Moskova´da yapılan Erdoğan-Putin görüşmesi, iki ülke arasında işbirliğinin artacağını, ama esaslı ihtilaf noktalarının devam ettiğini gösterdi...
Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan Moskova´da kameralar karşısında diyordu ki:
?İdlib´de rejimin terörizmle mücadele bahanesiyle sivillere karadan ve havadan ölüm yağdırması kabul edilemez.?
Erdoğan açıkça Esat´ın (ve destekçisi Rusya´nın) ?terör bahanesiyle? sivillere karadan ve havadan ölüm yağdırdığını söylüyordu. Türkiye´ye dönerken de uçakta ?en acil sorun, operasyonların durmasıdır? diyordu.
Putin´e göre ise:
?Teröristler Suriye hükümet güçlerinin mevzilerini tehdit ediyor, ateş açmayı sürdürüyor, Rus askeri tesislerine saldırı girişimlerinde bulunuyor.?
Dahası, Putin kendi ?terör? tezini muhatabına kabul ettirmiş gibi ?Erdoğan´la İdlib´deki terör yuvalarının etkisiz hale getirilmesi ve bölgedeki ve sonrasında Suriye´deki durumun normalleşmesi için ek önlemler alınmasını kararlaştırdık?diyordu.
Fakat Erdoğan, 16 Eylül´de Putin´le Türkiye´de (Ruhani ile birlikte) görüşeceğini belirterek ?süreç devam ediyor? demekle böyle bir ?kararlaştırma? olmadığını ima ediyordu.
?STRATEJİK ORTAK´ MI?
Elbette Rusya ile çok iyi siyasi ve iktisadi ilişkilerimiz olmalıdır. Fakat stratejik ve jeopolitik konularda durup düşünmek gerekir.
Evet, Erdoğan ?savunma sanayiinde işbirliği, SU-35 ve SU-57 uçaklarının alımı?gibi stratejik nitelikli konularda da Moskova´ya olumlu mesajlar verdi? Fakat bunlar Suriye sorunlarıyla ilgili ağır pazarlıkta sözel bir pey akçesi miydi? Yoksa ABD ile yaşadığımız S-35 sorununda Washington karşısında elimizi yükseltmek için mi söylenmişti?
Ya da Türkiye gerçekten Rusya´nın ?stratejik ortağı? mı olacak?
Hangisi, zaman gösterecek.
Türkiye elbette Rusya´nın çok iyi ticari ortağı olmalı ama ?stratejik ortağı?olmaktan sakınmalıdır, pek muhtemeldir ki sakınacaktır da?
Çünkü böyle bir şey Türkiye´nin yüz elli yıllık jeopolitik kimliğini değiştirmesi, Rus nüfuz sahasına sürüklenmesi anlamına gelir.
Türkiye´nin ihtiyaç duyduğu sermaye, yatırım, akademik bilim, sivil teknoloji ve hukuk ihtiyacını ?Rusya´nın stratejik ortağı? haline gelerek temin etmek mümkün değildir.
Aksine, öyle bir sürükleniş, Türkiye´nin bu alanlarda Batı´dan sağlamakta olduğu girdileri de riske atar?
RUS JEOPOLİTİĞİ
Şüphe yok, Rusya bir ?süper devlet?tir. Stalin´in ağır mirası sayesinde askeri dev, fakat aynı miras yüzünden sivil teknoloji ve hukukta bir cücedir.
Çarlık Rusyası´nın askeri fetihleri ve Doğu Berlin´den Japonya sahillerine kadar uzan Sovyet imparatorluğu bugünkü Rusya´ya yönetimde otoriter, dış politikada genişlemeci bir siyasi kültür devretmiştir.
KGB´nin en birikimli ve en yetenekli yetiştirmesi olan Putin´in Sovyet imparatorluğu hakkındaki nostaljik sözlerinden başka, Ukrayna, Beyaz Rusya, Kırım ve Gürcistan´daki askeri eylemleri gözler önündedir.
Eski Sovyet coğrafyasındaki Doğu Avrupa ülkeleri NATO ve AB tarafına geçmiştir, ama Asya´daki eski Sovyet cumhuriyetleri ?devletler topluluğu? çerçevesine alınmıştır.
19. Yüzyılda Alman Başbakanı Bismark Avrupa´dan uzak tutmak istediği Rusya´yı Osmanlı topraklarına, Balkanlara, Kafkasya´ya ve İran´a yönelmeye teşvik etmişti?
Plevne savunmasıyla tarihimize geçen 1877-78 Rus Harbi felaketinin altında bu vardı.
Bugünkü Rusya´nın stratejik nüfuz alanı görebileceği yerler nerelerdir? Her halde Avrupa, Japonya ve Çin bölgeleri değildir. Buraları çeşitli konularda işbirliği alanları olarak görebilir.
TÜRKİYE´NİN DIŞ POLİTİKASI
Moskova´nın nüfuz alanları olarak görebileceği coğrafya, Rusya´nın güneyindedir. İran´la stratejik ortaklık kuran Putin, niye bütün askeri ağırlığıyla Suriye´ye ve Doğu Akdeniz´e yerleşmiştir, belli değil mi?
İsrail´le arasını niye iyi tutmaktadır?
Türkiye´yi Batı´dan uzaklaştırmak için her şeyi yapan Putin, Suriye´de Erdoğan´a niye bir milim bile taviz vermemiştir?
Putin PKK´yı bile terör örgütü saymıyor. PKK´yı bile terör örgütü saymaya ?Dostum Putin?i bir türlü ikna edemedik, değil mi?
Türkiye´nin sabit ayağı Batı´da olmalı, Batı´yla ihtilaflı konularımızda bile Batı´nın çoğulcu yapısı içinde Türkiye´yi her zaman desteklemiş olan çevreleri yeniden kazanmalıyız ve elbette çok kutuplu bir dünyada öbür ayağımız bütün dünyayı dolaşmalıdır.
Suriye´de de o zaman elimiz güçlü olur.