Putin’in tarih tezine karşı çare ne?

Mustafa Karaalioğlu yazdı;

Putin’in tarih tezine karşı çare ne?

Özelde Batı’nın, genelde dünya sisteminin barışı ve toprak bütünlüğünü koruyamamak gibi büyüyen bir problemi var. Bu büyük problemin merkezinde de Rusya yayılmacılığı gibi devasa bir başka problem bulunuyor. Tekrar gerek yok; Rusya’nın bugün Ukrayna’yı tehdit eder hale gelmesi, Donbas’ı bu ülkeden koparacak cesareti bulması herkesin gözü önünde gelişen anlaşılması güç bir küresele ihmalin kaçınılmaz sonucudur. Bu noktaya adım adım, göre göre ve kolaylıkla gelinmiştir. Neredeyse hiçbir anlamı mukavemet görmeden işleyen bu mekanizma Rusya’yı sadece Ukrayna ve eski Sovyet sahası için değil bütün bölge için aktüel bir tehdit haline getiriyor. Bölgede, Rusya Lideri Putin’in Ukrayna için masa başında ürettiği tarih tezinin bir benzeriyle hedefe konulmayacak ülke yoktur. Zira, Rusya’nın yakın ve uzak geçmişte sınır veya siyasi ihtilaf yaşamadığı devlet yoktur. Türkiye de buna dahildir.

Putin, 2008’de Abhazya ve Güney Osetya’yı, 2014’te Kırım’ı ve şimdi Donbas bölgesini ya ilhak, ya kışkırtma ve istikrarsızlaştırmayla kendi ülkesine bağlarken, sudan bahanelerle yetinecek kadar özgüvenliydi. Sadece bu bölgeler değil, iktidarı süresince, 1990’ların başından itibaren bağımsızlıklarını kazanan eski Sovyet cumhuriyetlerini de yeniden Moskova’ya bağlamayı başardı. Suriye’nin kanlı diktatörünü de kendine bağladı; dahası Libya’da bile sahaya indi.

Petrol ve doğalgazın sunduğu inanılmaz finansal kaynak, ona uluslararası hukuku hiçe sayma imkanı verdi. Böylelikle, gözünü diktiği her yeri birer birer toparlayabildi. Bazı yorumcular, muhtemelen Putin’in bile aklında olmayan iki kutuplu dünyanın geri gelişine alkış tutuyorlar ama öyle değil; Rusya lideri açıkça modern çağ öncesi klasik emperyalizme yelken açmış bulunuyor. İçe kapanma eğilimindeki ABD ile kendi sınırlarına ve daha fazla ticarete odaklı Avrupa’nın bıraktığı boşluğu kolaylıkla değerlendiriyor. Maliyetsiz şekilde yayılarak, aynı zamanda Batı blokuna dünyanın çiçek, böcek, iyi dilek ve temennilerden ibaret olmadığını uygulamalı olarak gösteriyor. Masada ve sahada klasik diplomasiye karşı silahlı güç bulunuyor ve tabiatıyla her defasında belinde silah olan Putin kazanıyor.

Şimdiden sonra ne yapılabilir? Açık ki daha önce yapılması gerekenler ıskalandığı için bugün Rusya’yı durdurmak daha zorlaşmıştır. Dozu artırmak gerekmektedir. En başta Rusya’ya tam da arzuladığı gibi kendi ekseni etrafında dönme imkanını sunmak gerekir! Bunun için Avrupa’nın başta geleceğe yönelik doğalgaz tedarik planlarını değiştirerek Rusya bağımlılığını bitirmek dahil, bu ülkeye avantaj sağlayan bütün ticari konforundan vazgeçmesi gerekiyor. Her durumda Rusya’nın dünyaya ihtiyacı dünyanın Rusya’ya ihtiyacından çok daha fazladır. Karşılıklı ticarette bu gerçeğe dayalı yeni bir düzen tesis edilmelidir. Bütün rutin yaptırımlardan daha etkili olan uluslararası para transfer sisteminden -swift- bloke edilme seçeneği konuşuluyor; bu da düşünülmelidir. Ve elbette askeri güce karşı askeri güç… NATO, Ukrayna’nın organizasyona dahil edilmesi ve ülkeye asker gönderme kartını masaya sürmelidir.

Gelinen ve şimdiden sonra gidilebilecek noktalar, barışı koruyacak bir sertliğe ve kesinliğe ihtiyaç olduğunu gösteriyor.

Yaşanan krizlerin seyri gösteriyor ki şu ana kadar Rusya, muhataplarının hep ikinci işi oldu. ABD de Avrupa da öncelikle kendi düzenlerini korumaya odaklıydı. Böyle davranmanın işe yaramadığı ve Moskova’ya alan açtığı ortadadır. ABD, NATO ve Avrupa’nın artık, Rusya’yı durdurulması gereken bir güvenlik tehdidi olarak tanımlamanın ötesinde bu tehdide karşı kesintisiz mesai harcadığını da göstermesi gerekir. Bir periyoda bağlanan Rusya yayılmacılığının kendiliğinden durmasını ummak hayalcilik olur.