Bir de eski ABD Başkanı Bush tarafından 11 Eylül sonrası ilan edilen “preemptive strike – Önleyici vuruş” doktrini vardı. Bir yeri “Terör odağı” olarak değerlendiriyorsanız, orayı vurmayı kendinize hak olarak görüyordunuz. Irak’ı böyle vurmuştu Amerika. BM kararı olmadan, “Saddam’ın elinde nükleer güç var” yalanı ile kendi koalisyonunu oluşturarak. Hani bizimle girilen o meşhur 1 Mart Tezkeresi gerilimi de bu süreçte ortaya çıkmıştı. Irak felaketin içine sürüklenmiş, 1 milyonu aşkın insan ölmüştü.
Bizim, “terörü bulunduğu yerde bertaraf etme” tarzındaki güvenlik stratejimiz de bunu andırıyor. “Terörle mücadele” noktasında sınır ötesi harekata izin veren uluslararası hukukun daha geniş kullanımı sayılabilir bu.
Bir yerde “devreye sokacağınız güç”le ilgili, “terörle mücadele” iddianıza dünya kamuoyunu ikna ile ilgili. Değilse, emperyal hesaplar içinde bulunulduğu suçlaması ile karşılaşmak da mümkün.
Putin’in Ukrayna’ya saldırı mantığı tam da böyle işliyor. “Sen NATO’ya gireceksin, bana tehdit oluşturacaksın. Öyleyse şimdiden bunu önleyeyim. Senin başına Ukrayna’yı NATO’ya sokmayacak, dolayısıyla Rusya’ya düşmanlık etmeyecek birisini getireyim.”
Askeri harekât – yani işgal- başladı. Bağımsız bir ülkeyi işgal. Putin’in ABD’ye benzer büyük bir koalisyonu yok. Zelensky, Saddam türü bir diktatöre dönüştürülemedi. NATO’nun Rusya’ya bile “tehdit” oluşturacağına dair bir kamuoyu algısı mevcut değil. Aksine “Putin tehdidi” gibi bir algı oluşmuş durumda. Putin’in Saddamlaştığı, daha ötede “Hitler rolüne soyunduğu” algısı yerleşiyor dünya kamuoyuna: “Birisi Putin’i durdurmalı, değilse gözüne kestirdiği başka ülkelerin işgali tehlikesi var.”
Bu noktada Amerika’nın öncülük ettiği nerede ise tüm Batı dünyasının iştirakiyle bir “yaptırımlar sağanağı” devreye giriyor.
Şimdi bir yanda Ukrayna üzerine çullanmış bir Rus gücü var. Havadan - karadan vuruyor Ukrayna şehirlerini. Sivil alanlar hedef. İnsanlar ya ülkeyi terk edip canını kurtarmaya çalışıyor, ya da metrolarda, sığınaklarda nefes almaya… Sığınaklarda “yeni doğan ünitesi” oluşturulduğuna göre hastaneler bile güvenli değil.
Bir yanda da direniş var. Askeri güç dengesizliğine bakıp, “Rusya Ukrayna’yı çiğ çiğ yer, bir kaşık suda boğar” türü peşin düşünceler en azından şu ana kadar gerçek olmuş değil. Değil ama, gene de Rusya başka türlü vazgeçirtilmezse, Ukrayna’nın şansı az.
Rusya Ukrayna’yı küçümsedi mi, yoksa kısa sürede pes edeceğini mi hesapladı, ya da daha vahşi görünme kaygısıyla mı hareket etti bilinmez, ama şu anki görüntü, Rusya’yı askeri bakımdan zaaf içinde gösteriyor. Onun için de “yeni Afganistan bozgunu” öngörüleri bile yapılıyor.
Ukrayna’nın direniş potansiyeli hangi boyuttadır, şu an tam belli değil. Halkın molotof kokteyli yapımı görüntüleri, gerçekten Rus birliklerine cehennem yaşatacak bir silahlı direniş ihtimalini gündeme getirir mi, bu ileriki günlerde görülecek.
ABD’nin başını çektiği ve en çekimserlerden olan Almanya’nın bile devreye girdiği “Rusya karşıtı koalisyon” diyelim, hani, eşi görülmemiş bir abluka uyguluyor Rusya’ya karşı. Rusya’yı durduracak bir askeri eylem ortaya konmuş değil ama, Ukrayna’ya silah yardımı dahil ikmal seferberliği var. Asıl ekonomik anlamda Rusya’yı nefes alamaz hale getiren bir kuşatma söz konusu.
Bir soru dizisi şöyle: Putin pes edecek mi? İçerde Putin zorlanacak mı? İçerde Putin’i dizginleyecek bir yapı mevcut mu?
İkinci soru da şöyle: Batı dünyası, Putin türü birisini bu yaptırımların durduracağına gerçekten inanıyor mu?
Ukrayna’da pes etmenin Putin için müthiş bir imaj erozyonuna yol açacağı muhakkak. Ukrayna’da uzun sürecek bir direnç, dolayısıyla uzun sürecek sivil alan – insan acısı manzaraları Putin’i bugünü çok aratacak bir tecride sürükleyecektir. O durumda, bizde de örneklerine rastlanan “Rus aşkı söylemleri”nin bile mevzilerinde rahat olmayacağı açıktır.
Buna rağmen, Batı’da, Rusya’nın muhtemel önleyici vuruş hedefi içinde olan ülkeler, Ukrayna dramına ve “Batı’nın irade zaafı” gibi okunacak tavrına bakıp, endişeye kapılabilirler.
Şu merak ediliyor: Rusya işgal harekatı başlattı, masaya oturuldu, acaba nasıl bir sonuç alacak? Bir şekilde ülkeyi bölme, iradesini denetim altına alma, yönetimi değiştirme gibi bir sonuç alırsa, eski Sovyet nüfuz alanındaki ülkelerin tehdit algısı açısından Batı’nın yaptırımlarının hiçbir anlamı kalmayacaktır.
Putin Bush’un “önleyici vuruş” doktrinini uyguluyor, Biden da “silahsız kuşatma” ile karşılık veriyor. Bakalım satranç nasıl sonuçlanacak?