Davaya ilişkin kararını 12 Ekim´de veren İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, 124 sayfalık gerekçeli kararın yazımını da tamamladı.
Gerekçeli kararda Brunson´ın "kazan kazan" prensibiyle hareket ederek Fetullahçı Terör Örgütü´nden (FETÖ) yardım aldığı ve bu örgütle iş birliği içerisinde olduğun, örgütün hiyerarşisinde bulunmadığı ancak örgüte yardım ettiği kaydedildi.
Brunson´ın, aralarında FETÖ´nün sözde eski Ege Bölgesi imamı ve firari Bekir Baz ve yardımcısı Murat Safa´nın da bulunduğu çok sayıda örgüt mensubuyla bağlantısına işaret edilen kararda, sanığın 15 Temmuz 2016´daki darbe girişiminin hemen ardından 21 Temmuz´da "General Dan" diye yazdığı, "Bir süreden beridir Türkleri sarsacak bazı olayları bekliyorduk" ifadesinin yer aldığı mesajında darbe girişimine ilişkin bazı değerlendirmelerde bulunduğu hatırlatılarak "Söz konusu mesaj içeriğinde yer alan bazı hususların sanığın 15 Temmuz 2016´daki darbe teşebbüsü ile ilgili düşüncelerini ve bu bakış açısının FETÖ ile paralelliğini ortaya koyması bakımından altının çizilmesinde mahkememizce fayda mülahaza edilmiştir." denildi.
Sanığın aynı mesajda "Ve darbe sonrası tasfiye, tek adam yönetimine doğru ivme, bu da başka bir sarsıntı" değerlendirmesinde bulunduğu vurgulanan kararda, şu ifadelere yer verildi:
"Sanığın, darbe sonrası devletin bütün siyasi organları, kendi içindeki terör hücrelerine karşı gelen Türk Silahlı Kuvvetleri, emniyet kuvvetleri, yargı organları ve diğer kamu, kurum ve kuruluşları ile topyekûn ortaya koymuş olduğu tedbirleri tasfiye olarak nitelemesi bir yana demokratik bir sistemde halkın büyük çoğunluğunun oylarıyla seçilmiş bir hükümete ve dahası tüm siyasi aktörleri içerisinde bulunduran ve bütün Türk milletini temsil eden TBMM´ye karşı gerçekleştirilmiş bir darbe girişiminin başarısızlığından ortaya çıkan sonucu ´tek adam´ yönetimine doğru bir hız kazanma olarak değerlendirildiği her türlü izahtan yoksundur."
"Dua" kod adlı gizli tanık ile açık kimlikleriyle tanık olanların, Brunson´ın görev yaptığı Diriliş Kilisesi´nde Kürt kökenli Suriye veya Türkiye vatandaşlarından oluşan ayrı bir cemaatin bulunduğu, Mesih´in Kürdi veya Kürt kilisesi olarak anılan kiliseleri kontrol ettiğine yönelik ifadelerine yer verilen kararda, sanığın, bu etnisiteye dayalı ayrımcılığı besleyerek YPG/PKK gibi örgütlere yardım sayılabilecek faaliyetler içerisinde bulunduğu değerlendirmesi yapıldı.
Buna ilişkin bazı tanıkların ifadesine de yer verilen gerekçeli kararda, Diriliş Kilisesi´nde Kürt kökenli cemaatin lideri konumuna getirilen Suriyeli Muhammed Ahmad´in ayinlerde, Türkiye´yi katil devlet olarak tanımladığı, PKK ve YPG´nin terör örgütü olmadıklarını, bunları desteklenmeleri gerektiği konusunun Brunson tarafından bilindiğinin altı çizilirken, sanığın, "Kürt halkının Türkiye´de ezilen halk olduğu, Kürt halkından ziyade PKK´nın özgürlük mücadelesi verdiğini ve buna destek verilmesi gerektiğine" dair konuşmalar yaptığına dikkat çekildi.
Brunson öncülüğünde kurulan Kürt Kilisesi´nin Suriyeli mültecilerin "dil bilmezlik" sorununu aşmak için oluşturulmuş bir pratikten daha fazla anlam taşıdığına vurgu yapılan gerekçeli kararda, şunlar kaydedildi:
"(Brunson´ın kontrolündeki kilise kastedilerek) YPG/PKK terör örgütleri özgürlük savaşçıları olarak tanıtılmaktadır. Türkiye´nin milli misak ile belirlenen sınırları içerisinde kalan topraklarının en azından bir kısmını Kürdistan olarak kabul eden anlayışı kilise katılanlarına empoze edilmiştir. Halkların kendi kaderlerini tayin etme haklarının bulunduğu şeklindeki evrensel söylemlerin popülist çekiciliği kullanılarak açık açık bu örgütlerin desteklenmesi gerektiğinin dillendirildiği kabul edilmiştir."
Yazılan gerekçeli kararda, sanığın bunu düşünce açıklamasından öteye taşıyarak dile getirdiği bu düşüncesini hayata geçirmek için terör sorununun yoğunlaştığı bir bölgede adeta siyasi bir aktör gibi Kürt yöneticilerle temas kurduğu kaydedildi.
Sanığın bölgeden kilisesine sevk edilen bir etnik kitleyi misyonerlik adı altında eğitime aldığı belirtilen kararda, "Geldikleri yerde bu örgütün (YPG/PKK) zulmüne uğramış bazı Suriyeli mültecilerin dahi kilisede PKK terör örgütüne verilen destekten rahatsızlık duyarak kilisedeki toplantılara katılmaktan vazgeçtikleri anlaşılmıştır. Böyle siyasi bir mülahazanın egemen olduğu kilisede sanığın ve destek verdiği kişilerin dini öğreticiliğini aşan gayelerinin olduğu, tıpkı FETÖ ile olduğu gibi ´kazan kazan´ prensibi ile PKK terör örgütü ve uzantıları ile girdiği iletişim ve etkileşim içinde bu örgütlere yardım ettiği kabul edilmiştir."
İddianamede Brunson´a isnat edilen "Siyasal ve askeri casusluk" suçlamasına ilişkin yeterli delil bulunmadığını belirtilen kararda, "Sonuç olarak sanık hakkında, ´örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek´ eylemi nedeniyle, Türk Ceza Kanunu´nun (TCK) 220/6 maddesi delaletiyle, TCK´nin 314/2. maddesi uyarınca ve ´Siyasi veya askeri casusluk´ eylemi nedeniyle TCK´nin 328/1. maddesi uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmış ise de yukarıda ayrıntıları ve delilleri ile birlikte tartışılan eylemleri bütünün TCK´nin 220/7 maddesinde düzenlenmiş bulunan, ´Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etmek´ suçunu oluşturacağı kanaatine varılmıştır." ifadeleri yer aldı.
Önce 5 yıl hapis cezasına çarptırılan Brunson´ın bu cezasının TCK´nin 220/7 maddesinin son cümlesi uyarınca yarı oranında indirime gidilerek 2 yıl 6 aya çekildiği ancak Terörle Mücadele Kanunu´nun (TMK) ilgili maddesi gereğince bunun 3 yıl 9 aya yükseltildiği vurgulanan kararda, sanığın, yargılama sırasında gözlenen olumlu tutum ve davranışlarının da göz önünde bulundurularak cezanın 3 yıl 1 ay 15 güne düşürüldüğü belirtildi.
Kararda ayrıca Brunson hakkında 28 Temmuz 2018´de verilen "Konutunu terk etmekten yasaklanması" ve "Yurt dışına çıkmaktan yasaklanması" gibi adli kontrol tedbirlerinin hükümle kaldırıldığı da yer aldı.
Terör örgütleri FETÖ ile PKK adına suç işlediği ve casusluk yaptığı iddiasıyla 35 yıla kadar hapis cezası istenen Amerikalı din adamı Andrew Craig Brunson, 12 Ekim´de görülen karar duruşmasında 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası almış, hakkındaki adli kontrol hükümleri kaldırılarak serbest bırakılmıştı.