arasındaki krizin temelinde, Washington´un çok daha büyük, derin kaygıları yatmaktadır. ABD, Türkiye´yi engelleyemediği takdirde karşısına çok daha farklı bir eksenin çıkacağının ve bunun diğerlerinden farklı olduğunun bilincindedir. Osmanlı sonrası bölgede oluşan güç boşluğunu yeniden doldurmaya aday Türkiye, bundan ötürü ABD´nin hedefindedir.