Putin´in düşü: Ukraynasız Avrupa

Mühdan SAĞLAM

Putin´in düşü: Ukraynasız Avrupa

ABD ile Rusya arasında bazen söz düellolarına sahne olan çekişme pek çok coğrafyada karşılık buluyor. Bu anlamda akla gelen ilk bölge eski Sovyet coğrafyası. Bu bölge Rusya için o kadar önemli ki 1993´te Rusya, Monroe Doktrini olarak da kabul edilen Karaganov Doktrini ile eski Sovyet coğrafyasını da güvenliği için ?arka bahçesi? ilan etmişti. Doktrine rağmen ABD ile Rusya arasında çekişme rafa kalkmadı.

ABD ile Rusya arasında gerilimin karşılık bulduğu ülkeler Gürcistan, Kırgızistan ve Ukrayna. Afganistan´a ABD´nin 2001´de müdahale etmesiyle Orta Asya´da Washington´un faaliyetleri Moskova tarafından yakından izlenmişti. Benzer biçimde 2000´lerde başlayan ?renkli devrimler? ile Rusya, ABD´nin kendine yakın yönetimleri iş başına getirerek Rusya´yı çevrelemeye ve parçalamaya çalışacağını düşünüyordu. 2008´de Gürcistan´a dönük müdahale bu sürecin ürünüydü.

Rusya´nın Ukrayna ve Gürcistan´a dönük diğer ülkelerden farklı olarak bir kırmızı çizgisi daha var. Söz konusu iki ülkenin ABD liderliğindeki Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü´ne (NATO) katılması. Rusya defalarca bu adım atıldığında bunun kendisinin NATO tarafından çevrelenmek olacağını ve kendisini savunmaktan kaçınmayacağını ifade etti.

ABD, Rusya ve Avrupa Birliği (AB) arasındaki yüksek tansiyonlu jeopolitik hesaplara karşılık en önemli durak Ukrayna. Ukrayna ile Rusya arasında 2014´te başlayan örtük savaş, Kırım´ın Rusya tarafından ilhakı ile noktalandı. Durum bununla da kalmadı, AB´nin Doğu Ortaklığı Projesi ile Rusya´nın Avrasya Birliği projesi arasında sıkışan Ukrayna adeta doğu ve batı olarak ikiye ayrıldı. Kiev tercihini AB´den yana kullandı. Ancak Ukrayna´nın bu tercihi ülkesinde süren bölünmeyi ve çatışmayı sonlandırmadı. Doğu Ukrayna´da Rusya´dan güç alan gruplarla Kiev yönetimi arasındaki çatışmalar sürüyor.

Moskova-Kiev hattında Kerç Boğazı´nda yaşanan yüksek tansiyon, Ukraynalı denizcilerin Rusya tarafından tutuklanması ve Kuzey Akım II projesi iki merkez arasındaki ilişkileri derinden etkileyen iki güncel başlık. Üstelik bu restleşme yalnızca Rusya ve Ukrayna ile sınırlı değil, AB ile ABD de sürecin bir parçası olmuş durumda. ABD´nin bu çabasının nedeni ne? Rusya nasıl bir cevap verecek? Ukrayna´ya ne olacak? AB´nin tavrında bir değişiklik olacak mı? Bu hafta bu sorulara yanıt arayacağız.

KIRIM´A DÜĞÜMLENEN AZAK DENİZİ SORUNU

Rusya ile Ukrayna Azak Denizi´ni ortak kullanıyor. Burada yer alan Kerç Boğazı ise Azak Denizi ve Karadeniz´i birbirine bağlayan stratejik bir geçiş noktası. Kerç Boğazı´ndan geçiş hakkı, Rusya ile Ukrayna arasında 2003´te imzalanan Azak Denizi ve Kerç Boğazı´nın Kullanılması Hususundaki İşbirliği Anlaşması´na dayanıyor. Anlaşmaya göre, taraflar birbirine haber vererek boğazı kullanıyor ve Azak Denizi´nden, toprakları ölçüsünde faydalanıyor. Söz konusu anlaşma ve şartlar Kırım´ın 2014´te ilhak edilmesinden önceye dayanıyor. Kırım 2014´te Rusya tarafından ilhak edildi ve böylece Kerç Boğazı´nın her iki yakası da Rusya toprağı oldu. Ukrayna bu kararı tanımıyor. İşte bu noktada Ukrayna stratejik bir hamle yapmış ve gemilerini Kerç Boğazı´ndan geçirmeye çalışmıştı. Rusya, bölgesine izinsiz girildiğini iddia ederek müdahalede bulunmuştu.

Ukrayna açısından Kerç Boğazı´ndan gemileri Rusya´nın izni ile geçirmek, Kırım´ın ilhakını onaylamak anlamına geliyor. Bu çerçevede Rusya´nın oldubittisini kabul etmeyerek 2003´teki anlaşmaya göre hareket ediyor. Öte yandan Kerç Boğazı, Kırım´ın Rusya toprağı olarak kabul edilmesi ve Kırım ile Rusya anakarası arasında doğrudan geçiş sağlayan Kırım Köprüsü´nün korunması için hayati. Dolayısıyla Ukrayna´nın 2003 kurallarına göre hareket etmesine göz yummak, topraklarına kattığı Kırım konusunda geri adım atmak demek. İki taraf bu konuda geri adım atacağa benzemiyor. Özetle Kerç Boğazı´na yaklaşan Ukrayna ve Rusya bandıralı gemilerin geçiş rejimi Kırım´ın statüsüne düğümlenmiş durumda.

GAZPROM UKRAYNA´YA SIRT MI ÇEVİRİYOR?

Ukrayna ile Rusya arasındaki gerilim yalnızca Kerç Boğazı ve Kırım´ın ilhakına düğümlenmedi. Moskova ile Kiev anlaşmazlığının enerji cephesinde de karşılığı var. Nasıl olduğuna bakalım.

Rusya 1970´lerden beri Avrupa´ya gaz sağlıyor. 2016´dan bu yanaysa Avrupa´ya olan gaz ihracatı rekor düzeye ulaştı. Gazprom Export 2017 verilerine göre Gazprom, Avrupa´ya 194.4 milyar metreküp (bcm) gaz ihraç etti. Şirketin 2018 verileri de bir önceki yıla göre artışın devam ettiğini gösteriyor.

Gazprom bu devasa miktardaki gazı büyük oranda boru hatlarıyla taşıyor. Rusya´dan yola çıkan bu gazdan yalnızca Kuzey Akım ve Mavi Akım hatları doğrudan Almanya ve Türkiye´ye ulaşıyor. Finlandiya, Baltık üçlüsü (Estonya, Letonya ve Litvanya) yine Gazprom´un doğrudan gaz aktarabildiği ülkeler.

Avrupa´ya giden diğer hatlarda Ukrayna, Polonya, Belarus gibi transit ülkeler var. Örneğin Türkiye´ye gelen gazın bir kısmı Trans-Balkan Hattı´ndan geliyor. Yani transit ülkeler burada da var. İşte bu noktada Gazprom, Avrupa´ya doğrudan gaz aktaracak projeleri gündemine alarak hem ekonomik olarak (transit ücretleri) hem de siyasi olarak elini güçlendirmek istiyor. Transit ülke denildiğindeyse akla gelen ilk ülke Ukrayna.

Rusya´nın 2006 ve 2009´da Ukrayna ile borç ve fiyatlar nedeniyle düştüğü anlaşmazlık Rus gazının Avrupa´ya taşınmasını sekteye uğratmıştı. 2009´da Gazprom, Ukrayna kaçak kullanıyor diye Avrupa´ya giden hattın akışını yavaşlattı. Gazprom´un çok düşünmeden attığı bu adım, neredeyse 50 yıllık güvenilir tedarikçi imajına zarar verdi ve şirket ile Rusya doğal gazı politik bir araç olarak kullanmakla suçlandı. Gazprom, haklılığını göstermek için elinde tahkim kararlarıyla kapı kapı gezse de Avrupa ikna olmadı.

Ukrayna ile benzer bir gerilim daha yaşamak istemeyen şirket, 2014 krizinden çok önce Güney Akım Projesi ile Güneyden Avrupa´ya gaz taşımak istiyordu. Bulgaristan projeden çekilince yerine Türkiye´nin konduğu Türk Akım Projesi´ne geçildi. Ayrıca daha önce yapılan Kuzey Akım Hattı´nın yanına yine aynı güzergahtan (Rusya´dan Almanya´ya Baltık Denizi Üzerinden) gaz taşınmasına karar verildi. Kuzey Akım II ile yıllık 55 bcm gazın Almanya´ya doğrudan ulaştırılması planlandı. Gazprom´un her iki projesi de devam ediyor. Hem Türk Akım hem Kuzey Akım Projesi´nin en önemli özelliği ?Ukraynasız gaz taşıma?. Bu projelerin tamamlanmasıyla 2020´de Gazprom´un Avrupa´ya Ukrayna olmadan aktaracağı gaz miktarı 200 bcm´e çıkıyor. İşte burada sorun başlıyor. Ukrayna bu durumdan memnun değil, ABD de.

Kırım üstünden süren gerilimin yakın dönemde dozu düşeceğe benzemiyor. Ancak söz konusu sorunlarda Ukrayna´dan ziyade ABD´nin tutumu ve Avrupa´nın Rusya konusunda takınacağı tavır merak konusu.

Her iki sorunda da taraflarla doğrudan karşı karşıya gelmeden politika belirleyen Türkiye, Kerç Boğazı krizinde Rusya ile Ukrayna arasında arabuluculuk yapabileceğini ifade etti. Türkiye´nin bu önerisi karşılık bulabilir mi? ABD´nin Rusya konusunda yeni yaptırımları gündeme aldığı biliniyor. Yeni yaptırımlara Ukrayna ile yaşananların etkisi ne? Gazprom Ukrayna´yı tamamen gözden çıkarır mı? Ukrayna için transit ülke olmak neden önemli? ABD yaptırımlarına AB nasıl bakıyor? Cuma günkü yazıda bu sorulara yanıt arayacağız.