Putin’e Karşı Putin; Putin’e Sağdan Bakış…

Sait Alioğlu, Avrayacılık ideolojisinin fikir babası “Rus” stratejist Aleksandr Dugin’in, Putin’e sağdan bakışı öngören “Putin’e Karşı Putin” adlı eserine yönelik bir değerlendirmede bulundu.

Putin’e Karşı Putin; Putin’e Sağdan Bakış…

Konu; Avrasya nı, yoksa “Avrusya mı?

Putin’e sağdan bakışı öngören “Putin’e Karşı Putin” adlı eser, yaşayan Rus stratejist ve Avrasya olgusunun fikir babası sayılan Aleksandr Dugin imzasını taşımakta olup, Rusya ve onun el’an lideri konumunda bulunan Viladimir Putin’e dair “içeriden” bilgiler sunmaktadır.

Bu eser, soğuk savaş dönemi sonrasında, ABD’nin, Batılı ülkeleri kendi yanına çekme suretiyle oluşturduğu tek kutuplu dünyaya alternatif olarak üretilen ve onu büyük oranda dengelemeyi ve “dizginlemeyi” amaçlayan Avrasyacı anlayışın fikir babası sayılan Aleksandr Dugin’in kaleminden çıkıyor oluşundan dolayı bir hayli önem arz etmektedir.

Sovyet sosyalist bloğun dağılmasının akabinde, bir müddet bocalayan ve kendine bir çıkış yolu arayan “yeni” Rusya’nın, gelişme kaydetmesi adına yaklaşık yirmi küsur yıldır, hem bu çıkışı kolaylaştırıcı ve hem de ona stratejik anlamda sağlam temellere dayanan bir düşünce sistematiğini, yine Rus gerçekliğinden hareketle oluşturmaya çalışan bir beynin, bu hattı, Putin üzerinden anlatmaya çalışması kitabı ilgilisi açısından önemli kılmaktadır.

Dugin, Putin’in ortaya çıkışı ile ilgili olarak, aşırı liberallerin ona yönelik kininden bahsediyor. Onların, Putin’i KGB’deki görevinden yola çıkarak, onu Sovyetler ile özdeş kıldığını belirterek, onlardan “kızıl kahverengi” olarak bahsediyor. 

Kızıl kahverengi; “Sovyet ve milliyetçilik” olarak tanımlanıyor.

Dugin, Putin’e karşı olan liberallerin tavırlarını içerecek oranda, onları “demokratik şizofrenler” olarak da tasvir ediyor. (S. 21, 22)

Dugin, Putin’in hayatına dair ifadeler kullanırken, onun Zavtra gazetesinde yayınlanan portresini beğendiğini belirtiyor.

Onu “genç bir yavru kurt … düşmanlarına karşı sert ve acımasız bir judo ustası … disiplinli ve “Tanrının terörü” gibi tanımsal ifadeleri sıraladıktan sonra, onunla ilgili; olarak “Herkes korkuyla titremeli” değerlendirmesinde bulunuyor. (25, 26)

Bunlar, bir hayli iddialı ifadeler…

Dugin, Putin’in selefi olan Boris Yeltsin’in ülkeyi yönetememe başarısızlığı üzerine “vatansever” bir lider arayışına girildiğinin altını çiziyor. (26)

Dugin, konuya dair, Putin üzerinden vatanseverlik konusunu, o dönemde gelişen olaylar bağlamında ele alıyor. Vatanseverliğe yaptığı atıf üzerinden, onun liberalizm kadar önemli olduğunu belirtiyor. “Siyasi açıdan … bu durum “vatanseverliğin” adım adım “liberalizm” kadar önemli hale gelmesi anlamına geliyordu. Nihayetinde her iki unsurun da denk olduğu açıkça ortaya çıktı. Aktörler. Kendilerini kendi yönetmenleri ilan ettiler.”  Dugin, bu aktörlerle ilgili olarak; “Rus siyasi hayatında yeni faktörler belirdi. “Yeni duraklama” bitmişti ve artık üç unsurun etkileşimi ile ilgilenilmesi gerekiyordu.” (29) ifadelerini kullanıyor. 

Dugin, Putin’in, ilk döneminde yaptığı işlerin kıymetini, onun Herakles’in yaptıklarıyla kıyaslayacak kadar onun, önemli bir kişilik ve lider olduğunu vurguluyor. (31) O, işleri “yapılan ve “yapılmayan işler” başlığı altında madde, madde, sıralayıp içeriğine dair bili veriyor. Bu maddeler, altışar adet olarak belirtiliyor.

Yapılan işlere örnek olarak; Rusya’nın parçalanmaması Kafkasya’nın ülkeden kopmasını önlemiş, Dağıstan’a yönelik olarak  Vehhabilerin işgalini engellemiş ve Çeçenistan’ın üçte ikisini geri alıp üçte birini isyancıların kontrolünde bırakmıştır. (31)

Bu madde, bizce Putin ve Rusya açısından “yapılan işler” babında yapılan diğer işlerin başlangıcı olmuştur diyebiliriz.

Dugin, Putin’in “yapılmamış işler”  başlığı altında, onun henüz gerçekleştiremediği işleri de madde, madde sıralıyor. Onun, ABD ile ilişkiler konusunda tavrını hâlâ ortaya koyamadığının altını çiziyor.

Dugin, sanki burada bugünlerde, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ile başlayan sürecin bir devamı olacağını belki de “tahmin ettiği” küresel yeni bir savaştan haber veriyor gibi…

Dugin, yapılamamış işler sadedinde “Putin, ekonomide radikal liberal paradigmayı kullanmanın kısır sonuçlarını anlayamamıştır. … Siyasi elitleri rotasyona tabi tutamamıştır. … Reformu gerçekleştirmek için istifade edebileceği kendi etkin grubunu kuramamıştır.” (33) tespitinde bulunmaktadır.

En önemlisi ise, Rusya için, o da, jeostratejik önem açısından hem Dugin’in, Putin’in ve hem de bir bütün olarak Rusya için önemli ve oranın alâmet-i farikası olduğundan şüphe duyulmayacak olan “Avrasyacılık”  konusunda var olan etkiye dikkat çekmektir.

“Putin, henüz ciddi anlamda Avrasyacı ideolojiyi Rusya’nın yarının dünyasındaki yeri olarak görüp güçlendirmedi.” Dedikten sonra, bunları anlama sadedinde şu ifadelere yer veriyor; “Bu altı icraat ve altı eksik, Putin’in şu an içerisinde bulunduğu durumu göstermektedir. Putin, yolun yarısındaki bir ip cambazı gibidir ve karşısında ciddi bir dilemma vardır; Ne tarafa gitmelidir İleriye mi geriye mi?” (33) diyerek, Putin’in izleyeceği/izleyebileceği yol haritasını onun adına şekillenebileceğini bir açıdan belirtmiş oluyor.

Dugin, “Avrasyacı bakış açısına göre güç yazgısı”na dair dikkat çeken bir ifadede bulunmaktadır; “Putin, şu anki dönem için uygun bir liderdir. Trajik bir isimdir; etrafındakiler harekât manevrasını kısıtlamaya çalışan beceriksiz aşağılık solucanlardır. Ama yine de Putin, adım, adım metodolojik bir şekilde tüm bu uğursuz mirası kaldırmaktadır.” (37)

Bu ifadeler bizce çok önemli…

Dugin, konu bağlamında, kendinden, kendi ideolojik serüveninden bahis açmaktadır. O, burada hayli ilginç ifadeler serdetmektedir; “…Avrasyacıyım. Kısacası hep aynı doğrultuda hareket ettim. Komünizm ve sosyalizmin çöküşüne kadar fark etmediğim gelenekçi eski unsurları görüp 1990’larda biraz sola kaydım. Sovyet rejiminin çökmesinden sonra Sovyet karşıtı bir vatanseverken Sovyet yanlısı bir vatansever oldum.” (40)

Dugin, bunları sıralarken, aynı zamanda –hangi ideolojik katmanda bulunulduğunun önemli olmadığını; önemli olanın Rusya için “vatanseverlik” olduğunu ima edercesine kendisinin “Nasyonal sosyalist” çizgide de bulunduğunu çok rahatlıkla belirtiyor.

Biz, bu ifadelerden hareketle, bize dönüp Atlantikçi olmayı kendileri için zül sayan bizim zevatın, Avrasyacılığa oynamasını, onun etrafında dolanmasını Dugin gibi üstatlarının ideolojiler arasında sörf yapmasını kendilerine örnek aldıklarını belirtebiliriz.

Bu meyanda, bizde Erdoğan’a şu ya da bu konuda muhalif olan birçok Avrasyacı zevatın, yüzünü Atlantik’e değil de, Avrasya’ya dönmesini, Dugin’den mülhem olarak sol tandanslı, ama yüzünü “manevi değerleri de içeren ”kendisini yenilemiş” ideolojilere dönmesini az da olsa anlamış oluyoruz…

 

İdeolojik evrim: Avrasya Perspektifi…

Dugin, konuya dair birçok değerlendirmede bulunduktan sonra, sonuç bağlamında şu ifadelere yer veriyor; “Putin, Rusya’nın bir nefes almasını sağlamakla birlikte tarihteki yeri henüz belirsizdir. Rusya’nın tek bir geleceği olduğuna tüm benliğimle inanıyorum. Bu gelecek de Avrasyacılıktır. Kanaatimce Putin kendisini ancak Avrasyalı bir devlet başkanı olarak gerçekleştirebilir. Bu yol hiç şüphesiz son derece zorlu olacaktır, fakat bunun doğru yol olduğu açıktır.” (48) diyerek, Putin üzerinden Avrasya’nın çerçevesinin ve kaderinin az, çok belli olduğunu ifadelendirmeye çalışıyor.

 

Putin’in İdeolojisi…

Dugin, Putin’in ideolojisi sadedinde onun, Rusyalıların hepsine borçlu olduğunu belirtiyor.

Onun ideolojisinin, öncesini de eklersek; -o da bir nevi mecburiyetten olsa gerek- Batı yanlısı liberal ve reformcu ve nihayetinde ise –o da coğrafi mecburiyetten olsa gerek- Avrasyacılık olduğu bugünden itibaren bakıldığında çok net anlaşılmış olur.

Bu durum, bir açıdan, küresel ölçekte hâkim olan Batıcı anlayışa karşı ciddi bir söylem geliştirememe ve meydan okuyamamaya bağlı olan sebeplerden dolayı göz önünde bulunmaktadır.  Öyle ki bunun sancısı kendini Putin’de de göstermektedir.

Dugin,  konu bağlamında yapılan çeşitli anketlerin sonuçları üzerinden Rus halkının Putin’den sert tavır,  güçlü bir devlet, vatansever bir bakış açısı ile milli kimlik konusunda beklentilere yer veriyor.

Yine Dugin, diğer yandan ise dışarıya vurgu yaparak ABD’nin ve Avrupa Birliği’nin isteklerine yönelik olarak “dinamik liberal reformlar, Batı yanlısı değerlerin tesisi ve Avrupa topluluğu normlarıyla uyum.”un (49) altını çiziyor.

Dugin, burada vatansever sloganların yardımıyla seçilen Putin’in, iki seçim arası dönemden istifade edip Batı’dan çok puan topladığını belirmeyi de ihmal etmiyor.

Bunun yanında Dugin, Putin’in “devletin lideri” olarak güçlü konumunu koruyabilmek için seçim öncesi dengeyi hep % 71 vatanseverlik, % 13 liberal tutmaya çalıştığını belirtiyor.

Dugin, bu sayede Putin’in, seçimi tekrar kazanabildiğini; “Putin’in dört yıllık ikinci devlet başkanlığı döneminde ve Medvedev döneminde tam tersi bir durum % 71 Batıcı liberalizm ve % 13 vatanseverlik gözlemledik.” (50, 51) diye konuya işaret ediyor.

Bir halkın, vatanseverlik ile Batıcı liberalizmi tercih konusunda yönelimini her şeyden önce o an başta bulunan liderlerinin tavrının ve ideolojik yöneliminin ne kadar etkili olduğunu; Medvedev ile Putin arasında el değiştiren ve Putin’de kalan liderlik üzerinden okuyabiliyoruz. Ki, bunun bir örneği de, ne tam Batıcı ve ne de tam Doğucu olan bizim sağcı ve sosyal demokrat “yönetici konusunda bulunmuş olan” zevat ile Erdoğan arasında var olan fark üzerinden de okuyabiliriz.

 

Putin’in Sınavı…

Dugin, Putin’in sınavı konusunda Medvedev’in müstakbel partisinin stratejisini ağ” olarak tanımlanabileceğini,  Putin’in partisinin  stratejisinin ise “ideoloji” olduğunu belirtiyor. Bu meyanda, “Herkesin Putin’den beklediği oligarkların tamamen bertaraf edilmesi.” (137) isteğine işaret ediyor.

Bunların bertaraf edilmesinin Putin için bazı riskler taşıdığı da ortada.  Gerçi, o, oligarklara karşı bayağı operasyon gerçekleştirmişti. 

 

Putin’in Jeopolitiği…

Dugin, Putin’in jeopolitiği konusunda birçok değerlendirmede bulunduktan sonra, bir Avrasya medeniyeti vurgusu yapmaktadır.

O, Avrasya medeniyeti vurgusu üzerinden “Putin bizim milli liderimizdir ve halkımızın görüşünü görmezden gelemez. Putin iktidara geldiğinde Rusya zorlu şartlarla boğuşmakta idi ve şartlar tarihi vazifemizi yerine getirebilmemiz için hiç de uygun değildi. Ama her türlü güçlük önünde sonunda aşılacaktır. Avrasya’nın liderinin Avrasyacı olmaktan başka bir şansı yoktur. Bu siyasi bir aksiyomdur.” (168) 

Bu ifadeler, Rusya’nın geçmişi, bugünü ve geleceği üzerinden, onun oluştura geldiği müktesebatının sonucu olarak bir medeniyeti meydana getirdiğini ima etmektedir. 

Bu konu ile ilgili olarak, yukarıda da ironik olarak sorduğumuz; “Avrasya mı, yoksa Avrusya m?” sorusunda cevabını bulduğumuza inandığımız anlayışın, kendileri açısından yine kendileri için medeniyet olarak kabul edildiğini belitmiş olalım…

Dugin, Avrasya’da devrim sadedinde muhafazakârlığın özüne işaret edip, onu; radikal, liberal, sağ ve sol muhafazakârlık kalıplarında değerlendirdikten sonra, muhafazakâr seçime vurgu yaparak, ona yönelik bir değerlendirmede bulunuyor. Bu yola uygun muhafazakârlığın hem antikomünist olması gerektiğini, hem liberal  ve hem de monarşist olmaması gerektiğini belirtiyor. (180)

Dugin, Avrasyacılığın “neye benzediği, neye benzemediği” sadedinde, onun sosyalizmle akrabalık bağına dikkat çekiyor, ama aralarında var olan temel farka da dikkat çekiyor; “ Avrasyacılığın sosyalizmle akraba bile olduğu söylenebilir, ama burada kastedilen doktirinel, Marksist veya ateist bir alaka değil dinî toplumların yapısında görülen Ortodoks ve İslami ilkeler bakımındandır.” (204)

Dugin, ideolojik olarak başladığı hayat serüvenine anlamı açısından olmasa da, ülkesi Rusya’nın geleceği açısından ve “onlardan nasıl yararlanılabilir” düşüncesiyle ele aldığı ideolojik formları değerlendire, değerlendire kendi düşünsel skalasının bir ürünü olan Avrasyacılık ideolojisini geliştirmeyi ve o sayede kendi hinterlandı içerinde değerlediği topraklara ve toplumlara “Rusya’nı geleceği adına” göz koymuştur diyebiliriz.

Zaten, onun Avrasyacılık ile sosyalizmi akraba görmesi, ama onunla dinî toplumları kastettiği apaçık ortada durmaktadır.

O, bu sayede, bizlere “Sizin için Avrasya’dan başka dünya yoktur” edasıyla “iyiliğimize binaen” bizlere aslında sübliminal mesajlar vermektedir.

Gerçi, bu tür mesajlar, tarih boyunca, hâkim güçler tarafından, güçsüz toplumlara verildiği bilinmektedir.

Rusya, bizimle komşu bir coğrafyada ve her iki ülke  ve her iki toplum olarak yüzlerce yıla dayanan “inişli, çıkışlı  ve çoğu zamanda kanlı, silahlı” ilişkilerimiz var olmuş ve bu ilişki, “bir şekilde” devam etmektedir.

Rusya’yı bize anlatan birçok eser dilimize tercüme edilmiş bulunmaktadır. Bu eserde elimizin altında, kitaplığımızda var iken, okuyalım ve Rusya’nın bize yönelik amaçlarını ve emellerini öğrenmiş olalım. 

Bizim amacımızın ve             “eğer var ise” emellerimizin da başka toplumlar tarafından ilgiye karşılanacağını göz ardı etmeden…

Aleksandr Dugin, Putin’e Karşı Putin - Putin’e Sağdan Bakış, 1. Baskı, 2022, Pınar Yayınları, İstanbul