emen her gün ülkemizde öylesine olaylar yaşıyoruz ki, bu olaylar karşısında insanın dili tutuluyor, olayları anlamakta güçlük çekiyor. Diyebiliriz ki, ülkemizde insanlar giderek akıl ve ruh sağlığını kaybediyorlar. Özellikle işlenen cinayetleri insan ifade etmekte kelime bulamıyor. Bulduğu kelimeler de olayın boyutunu izaha yetmiyor. Sabah evinden çıkıp işine giden bir anne ya da babanın giderken ya da gelirken bir ruh hastasına rast gelip evine dönemeyeceğini insan düşünmek bile istemiyor. Özetle diyebiliriz ki, toplumda akıl ve ruh sağlığını yitiren insanların sayısı her geçen gün artıyor. Peki, bu gerçeği yıllardan beri bu ülkeyi yönetenler görmediler mi ya da görmüyorlar mı? Görmemeleri mümkün değil. Ancak, görmezden gelmeyi tercih ettikleri de ortada. Çünkü gördüklerinin farkına varmalar onlara ciddi sorumluluk yükler. Toplumu bu psikopatlardan temizlemek ülkeyi yönetenlere düşer. Yoksa ölen ölür, kalan sağlar bizimdir mantığı yönetici konumunda olanları sorumluluktan kurtarmaz.
Bu noktada dünkü bir gazetemizde, “Karşınıza kılıçlı, bıçaklı caniler çıkabilir. Sokaklarda psikopatlar kol geziyor. Metroda, sokakta, sağlık ocağında, hatta liselilerin kavgasında bıçak, kılıç ve satırlar çekiliyor” başlığı altında yer alan haber sanıyorum ülkemizdeki ruh hastalarının durumunu izaha yetecektir. Elbette sıkıntıların ve sorunların tespiti önemlidir. Çünkü soruna doğru teşhis konulmadan tedavisi mümkün olmaz. Ancak, doğru teşhis koyup olayları izlemeyi sürdürmekte soruna çözüm getirmez. Bu meseleye acilen çözüm araştırmak gerekir. Elbette akıl hastalıklarının tedavisi kısa zamanda sonuç vermez. Uzun süreli takip ve tedaviyi gerektirir. Ancak, günümüzde bu psikopatların tedavisi yönünde ciddi adımlar atıldığını söylemek de mümkün değil. Hatta diyebiliriz ki, psikopatlık bu hasta tiplerin işledikleri cinayetlerin ardından ruh sağlığı yerinde olmadığı gerekçesi ile cezadan kurtuldukları da bir gerçek. Yasalarımızda bu tür psikopatların cezai ehliyeti olmamasını sorgulayacak değilim. Ancak, bu tiplerin ortalıkta ellerini kollarını sallayarak dolaşmaları da doğru değildir. Öyle olunca da bunların toplum içinden ayıklanması, ister tedavi, ister etrafa verecekleri zararı önlemek için toplumdan soyutlanmaları gerekiyor.
Bildiğim kadarıyla bundan 60-70 yıl önce memleketimizde bu tür ruh hastalarını tedavi etmek için az da olsa kurulmuş hastaneler vardı. Türkiye’nin dört bir tarafından tedaviye muhtaç olanlar bu hastanelere getirilir, buralarda tedaviye çalışılırdı. İyileşenleri yakınları alıp memleketlerine götürür, iyi olmayanların tedavileri ise sürdürülürdü. Aradan geçen zaman içinde nüfusumuz 84 milyona ulaşmış olmakla birlikte adeta şehir hastanesi adı altında hastane siteleri oluşturulmuş ama sözünü ettiğimiz ruh hastaları için, toplumu bunların şerrinden kurtaracak siteler oluşturulmuş değil. Oluşturulmuş ise benim haberim olmayabilir. Bu bakımdan ülkede psikopatların kol gezdiğinin tespiti doğrudur ama buna yönelik adımlar atılmıyor ise gelecekte çok daha ciddi sadistlikler ve vahşetlerle karşılaşacağız demektir. Çünkü ruh sağlığı yerinde olmayanlar cezai ehliyeti olmadığı için hapse atılamıyor, atılanlar ise kısa sürede çıkıp yeniden topluma karışıyorlar. Olan da bu hasta tiplerle aynı ortamları paylaşmak zorunda olanlara oluyor. Bu bakımdan akıl hastalıkları ile mücadeleye en az diğer sağlık sorunları kadar önem vermek gerekiyor. Hatta onlardan çok daha öncelik vermemiz gerekiyor. Özellikle büyük şehirlerin hemen hepsinde bu tür ruhsal bozuklukları tedavi edecek tam teşekküllü hastanelere ihtiyaç vardır. Tedavisi mümkün olmayanların da buralarda toplumdan tecrit edilmesi şarttır. Aksi halde etraf psikopatlardan geçilmez hale gelmişken bunları toplumdan ayıracak hastaneler oluşturamadığımız sürece bu sorunları tekrarlayıp duracağız demektir.