Tarih: 29.03.2018 12:16

Putin ve Erdoğan´sız dünya arayışı

Facebook Twitter Linked-in

Rusya´yı devraldığında, ?anayasal? olarak Rothschilds bankacılık sistemine dahil edilmiş Rusya Merkez Bankası´nın rezervi, 12.6 milyar Dolar´dı!.. Sovyetler´in yıkılmasından sonra Yeltsin´in ABD´nin açık desteğinde başa geçirilmesiyle Rusya, bir çeşit ?köle devlet? haline getirilmiş, ?oligarklar? üzerinden kurulan yeni vesayet rejimi, Rusya´nın büyük çöküşe sürüklendiği ortamı oluşturmuştu. 

Rus ordusu dağıtıldı, bilimsel-teknolojik araştırma laboratuvarlarının kapısına kilit vuruldu, Ruble´nin değerini ise Rothschild emperyalizmi belirler hale geldi. Spekülator Soros ise, bizdeki FETÖ benzeri yapılanmayı ?paralel devlet anlayışı? ile elini-kolun sallayarak kuruyordu. 

Vladimir Putin, böyle bir Rusya´nın başına geçti. 

Bugün güçlü ordusuyla Batı´nın manevra alanını daraltan, kasasında 367 milyar doları olan, bir dönem yıllık ekonomik üretiminin yüzde 92´sine ulaşmış borçlarını yüzde 17 oranına düşürmüş, Rothshildlere tüm borcunu ödemiş, bankacılık sisteminde yürüttüğü ?millileştirme? politikası ile Londra-Washington hattının Rus ekonomisine müdahalesini önlemiş Rusya ile karşı karşıyayız. 

Bitmedi? Geçtiğimiz Salı gününden itibaren Çin´e petrol satışını, Çin´in Şangay´da kurduğu petro-yuan ile satan, bir Rusya da var artık? 

Yani, Batı için, Putin´in günah katsayısı hayli yüksek!.. Girdiği her seçimi kazanıyor ve 90´lı yıllarda Rus devletinin içine sızdırılmış tüm Batı bağlantılı unsurları da sistemli bir şekilde temizliyor,Soros artık o coğrafyada yok, FETÖ de.. 

Bu nedenle, ?Ukrayna-Kırım bahanesiyle? ekonomik ablukayla karşılaştı, şimdi de Rothschildler´in kontrolündeki İngiltere´nin öncülüğündeki kampanya ile diplomatik yalnızlığa itiliyor. 

Batı´nın derdi belli: Putin´siz bir Rusya´da, eski vesayet rejiminin devamı için hazır bekleyen bir kadroyu yeniden Kremlin´de görmek istiyor!..

Putin-Erdoğan mutabakatı

Erdoğan´ın devraldığı Türkiye´yi bilmem anlatmama gerek var mı? Ekonomik açıdan dizleri üstüne ?çökertilmiş?, kurumları vesayet rejiminin kontrolünde, bilim-teknoloji kurumları iğdiş edilmiş, terörle mücadelesini bile oradan buradan binbir rica ile aldığı çürük-çarık Heronlara bağlamış, alt yapısı sıfırlanmış bir Türkiye? 

Bugün, bölge coğrafyasında yeri geldiğinde Batı´ya kafa tutan, emperyalist vesayetrejimin? kontrolünden her geçen gün biraz daha çıkan, içimize yerleştirilmiş vesayet ajanlarını (FETÖ) deşifre edip temizleyen bir Türkiye´de yaşıyoruz. 

Putin ve Erdoğan her girdikleri seçimi kazanıyorlar, ama Batı´daki siyasi tanımları: Diktatör!..

Artık şunu iyi anladık: Sırtını seçmen çoğunluğuna dayamış ve ulusal çıkarları için Batı ile eşit koşulları arayan her hedef ülkenin lideri diktatör!.. (Diktatör dedikleri şahıs, Varna´da Avrupa Birliği´ne büyük bir kapı araladı ama, bakın, görmezden geldiler. 1-Diktatörler AB´ye girmek için çaba gösterir mi, 2-Madem Türkiye´deki demokratikleşmeyle bu kadar ilgilisiniz, destek versenize?)

Hedeflerinin ne olduğu bellidir: Erdoğan´sız Türkiye?

Putin iktidara gelene kadar, Rusya´yı tüm kurumlarıyla kuşatıp, planladıkları ekonomik çöküntüyle birlikte ?Yugoslavyalaştırmak? ve dağılacak devletin zengin kaynaklarını bölüşmeyi planlıyorlardı, olmadı. 

Erdoğan iktidara gelene kadar, Türkiye´yi hem içerdeki işbirlikçileriyle hem de çevre kuşatmasıyla bölüp, yeniden yapılandırılacak iki kanadını da ?köle devlete? çevirmeyi düşünüyorlardı, olmadı. 

Özellikle, 15 Temmuz bunun için yapıldı, bu vahim saldırıda Türkiye´nin Rusya´yı yanında bulması ise asla tesadüf değildi. O girişim gerçekleşseydi, Türkiye, kaşınacak ?Kırım meselesi? nedeniyle Rusya ile tüm köprüleri atmış, ABD´nin (ve PKK´nın yanında) Suriye´de Rusya´ya karşı cepheleşmiş, bugün de Rus diplomatlarını sınır dışı eden bir devlet olacaktı!.. 

Bürokrasi ve finans sistemine dikkat!

?Bağımsız Türkiye? yolunda iki büyük riskle karşı karşıyayız: ?Bürokratik oligarşi? ve ?açgözlü finans sistemi??

Bürokrasi, vesayet rejiminden gelen tüm hastalıkları taşımayı sürdürüyor, eyyamcı vekripto FETÖ´cü kimliğiyle Türkiye´nin hızlı yükselişinin fren pedalı görevi görüyor. 

Finans sektörü, yüksek faiz oranı ve yüksek hizmet maliyeti ile Türkiye´yi yükseltmekten çok sömürmeyi tercih ediyor, bu, bütçelerinden bellidir. 

1- Bürokrasiye ?Sovyet yapılanması? getiren 1965 tarihli o kanunu değiştirmek, 2- Finans sektöründeki Türk ekonomisini Wall Street´e bağlayan ?neo-liberal? anlayıştan uzaklaşıp, düzenleme mekanizmalarını güçlendirmek zorundayız. 

Sağlam duruyoruz ama yapacak çok şey var, özellikle ?FETÖ ile mücadele bitti? gibi açıklamalara da kulak asmayın? 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —