Şunu artık iyi biliyoruz. İklim değişiminin oyun değiştirme gücü var.
Diğer bir ifade ile hâkimiyet değiştirme gücü var. Medeniyet değiştirme gücü var.
Küresel elitlerin iklim değişimini "kriz" olarak tanımlaması da gayet mantıklı. Çünkü değişecek olan düzen onların kurulu düzenidir.
Krizin ürettiği tehdit, onların düzenini değiştirecektir. Küresel ekonomi politiği yeniden yapılandıracaktır.
Peki, krizin üreteceği fırsat kimin içindir?
Tabi ki gelişmeleri kim doğru değerlendirir ise başarı da onundur.
Kim doğru yönlendirir, kim değerlendirir, kim doğru pozisyon alır ve hatta doğru yatırımlara başlarsa başarı da onundur.
Yani fırsatlar herkese bir şeyler sunmaktadır. Adı üzerinde, "fırsat".
Sanırım meşhur atasözümüzü şöyle uzatmada bir sakınca olmaz;
At binenin, kılıç kuşananın, fırsat değerlendirenindir.
Zaman zaman bu konuları ve etrafımızdaki gelişmeleri bir grup akademisyen arkadaşlarımızla birlikte değerlendiriyoruz.
Farklı bakış açılarını bir araya getirmek çok verimli sonuçlar üretiyor.
Bu bağlamda Remzi Yıldırım Hoca ile dünya üretiminin Asya'ya kayması üzerine yapmış olduğumuz değerlendirmeleri ele aldık.
Bu değerlendirmelere iklim değişimini ve Rusya-Ukrayna savaşını da ekledik. Karşımıza çok enteresan bir tablo çıktı.
Bu tabloyu betimlemeye çalışmadan önce şunu hatırlatalım.
Putin, Ukrayna'ya başlattığı "özel askeri operasyon" ile ilgili olarak yapmış olduğu bir basın toplantısında şunu söylemişti:
"Bu operasyon ile ilgili olarak her türlü senaryoyu çalıştık."
Her türlü senaryo!
O zaman, Avrupa'da şu anda oluşan doğalgaz kaynaklı enerji krizini de çalışmışlardır.
Bu krizin Avrupa tarafından iki üç yıl içinde çözümlenebileceğini de biliyorlardır. Avrupa'ya maliyetlerini de hesap etmişlerdir.
Peki, bu kadar büyük hamleye iki üç yıllık gaz krizi yeterli bir kalkan oluşturabilir mi?
Elbette oluşturamaz.
Peki, o zaman orta vadeli kalkan ne olabilir?
İşte bu sorunun cevabını, analizimize iklim değişiminden kaynaklanan gelişmeleri de kattığımız vakit görebiliyoruz.
Bu kalkanın adı buğday! Yani hububat. Yani gıda!
Yaklaşık on yıl içerisinde iklim değişimi nedeniyle gıda tedariki en stratejik alan olacak.
Zaten gıda tedariki, hâlihazırda da en kritik konuların başında geliyor.
Hani ne derler; "Devletleri kontrol etmek için enerjiyi, insanları kontrol etmek için gıdayı kontrol etmek yeterlidir."
Şimdi gıda tedariki, enerji tedariki ile başa baş gidiyor. Lakin iklim değişimi gıda tedarikini öne geçirecektir.
Hâlihazırdaki dünya buğday üretimine baktığımızda Asya'nın belirgin bir potansiyelini görüyoruz.
Dünyanın en büyük buğday ihracatçılarının başında Rusya geliyor.
Ukrayna ve Kazakistan da ilk 10 ihracatçı ülke içerisindedir.
İthalat rakamlarına baktığımızda ise ilginç bir durum ile karşı karşıya geliyoruz.
Çin'i dışarıda tutarsak, ilk 10 ithalatçı ülkenin tamamı Müslüman ülkelerdir.
Endonezya, Mısır ve Türkiye ilk üçte olan ithalatçı ülkelerdir.
Kişi başına buğday tüketen ülkelere baktığımızda ise Müslüman ülkelerin yine ağırlıkta olduğunu görüyoruz.
Yani oluşabilecek bir buğday krizi doğrudan doğruya Müslüman ülkeleri hedef alacaktır ve etkileyecektir.
Bunu tersten de okuyabiliriz;
Müslüman ülkeleri etkilemek için buğday önemli bir araç olarak kullanılabilir!
Ne denir? Kimin ekmeğini yiyorsan onun kılıcını da sallarsın!
Bunun için de son beş yıldır sürekli "ekilip dikilmedik bir karış yer bırakmayın" dedik durduk.
Sanırım şimdi dediklerimiz biraz daha aydınlanmış oldu.
Tüm bunlarla birlikte, iklim değişimi, üretim sahalarını da değiştirecektir.
İklim değişimi nedeniyle önümüzdeki on yıl içerisinde dünya hububat üretiminin yaklaşık yüzde 85'i Kazakistan-Rusya-Ukrayna hattına kayacaktır.
Bu durum, savaşı veya savaşları daha da stratejik hale dönüştürmektedir.
Neticede şu üç ekseni bir araya getirmeye çalışıyoruz:
Küresel üretimin nereden nereye kayacağı, küresel finansman sisteminin nasıl oluşacağı ve küresel gıda üretim-tüketim ilişkileri.
Fotoğrafa gıdayı da eklediğimizde Rusya-Ukrayna savaşının ekonomi politik gerekçelerinden birini daha görme imkânımız oluşuyor.
Önümüzdeki on yıl içerisinde Kazakistan-Rusya-Ukrayna hattı küresel gıda üretiminin merkezi haline gelebilir. Bunu, Rusya'nın hesap etmediğini düşünmek naiflik olur.
Aynı şekilde Avrupa da düşünmüş olacak ki bir ayağını Ukrayna'da sağlam basmaya çalışıyor.
Bir bakıma, gıda kaynaklarının dışında kalmak istemiyor. Onun için de Rusya Ukrayna savaşında net bir tavır almaya çalışıyor.
Buradaki yazılarımda daha önce de ifade ettim. Avrupa'nın Rusya'yı dışlayarak bir gelecek oluşturma çabası çok yanlış bir stratejidir.
Ancak İkinci Dünya Savaşı sonrası oluşan denkleme aşırı sadakat, Avrupa Birliği'nin sonunu getiriyor.
Ne enteresandır ki Türkiye bütün bu kesişmelerin veya birleşmelerin tam ortasında konumlanmış bir ülkedir.
Sadece "bulunduğu konum" üzerinden bir strateji geliştirse bile geleceğin parlayan yıldızı olması işten bile değildir. Lakin bunun çalışılmadığı aşikârdır.
Yöneticilerin "günü kurtarma" dertleri, orta vadeli stratejilerin oluşturacağı fırsatların göz ardı edilmesine vesile olmaktadır.
Umarım bir an önce gerçekler görülür ve fırsatların kaçmasına müsaade edilmez.
Kaynak: İndependent Türkçe